Gazze saldırılarının araştırılması için en makul formül Amerikalıların bir komisyon kurması, Türkiye ile İsrail arasında hakemlik yapması. Galiba ABD-Türkiye-İsrail üçgeninde ilişkileri normalleştirecek en iyi formül bu...
İsrail askerlerinin Gazze'ye insani yardım götüren filoya 31 Mayıs sabahı uluslararası sularda saldırarak 9 Türk vatandaşını katletmesi… Arkasından 9 Haziran'da BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a dördüncü kez yaptırım öngören tasarıya Türkiye'nin verdiği 'hayır' oyu. Türkiye-İsrail ve Türkiye-Amerika ilişkilerinde yakın tarihin en gergin dönemlerinden birisi yaşanıyor. İsrail ile ilişkilerinde yaşanan krizin tansiyonu oldukça yüksek. İlişkilerin kopması an meselesi. Amerika ile ilişkiler ise kriz değilse bile krizin eşiğinde. Hava kurşun gibi ağır. Dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik başkanlığındaki AK Parti heyeti Washington'a ayak bastığında, Yahudi lobileri bir süredir Türkiye'nin BM'deki 'hayır' oyunu 31 Mayıs'taki “İsrail'in korsan eylemi” ile aynı sepete koyarak Türkiye'nin hem İsrail'e hem de Amerika'ya karşı olduğu kampanyasını ağır bir şekilde işledikleri için hava daha da ağırlaşmıştı.
Türkiye'nin İsrail'in saldırısı karşısındaki pozisyonu çok açık. Özür, bağımsız komisyon ve sonrasında tazminat konusu da dahil İsrail'in yükümlülüklerini yerine getirmesi. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton sonrası yaptığı açıklamada “gemi” olayı ile “hayır” oyunun, biri diğerinin sonucu gibi gösterildiğini ve bunun Türkiye'nin dezavantajına olduğunu söylüyordu. Aynı durum AK Parti'nin gerçekleştirdiği temaslarda da geçerliydi. ABD Kongresi'nin bir kısmı gözü kapalı ne derse desin İsrail'in yanında. Hele yaklaşan Kasım seçimleri sebebiyle Türk tarafını dinlemeleri bile sözkonusu olmadı. İsrail lobilerinin Kongre'deki güçlerine rağmen tamamı “İsrail hapı”nı yutmuş değil. Temaslar sonrasında olayla ilgili doğru dürüst bilgileri olamayan bazı üyelerin “Evet, İsrail'in özür dilemesi ve bağımsız komisyon kurulması lazım. Ama nasıl?” diye sormaları olumlu bir gelişme olarak kabul edilebilir.
Kongre'de durum böyle olmasına rağmen, Beyaz Saray ve Dışişleri'nde durum tam böyle değil. İki olay birbirinden ayırt ediliyor. Ancak hem Beyaz Saray hem de Dışişleri İsrail'in kurduğu soruşturma komisyonlarına destek vermiş durumda. Türkiye'nin istediği BM Genel Sekreteri gözetiminde bağımsız ve kredibilitesi yüksek bir komisyon.
Ortadoğu Enstitüsü'ndeki Türkiye konulu konferansın konuşmacılarından Türk-ABD eski Dostluk Grubu Eşbaşkanı olan ve şimdilerde kurulan Abraham Center adındaki düşünce kuruluşunun başına geçen Robert Wexler, İsrail'in kurduğu komisyonu adeta kutsadı. Anayasa mahkemesinin emekli başkanının başına geçtiği bir araştırma komisyonunun çok önemli olduğunu belirterek buradan çıkacak olan kararın beklenmesini istedi. Ömer Çelik, buna şans verilip verilemeyeceğine yönelik soruya; “Bir ülkenin hem sanık hem hakim olamayacağı”nı belirterek karşılık verdi. Türkiye, İsrail'in komisyonuna ne güveni ne de başı sonu belli olmayan araştırma sürecini beklemeye tahammül gösterebilecek durumda değil.
BM'de komisyon kurulma şansı da her geçen gün zayıflıyor gibi. Üçüncü bir yol, başka bir formül bulunabilir mi? Konferans sonrası Wexler'in konuşmasını değerlendirdiğimiz Amerikalı bir Türkiye uzmanı iki noktaya dikkat çekti, bir de formül attı ortaya. Dikkat çektiği noktalardan ilki İsrail'in BM'deki komisyonlara ve alınan kararlara verdiği şiddetli tepki. BM'yi kendisine zaten düşman görüyor İsrail. Lehine karar alınsa neredeyse ona da karşı çıkacak. Gazze savaşı ile ilgili en Goldstone Raporu bunun son örneği. İkinci nokta, başında emekli bir anayasa mahkemesi başkanının bulunduğu komisyonun İsrail'de gerçekten çok önemli olduğu. “Nasıl mesela, var mı bir örneği?” diye sordum. “Şaron hükümetini bitiren böyle bir süreç olmuştu” diye cevap verdi, sonra ekledi: “Türkiye beklemez, bu komisyonu kabul etmez.” Türkiye uzmanının aklına gelen Amerikalıların bir komisyon kurması. Bir nevi Türkiye ile İsrail arasında hakemlik yapması. “Var mı böyle bir şey, konuşuluyor mu?” diye bana soracak olursanız, aynı soruyu ben de sordum, cevabı: “Yok, bilmiyorum. Ama düşünmek lazım.”
İsrail'in kurduğu komisyona destek veren Amerika bir yandan bunun uluslararası katılımla daha da güçlendirilmesinin iyi olacağını açıkladı. Ancak komisyon çalışmalarına başladı bile. Soruna bir çözüm arayışında olan Washington yönetiminin aklına yatabilir belki bu formül. Ya Türkiye'nin?
Böyle bir hukuksuzluk karşısında Amerika'dan beklediği desteği görememiş ve hayal kırıklığına uğramış Türkiye, Amerika güven veren ve ciddi bir komisyon kurarsa buna sıcak bakabilir. Türkiye'nin “hayır” oyu ile “hayal kırıklığı”na uğrattığı Amerika bu komisyonla müttefikleriyle yeniden bir güven tesis etme yoluna girebilir böylece. Pekiyi, İsrail bunu kabul eder mi?
Obama ile Netanyahu'nun yıldızı hiç barışmadı barışmayacak da. Netanyahu'nun böyle devam etmesi durumunda hükümetine verilen ömür Washington'da çok fazla değil. Türkiye konferasının ana konuşmacılarından Suat Kınıklıoğlu'na Jeruselam'ın muhabiri Türkiye'nin İsrail'e “kırmızı kart” gösterip göstermediği şeklinde renkli bir sormuştu. Olayı canlı olarak tüm dünyanın izlediğini söyleyen Kınıklıoğlu'nun cevabı da o kadar renkli oldu: “Hayır, kırmızı kart göstermedik, sarı kart gösterdik. İsrail oyunda kalmak istiyorsa kurallarına göre oynamalı.” Netanyahu bir sarı kart daha alırsa oyun dışı.
AK Parti heyetinin birinci gündem maddesi İsrail'in saldırısıydı, Amerikalıların ise elbette ki İran'dı.
Amerikalılar ağırlıklı olarak İran'a yaptırım ve Türkiye'nin “hayır” oyu üzerinde konuşmayı tercih ettiler. AK Parti heyetindekiler Türkiye'nin İran yaptırımlarına neden “hayır” vermek zorunda olduklarını muhataplarına detaylı bir şekilde aktarma fırsatı buldu. “Hayır” oyu İran'ı masada tutmanın yegane yoluydu. Tahran Deklarasyonu İran'a uzun bir süreden bu yana imzalatılmış tek belge. Üzerinde çalışılabilir uygun bir metin var. Heyettekiler, Türkiye'nin oyundan hayal kırıklığına uğradıklarını söyleyen tüm muhataplarına ABD Başkanı Obama'nın Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva'nın yanısıra Başbakan Tayyip Erdoğan'a gönderdiği aynı tarihli mektubu gösterdiler. Yaptırım kararının alındığı gün Obama, Clinton ve diğer üst düzey ABD yetkilileri Tahran anlaşmasının masada olduğunu dile getirdiler. AK Parti heyetine İran konusunda söylenen şey “İran'la görüşmelere devam edin, süreci işletin.” “Bizi hayal kırıklığına uğrattınız” diyen Amerikalılara Türkiye'nin 9 Haziran'dan bu yana verdiği cevap şu: “Hem bize yaptırımlar için 'evet' en azından 'çekimser' kalın diyorsunuz hem de görüşmeleri devam ettirin diyorsunuz! Hayır desek bunu nasıl yapacaktık!” Cevap mı? Kesin bir cevabı yok.