Babıali'de son moda: Ulusallama

Ertan Altan
00:0025/11/2007, الأحد
G: 24/11/2007, السبت
Yeni Şafak
Babıali'de son moda: Ulusallama
Babıali'de son moda: Ulusallama

Kıbrıs sorunundan ABD ile ilişkilere kadar bölgemizde yaşanan her şey, önce haber bültenlerine sonra da politik kurgu romanlarına taşınıyor. Mesela Papa Türkiye'yi ziyaret mi etti, hemen bir suikast romanı hazır. Komplo edebiyatının seri kalemlerinin birçoğu ise “ulusalcı” cihetten gazeteci

Amerika ile Türkiye'nin Kuzey Irak'taki gelişmeler nedeniyle gerilen ilişkilerini baz alarak yazılan politik kurgu romanlarının ticari başarısı bu türde bir patlama yarattı. Kitapçı rafları, komplo edebiyatının ürünleriyle dolup taştı. Artık yazarının meşrebine göre, Ermeniler, Sabetaycılar, Kürtler, misyonerler, ABD ve İsrail tarafından tezgahlanan oyunların Türkiye'nin başına musallat edildiği romanlarda, durumdan vazife çıkaran bir avuç vatansever istihbaratçı, ülkeyi işgalden ve bölünmeden kurtarmak için maceradan maceraya koşuyor. Bu tür kitapların ticari başarısı, edebi bir yaratıcılık gerektirmeyen anlatımı yayıncılara ve “yazarlara” cesaret vermiş olacak ki, kar getiren her alanda olduğu gibi politik kurgu türünde de bir kirlenme ve kalitesizlik yaşanıyor.

Bu alanda küçük bir araştırma yaptık bu hafta ve gördük ki komplo edebiyatına gönül eğdiren yazarların tamamına yakını, babıali tozu yutmuş, “ulusalcı” cihetten gazeteci. Kitaplarda anlatılan uluslararası komplolar gazete haberlerinin satır aralarına gizlenmiş mesajların “deşifre” edilmesinden ibaret. Üzerine sos olarak da derme çatma tarih bilgisiyle milliyetçi hamaset. Papa Türkiye'yi ziyarete mi geldi? Bir hafta içinde kitabı hazır, “Papa'ya İstanbul'da Suikast” Papa'yı öldürerek uygarlıklar savaşı başlatmak isteyen CIA'ye karşı kahraman MİT'çi Yılmaz Türköğer görev başında.

Ceviz Kabuğu gibi tartışma programlarına konu edilen bu tür komplolarla bezenen romanlar çoğunlukla gazetecilik mesleğinden gelen yazarların kaleminde çıktığı için olsa gerek, en önem verilen şey belgelere dayalı inandırıcılık. Kitaplardaki isimler, mevkiler, olaylar ya birebir gerçek hayattan alınıyor ya da gerçekleri çağrıştıracak şekilde kurgulanıyor. Soykırım iddiaları, Kuzey Irak'ta Kürt devleti ihtimali, Kıbrıs meselesi, Şii-Sünni çatışması… Kısacası bölgede yaşanan her şey, önce haber bültenlerine sonra romanlara taşınıyor artık. Türkiye'de her bireyin bilinçaltına yerleşen “ülkenin jeopolitik özellikleri” sendromu da kitapların başlıca hareket noktası. Romanlarda öne çıkanlar, tarihsel geçmişin toplumun zihin yapısına yerleştirdiği kodları da ele veriyor: Her tarafımız düşmanlarla çevrili. Türk'ün Türk'ten başka dostu yok.

Politik kurgu para basıyor

On sekizinci yüzyıla kadar olan her şey tarihçilerin on sekizinci yüzyıldan günümüze kadar yaşananlar gazetecilerin alanına girmelidir. Bu sözler “Politik kurgu gazeteciler arasında neden moda” sorumuza cevap veren Yazar Selman Kayabaşı'na ait. Kayabaşı yeni çıkan kitabı “Teşkilat”la gündemde. Daha önce Hazar bölgesindeki egemenlik savaşlarını konu ettiği Kafkas Ruleti adlı kitabıyla tanınan gazeteci Selman Kayabaşı, bölgemizdeki hızlı gelişmelerin ve son üç yıldır artan Amerikan karşıtlığının yeni bir edebi türün oluşmasında etkili olduğu görüşünde. Gazeteciler güncel gelişmeleri en sıkı takip eden meslek grubu olduğu için bu alanı onların doldurması gayet doğal Kayabaşı'na göre. Ancak bu türdeki ilk kitapların ciddi satış rakamlarına ulaşması herkesi politik kurgu yazmaya heveslendirdiği için piyasa birbirini tekrar eden ve anlatımı son derece kötü kitaplarla dolup taştı. Kayabaşı artık fark yaratmak isteyen romancıların kitaplarına tarih tezi koyduğunu söylüyor. Son kitabı Teşkilat'ta da bunu yapmaya çalışan Kayabaşı, Oğuzlardan bugüne kadar varlığını sürdüren ve tarihteki birçok olayın içinde yer alan gizli bir örgütün izini sürüyor.

Kayabaşı da gazetecilikten gelen diğer politik kurgu yazarları gibi inandırıcılığı ön planda tutmaya çalışıyor Teşkilat'ta. Kayabaşı'nın tezine göre, Devlet-i ebed müddet fikri etrafında örgütlenmiş bir Türk teşkilatı, Selçuklu'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar Türk devletlerinin kuruluşunda etkili oldu. Kitabında Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Mevlana, Nizamül Mülk gibi önemli tarihi kişilikleri bu örgütün içine yerleştiren Kayabaşı, Son yıllarda Türkiye ve ABD arasında yaşanan gerilimleri söz konusu teşkilatın yeniden aktif hale gelmiş olabileceğiyle açıklıyor.

Kayabaşı'na göre komplo kitaplarında ABD'yle baş edebilen kahramanlar fikri 1 Mart 2003'teki tezkerinin reddedilmesiyle oluştu. Tezkerinin reddiyle Türkiye'nin ABD'ye rest çekebileceğinin tüm toplum tarafından görüldüğünü söyleyen Kayabaşı, “Bu fikir yazarlara da güven verdi” diyor.

Yayınevleri sipariş ediyor

Politik kurgu romanları yazan gazetecilerden biri de Mustafa Karnas. Politik kurgunun okuyucuda eskisi kadar rağbet görmediğini söyleyen Karnas, Artık bu işlerin tadının kaçtığı görüşünde. Önüne gelenin politik kurgu yazmaya heves etmesinden rahatsız olan Karnas, “Eli kalem tutan herkes belirli bir şablon üzerinden hareket ederek bir şeyler sallıyor bu konuda. Ben zaten son bir kitap yazıyorum bir daha politik kurgu yazmam” diyerek gösteriyor tepkisini.

Karnas'a göre, gazetecilerin bu alanda yoğunlaşmasının sebebi, yayınevlerinin siparişleri. Gazeteciler eli kalem tutan ve gelişmeleri izleyen insanlar olduğu için yayınevleri yüksek kar getiren bu alanda yazması için etrafındaki gazetecileri teşvik ediyor. Ancak bu sayı yükseldiğinde kitap kalitesi de doğal olarak düşüyor.

Politik kurgu alanında Karnas'ın rahatsız diğer bir konu da bu tür kitaplardaki milliyetçilik konusunun gelişi güzel işlenmesi. Bu tarzın milliyetçiliği ayağa düşürmesinden rahatsız olan Karnas, niteliksiz yazarlar milliyetçiliğin içini boşaltarak adeta komplo kuruyorlar diyor.

Seçici olmak zorundayız

Politik kurgu deyince ilk akla gelen yayınevi Timaş. Bu türün ilk örneklerini yayınlayarak ciddi satış rakamlarına ulaşan Timaş Yayınları'nın Genel Yayın Yönetmeni Emeni Eroğlu da seri üretim tarzında gelişigüzel yazılan komplo romanlarının kaliteyi düşürdüğü görüşünde. Timaş, bu türdeki uluslararası çapta örnekleri de Türkçe'ye kazandırmış bir yayınevi. ABD dışişlerinden William Kohen'in “Abluka” adlı kitabınının tercihlerinde belirleyici olduğunu söyleyen Erdoğlu, yerli örnekleri seçerken inandırıcılık, edebi kalite gibi faktörleri göz önünde bulunduruklarını söylüyor.

Kaliteliler kalıcı olur

Politik kurgu romanları edebi bir iddiayla yazılmasa da kaliteli örneklerle edebi kalitenin de yükseleceğine inanan Eroğlu, üç yıldır yükselişe geçen alanda yayınevlerinin seçici davranmasıyla gelecek kuşaklara iyi örnekler bırakılabileceği görüşünde. Eroğlu'nun verdiği rakamlara göre yayınladıkları kurgu romanların satışı memnun edici düzeyde. Güvendikleri kitapları yirmi binden az basmadıklarını söyleyen Eroğlu, “Bizi taklit eden yayınevleri aynı titizliği göstermiyor. Kapak tasarımlarımızdan kitapların isimlerine kadar her şeyi taklit ediyorlar. Piyasanın kötü örneklerle dolması kurgu türünün ciddiyetine zarar veriyor” diye anlatıyor yayınevlerinin farkını.


Mehduh Bayraktaroğlu: Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapan Bayraktaroğlu, “Sahte Melekler-Hortumcuzedeler” adlı romandan sonra “Kürtlerle Dans adlı başka bir roman yazdı. Kitapta Türkiye'de neler yaşanacak?...Apo tahliye edilecek mi?... Türkiye'de üniter yapı bozulacak mı? Sorularının cevapları aranıyor

M.Metin Kaplan: Bir dönem Ortatdoğu gazetesinde yazan Kaplan Desise adlı romanında Abdi İpekçi suikastının bilinmeyen noktalarını yazıyor.

Saygın Ersin: Burak Turna'yla beraber yazdığı “Derin İmparatorluk” adlı kitapla bilinen Ersin de Bugün gazetesinde yazılar yazdı.

Atilla Akar: Tecrübeli gazeteci Akar, “Kamikaze Operasyonu” adlı kitabıyla çok satanlar arasına girmişti.

Orkun Uçar: Burak Eldem'le birlikte yazdığı kitaparla politik kurgu türünün öncüsü sayılan Orkun Uçar da çeşitli gazete ve televizyonlarda uzun yıllar çalıştı.