Şeytan taşlarken insanların yüzlerine baktım. Kendilerini günahlara sürükleyen şeytana öyle öfkeliydiler ki, küçük taşları atarken yüzleri geriliyor, boyun damarları ortaya çıkıyordu. Türklerin bir kısmı, “Lanet olsun sana kör şeytan” diye taşlarını atıyordu.
Haccın kendine has bir takvimi var. Burada hicri ya da miladi takvim geçmiyor. Mekke'de geçerli olan, ibadet takvimi. Şeytanlarımızı taşlayıp, büyük, küçük, orta şeytan demeden hepsine, “Bismillahu Allahu Ekber” deyip taşları bir biri ardına atıyoruz. Hem de gülle gibi. Şeytan taşlarken insanların yüzlerine baktım. Kendilerini günahlara sürükleyen şeytana öyle öfkeliydiler ki, küçük taşları atarken yüzleri geriliyor, boyun damarları ortaya çıkıyordu.
Türklerin bir kısmı, “Lanet olsun sana kör şeytan” diye atıyorlar taşlarını. Çoğunluk, “Bismillahu Allahu Ekber” dedikten sonra, “Şeytanın ve onun yolundan gidenlerin rağmına” deyip taşlarını atıyorlar. Türk kafilelerinin başında genellikle, hocalar bulunuyor ve yüksek sesle evrad ve dua okumak suretiyle hacılarımızın ibadetlerine uygun duaları okumalarını sağlıyorlar.
“Kâbe sevdalısıyım” ben. O nedenle ilk gün şeytan taşladıktan sonra, tüm telkinlere rağmen bir araç bulup Mekke'ye gittim. Çok zor oldu araç temin etmek. Çünkü şeytan taşlama bölgesine araç girmesine izin verilmiyor. O nedenle hem uzun bir süre yürümeniz hem de bulduğunuz aracın fahiş fiyatın göze almanız gerekiyor. Öyle yaptık. İlk araçla Harem'de indikten sonra Kâbe'ye koştum. Doğrusu Kâbe şimdi tenhadır, rahatça tavaf eder. Fırsat bulursam, “Hacer-ül Esved”i öperim diye düşünüyordum. O heyecanla yöneldim Kâbe'ye. Ancak ne mümkün. Kâbe'ye yaklaştıkça kalabalıklar arttı, Kâbe'ye yaklaştıkça içeri girmek iyice güçleşti. Kâbe'ye girdiğimde ise tavaf yapılan alan dolmuştu. Türlü sıkıntılara katlanıp, Mina'dan koşup gelmiştim. Yeni örtüsünü giymiş, hacıları karşılar gibi Kâbe tam karşımda duruyordu. Bundan büyük bir mutluluk olur muydu? Doya doya seyrettim onu. Bayramın ilk günüydü. Bayramlaşmak için gelmiştim Kâbe'ye. O duygularla bayramlaştım. Yüzümü süremedim ama gönül gözlerimle yıkadım Kâbe'yi. Sadece ben değil, Kâbe'nin tüm katlarını dolduran Müslümanlar da biraz tavaf ediyor, sonra dönüp uzun uzun Kâbe'yi seyrediyorlardı.
Ve başladım tavaf etmeye.
Her şavtına uygun duaları okuduk,tekbirler getirip, içimizden dualarımızı ettik. Ve döndük döndük. Bir ışığın etrafına pervane olmuş sinekler gibi. Kâbe'nin nurunun etrafında döndük döndük… Kâbe çekip içine almıştı bizi. Tavaf ettikte sanki başka alemlerin kapısı açılıyordu. Arafat'tan başlayıp, Müzdelife'de konaklayıp, Mina'da şeytan taşlamaya kadar varan uzun yolculukların verdiği yorgunluklar biran da silindi gitti. Bir sevdalı gibi baktım Kâbe'ye. Ve her baktığımda içim açıldı.
Tavafı bitirdikten sonra 2 rekat namaz kılıp, doya doya içtim Zemzem'den. “Kâbe'yi gören şu gözlerimi, zemzemi tadan dilimi ve senin emrine uyup huzuruna gelen bu aciz kulunu cehennem ateşinden koru Rabbim” diye dua ettim.
Geceyi Mina'da geçirmek daha sevaplı olduğu için orada kalanlar olmuştu. Ancak ben dönemedim. Ta ki öbür sabah oldu. Yani Bayramın ikinci günü. Sabah saatleriyle birlikte yine ulaştım Kâbe'de. Kâbe'e ilk adımı attığımda yaptığım iş,zemzem içmek oluyor. Zemzem içip,yüzüme gözüme sürdükten sonra Tavaf yapmak için Kâbe'ye doğru ilerledim. Kâbe ikinci gün o kadar kalabalıktı ki, Kâbe'nin yanında tavaf etmek mümkün değildi, ayrıca tüm katlar dolmuştu. İkinci kata çıkıp, Kâbe'yi gören bir yerden tavaf etmeye başladım. Kâbe'nin yanında adım atmak ne kadar zorsa, üçüncü katta da,ikinci katta da durum aynıydı. Bu nedenle uzun süre seyrederek tavaf etmem mümkün olmadı. Savrulduk oradan oraya. Ancak milletimle bir kez daha iftihar ettim. En yaşlı hacılar Türk hacılar oluyor anlayışı değişiyor. Yaşlıların sayısı hızla azalıyor. Orta yaş kuşağı ağırlıkta. Gençlerin sayısı hatırı sayılı bir ölçüde artmış. Hepsinin başında bir kafile başkanı var. Ve hepsi temiz giysili, disiplinli ve her şavkta uyun bir duayı hoca okuyor,onlar da yüksek sesle tekrar ediyorlar.
Milyonlarca Müslüman bir dalga gibi salınıyor ve şeytan taşlama bölgesine doğru akıyordu. Hem de yatağını sökmek isteyen koca bir nehir gibi akıyordu. İnsan selinin arasında yürüyerek Şeytan taşlama bölgesine çıktım. Asıl büyük şeytan olan nefsimizi hedef alıp, her üç şeytana da 7 adet taş attıktan sonra bu kez geceyi geçirmek için Mina'ya yöneldim. Kâbe'ye adım attığım zamanla şeytan taşlama görevini tamamlayıp, Mina'ya gittiğim süreyi hesap ettim. Tam 6 saattir yürüyordum. Ya tavaf ederek, ya şeytan taşlayarak, ya da araç yokluğunda bir mekandan diğerine yetişebilmek için. Şeytanı taşladıktan sonra geceyi Mina'da geçirmenin sevaplı olduğu telkinlerine bu kez kulak verdim. Ama aklım hala Kâbe'de. Sabah namazından sonraki ilk işim şeytanı taşlayıp, Mina'ya veda edip, Kâbe'ye koşmak olacak.