Hayatımız çakallarla dans ederek geçiyor

Arzu Akyol
00:001/01/2011, Cumartesi
G: 31/12/2010, Cuma
Yeni Şafak
Hayatımız çakallarla dans ederek geçiyor
Hayatımız çakallarla dans ederek geçiyor

Gişesi garantili filmlerin yönetmeni olarak bilinen Murat Şeker son filmi 'Çakallarla Dans'la izleyicisiyle buluştu. Filmin sürprizlerinden biri de türküleriyle tanıdığımız Bülent Serttaş'ın karşımıza oyuncu olarak çıkması. Şeker ve Serttaş filmin gidişatından umutlu oldukları için ikinci bölümünün çekilebileceğini söylüyor

Yeşilçam tadında çektiği bol gişeli filmlerin yönetmeni Murat Şeker ve onun sinemadaki yeni keşfi Bülent Serttaş'la Çakallar'la Dans'ı konuştuk.

Filmin gişesinin iyi gittiğini duyduk. Son durum nasıl?

M. Ş:Yaklaşık 150 bin seyirci oldu.

Eğlenceli filmler çekmek sizin özel seçiminiz mi?

M. Ş: Ben ülkemizin genel atmosferinin sürekli çatışmaya ve karamsarlığa yönelik pompalandığını okuyorum ve bunu engellemek istiyorum. Dolayısıyla insanları gülümsetebilmenin değerli olduğunu düşünüyorum. Beraber gülemeyen, eğlenemeyen insanlar beraber bir gelecek kuramaz. Ve sinema o manada da bütün farklı etnik, dini gruplar için de birleştirici öğelerden biri. Biraz da Arzu Film ekolünün devamı gibi çalışıyorum. Tabii ki ona başka bir soluk katıyoruz ama Yeşilçam'ın kokularını taşıyan filmler yapıyoruz. Bu kasıtlı bir seçim.

Filmin senaryosu da size ait. Hangi deneyim yazdırdı size bu senaryoyu?

M. Ş: Makedonya'ya Elveda Rumeli dizisinin setini ziyarete gittim. Orada herkes bahis oynuyordu. Döndükten sonra baktım ki bu oraya ait bir şey değil. Burada da herkes iddia delisi olmuş. Kafamda suç komedisi çekmek fikri vardı zaten. Bu fikir, iddiaya olan ilgi ve üçüncü sayfa haberleri üzerinde yaptığım araştırmalar beni, bu projeye itti. Sokakta, politikada, iş dünyasında hayatımız çakallarla dans ederek geçiyor. Dürüstlük salaklık oldu. Dolayısıyla biz de incitmeden topluma ayna tuttuk. Bir yapımcı olarak filmin gişesinin tabii ki önemsiyorum ama bir vazifeyi yerine getirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Birileri bu çakallığı gündeme getirmeliydi.

Kastı nasıl yaptınız. Bülent Bey'le yolunuz nasıl kesişti mesela?

M. Ş: Ben burada Real Madrid'in teknik direktörü Jose Mourinho'yu örnek aldım. İlk baştaki kriterim takım oyununa müsait yetenekli insanları bir araya getirmekti. Bülent Bey'le de daha önce tanışmıştık. Türkücülerin sahip olduğu imajın 180 derece uzağında bir adam olduğu için bir araya geldik.

Şimdi baktığınızda seçimlerinizden memnun musunuz?

M. Ş: 'Bu film ne kazandırdı' diye sorarsan çok iyi dostlar kazandırdı. Yönetmen olarak bu çakallıkları gündeme getirdiğim için mutluyum. Yapımcı ve insan olarak da harika bir insan topluluğuyla çalıştığım ve yeni arkadaşlıklar kurduğum için mutluyum.

Filmin müzikleri de çok konuşuluyor.

Nasıl seçtiniz?

M. Ş: Barış Manço'nun 'Kazma' ve 'Cacık' şarkıları, Moğollar'ın 'Bişey yapmalı' şarkısı, iki tane Burhan Öcal şarkısı var. Mesela Barış Manço 'Namus, şeref, onur, hepsi güzel ama hepsinden önemlisi helal alınteri' diyor. Bizim iki saatte anlattığımız şeyi iki dakikada anlatıyor. O yüzden bu şarkıları seçtik. 'Çakallığı bırakın, helal alınterine bakın' diyoruz.

Bülent Bey filmin devamının çekileceğini söyledi

M. Ş: Belli bir rakamın üzerine çıkarsak düşünüyoruz. 300 bini bulmamız lazım.


BEN SOKAĞIN SİNEMACISIYIM
Sizin bol maceralı bir hayatınız olmuş. İhtiyacınız olmadığı halde 17 yaşında bir fabrikada işçilik de var işletmecilik de. Bunları sinema için mi biriktirdiniz?

M. Ş: Evet. Ben lise birinci sınıfta TRT'de Tarkovski'nin Stalker'ını izledikten sonra, karar verdim yönetmen olmaya. Sonra yıllarca tezgahtarlıktan pazarlamacılığa, fabrika işçiliğinden işletmeciliğe toplumun nabzını tutabileceğim işler yaptım.Sabah saat 8.30'da öten sirenin peşinden 4 saat durmaksızın çalışmak nedir biliyorum. Tabii ki bunları biriktirdim. Dolayısıyla sokağın sinemacısıyım diyebilirim.

'Popüler filmde fazla derine inmemek gerekiyor ama çok sığ iş yapmak da bize yakışmaz' demişsiniz. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?

M. Ş: Kolay olmuyor. Çok derin film yaptığınızda izleyici sıkılıyor. Çok sığ olduğunda da 'Hadi canım' diyor. O yüzden iyi bir pop müziği kafası yani. Serdar Ortaç değil de Sezen Aksu mesela. Sezen Aksu da pop yapıyor ama şarkılarında bir anlam, derinlik bulursunuz.

Peki, yönetmen olarak hedefiniz nedir?

M. Ş: Her yıl film yapabilmeye devam etmek.

İlk filminiz 'İki Süpüer Film Birden'i izleyip sizden özgün işler beklerken sonra yaptığınız 'Plajda' gibi filmlerle hayal kırıklığına uğradığını söyleyenler var. Ne dersiniz?

M. Ş: Haklılar. Ama ben devlet desteği almıyorum. Arkamda sponsorlar, büyük sermayeler, para aklamaya çalışan adamlar yok. Dolayısıyla belli bir rakamı tutturmam lazım ki film yapmaya devam edebiliyim. Öteki türlü devlet kapısında bekleyip para dilenen adam konumunda olmak ya da festivallerdeki çeteleşmenin içinde olmak istemiyorum.

Festivallerde çeteleşme olduğunu mu düşünüyorsunuz?

M. Ş: Festival kelime olarak ne çağrıştırır? Neşe, eğlence, bir arada olmak. Ama festival filmi dendiğinde durağan, minimalist filmler geliyor akla. Ne kadar durağan ve minimalistsen o kadar ödül alıyorsun. Ben bir kere o filmlerin Türk insanının yapısına uymadığını düşünüyorum. İlk filmimle bütün festivalleri dolaştık, gördük. Biz sokağın çocuğuyuz. Otel lobilerinin adamı olamam ben. Onun için direkt geri vites yaptım, yapmışken bari tam yapayım da konuşulacak bir şey kalmasın dedim ve Plajda'yı çektim. Ama ondan sonra toparladım. Diğer filmlerimde daha bir kendimi buldum.

Son olarak Çakallarla Dans'ı izlemek isteyenlere ne söylemek istersiniz?

M. Ş: Eğlenceli bir film. İçinde aksiyon var, taşlama var, komedi var. Değişik bir film izlemek istiyorlarsa gitsinler.


FİLMİN EN ÇAKAL ADAMI: BÜLENT SERTTAŞ
Biz sizi türkücü olarak biliyoruz. Çakallarla Dans filminde mafya babası olarak çıktınız karşımıza. Nasıl dahil oldunuz bu işe?

B. S: Yapımcı ve yönetmenimiz Murat Şeker bu projeyle geldi. Ben de seve seve kabul ettim.

Afişlerde yoksunuz ama filmin reklamı için medyada en çok sizi görüyoruz.

B. S: Evet, doğru. Film şirketinin kendi tasarrufu. Kesinlikle 'İsmim şuraya yazılsın gibi' kaprislerim olmadı. Çünkü hayatımda ilk kez bir sinema filminde, üstelik de en çok istediğim komedi filminde oynuyorum.

Oynadığınız rol sizin karakterinize zıt bir karakter

B. S: Evet, bir mahalle takımını avucunun içine almış bir mafya babasını oynuyorum. Oysa ben uzun hava söylerken bile gülen bir adamım.

Kendinizi filmin bütünü içinde nasıl buldunuz?

B. S: Aktör arkadaşlara 'Filmdeki en çakal kimdir' diye sorulduğu zaman 'Bülent Serttaş' diyorlar. Çünkü son 20 dakikada hakikaten filmin kaderini değiştiriyorum. Hatta filmin ikincisinin çekilmesine de yol veriyorum.

İkincisi de çekilecek o halde…

B. S: Filmin gidişatı çok iyi. Yapımcı da mutlu. Böyle giderse inşallah ikincisi de gelir.


NEDEN SAHNEDE ÖLMEK İSTEDİKLERİNİ ANLADIM
Bir televizyon röportajında 'Oyuncuların neden sahnede ölmek istediklerini anladım' dediniz. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz artık? Devam edecek mi oyunculuk?

B. S: Eskiden annelerimiz babalarımız 'Yavrum size gelecek gada bela bize gelsin' derdi. Bu cümlenin anlamını baba olduktan sonra anladım. Tıpkı bunun gibi oyuncuların sahnede ölmek istemelerini de bu filmde oynadıktan sonra anladım.

Sizin klip çekimleri dışında hiç tecrübeniz yoktu değil mi?

B. S: Hayır, yok.

Ama devam etmek istiyorsunuz...

B. S: Evet. Tekliflere açığım.

Murat Şeker'le çalışmak nasıldı?

B. S: Çok keyifliydi. En büyük korkum ilk çekimdi. İlk planın sonundaz silahımı çektim, 'Yaktım ulan Bahattin' dedim. Karşımda Sümer Tilmaç var. 'Bülent Serttaş'ın ilk planı tamamdır' dediler. Bir alkış koptu. Çok keyifliydi. Ama daha da keyiflisi son sahnem çekildikten sonra, ışıkçısından çaycısına, yardımcısından oyuncularına herkesin kalkıp ayakta alkışlaması benim için unutulmazdı.

İlk sahnenizde Sümer Tilmaç gibi usta bir oyuncuyla olması heyecanlandırdı mı sizi?

B. S: Tabii ki. Kadroda çok değerli isimler var. Hepsi bu işin okulunu okumuş. Ama ben de gider gitmez teslim oldum onlara. 'Bir eksiğim olursa ikaz ve yardım edin' dedim. Sümer Baba, 'Senin yardıma ihtiyacın yok, doğallığın yeter' dedi. Beni çok güzel teşvik ettiler.

Bundan sonrası için 'Eğitim alayım kendimi geliştireyim' gibi bir hisse kapıldınız mı, yoksa 'Ben doğallığımla bu işi götürürüm' mü diyorsunuz?

B. S: Komedi dalında bu halimle yırtarım işi. Aileniz nasıl tepki gösterdi?

Filmde argo kelimelerden dolayı 15 yaş sınırı var. Benim en büyük çocuğum da 8 yaşında. Bu yüzden çocuklarım izleyemedi. Ama eşimle yan yana izledim. O çok beğendi.

EUROVİZYONA ADAYIM

Müzik mi sinema mı?

B. S: Müzik benim ilk göz ağrım.

Yeni projeler var mı müzikte?

B. S: İnanılmaz bir parça yaptım. Şu anda ismini söyleyemiyorum ama Türkiye'de bugüne kadar böyle bir parça yapılmadı.

O kadar iddialısınız yani

B. S: Evet, o kadar iddialıyım. Yetiştirebilirsem Eurovizyon'a aday olmak istiyorum. Ben Eurovizyon'a Türk motifleriyle katılmaktan yanayım. İngilizce de olur, Türkçe de olur ama bizim motiflerimiz olsun. Bağlamayı da zurnayı da kullanalım.

Neden açıklamadınız ya da başvurmadınız?

B. S: Yapmadım. Hani dağ dağa küsmüş dağın haberi yok hesabı. TRT belli sanatçılara şarkı sipariş etmiş. Onu duydum biraz hevesim kırıldı. Ama yine de