“Ses” dediğimiz şey, aslında anlamlı ve bir başka şeye karşılık gelen bir varlıktır ve bir şeyi ifade etmektedir, sadece bir cismin titreşimiyle ortaya çıkan bir fiziksel sonuç değildir. Meselâ Çin müziğinde Kung sesi hükümdarın sesidir. Sheng sesi hükümdarın tebaasının, Chüeh sesi halkın, Chıh sesi bürokrasinin ve yapılan işlerin, Yü sesi ise eşyanın sesidir.
Kozmik ahenk ile müzik arasındaki ilişkiye dair felsefi düşünce, kadim bir düşüncedir ve Pythagoras'tan, Konfüçyus'tan tutun da İhvân-ı Safâ'ya ve Hz. Mevlânâ'ya kadar pek fazla değişmeden gelir. Pythagoras der ki: “Ben gezegenlerin dönerken mûsikî nağmelerini çıkardıklarını işitiyor ve bu nağmeleri dinliyorum.” Cizvit misyonerlerin adını Konfüçyüs olarak değiştirdikleri Kung Fu Dzı der ki: “En yüksek derecedeki müzikle gök ve toprak arasında aynı ahenk vardır.” Hz. Mevlânâ der ki, “Hâkîmler der ki 'biz mûsikî nağmelerini göklerin dönüşünden aldık.”
Kadim düşünce geleneğinde müzikle kâinat arasında böylesine yakın bir ilişki kurulmaktadır. Pythagoras'a göre kosmos, ahenktir. Ama Konfüçyanizm'in müzik ile siyaset ve toplumsal hayat arasında kurduğu ilişki ilginçtir ve Çin müzik sisteminin 5 sesi ile toplumun 5 kategorisi arasındaki yakın benzerliği anlatır. Pentatonik, yani 5 tonlu Çin müzik sisteminin bu bakımdan felsefî ve sosyolojik açıdan önemli bir bilgi birikimine sahip olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu bilgi hem felsefi açıdan, hem de seslerden hareketle bir toplum analizi yaptığı için bence sosyolojik açıdan önemlidir.
Konfüçyanizm; hükümdar, hükümdarın tebaası, halk, bürokrasi (işler) ve eşya (her şey) olmak üzere toplumu beş kategoriye ayırır ve her kategoriyi bir ses ile karşılaştırarak izah eder. “Ses” dediğimiz şey, aslında anlamlı ve bir başka şeye karşılık gelen bir varlıktır ve bir şeyi ifade etmektedir, sadece bir cismin titreşimiyle ortaya çıkan bir fiziksel sonuç değildir. Meselâ Çin müziğinde Kung sesi hükümdarın sesidir. Sheng sesi hükümdarın tebaasının; Chüeh sesi halkın, Chıh sesi bürokrasinin ve yapılan işlerin, Yü sesi ise eşyanın sesidir. Konfüçyanizm der ki; “Eğer bu beş kategoride, (yani hükümdar, tebaası, halk, bürokrasi veya işler ve eşyada) bir bozukluk yoksa, hükümetin yönetiminde bir bozukluk, uygunsuzluk olmaz ve her şey güzel güzel yolunda gidiyor demektir. Ama eğer “Kung” sesi bozulmuşsa ses vahşi ve kırık bir ses olarak çıkar, hükümdar da kendini beğenmiş biridir. “Sheng” sesi bozulursa ses kesiktir ve hükümet tebaası, yani memurlar bozuktur. “Chüeh” bozulursa ses endişe vericidir ve halk memnun değildir. “Chıh” bozulursa ses keder vericidir ve işler sarsıntıdadır. “Yü” bozulursa ses harap olucudur ve memleketin zenginliği de yok olmaya yüz tutmuştur. Bu 5 tonun hepsinin bozulması ve birbiriyle karışması, bütün memleketin çökmesi anlamına gelmektedir, çok geçmeden de bozulup çökmesi muhakkaktır. Eğer memlekette siyaset bakımından bir ahenk yoksa, o zaman kozmik ahenk de bozulmuş olacaktır. Böyle der Konfüçyanizm… O zaman herhalde yapılacak iş, oturup kıyameti beklemek olacaktır.
Çünkü Konfüçyanizm'e göre en yüksek derecedeki müzikle gök ve toprak arasında aynı ahenk bulunmaktadır. Merasimlerin en yüksek derecesiyle gök ve toprak arasında da aynı ahenk vardır. Ahenk vasıtasıyla varlıklar bozulmaz, bilâkis ahenk, varlıklar arasındaki uyumu gösterir. Müzik bir ahenktir ve göklerden meydana gelir.
Bugünkü siyasi ve toplumsal manzarayı Konfüçyanizm'in pentatonizmi açısından okuyup analiz etmeye ve anlamaya kalkarsak, durum hayli vahim demektir. Hükümdarlar, yöneticiler adalet duygularını tamamen kaybetmişler ve onları temsil eden ses çoktan bozulmuştur. Hükümetlerin tebaasında bir düzen kalmamış adeta rüşvetsiz ve adam kayırmasız iş yapılamaz, işler ehline verilmez olmuştur. Halk arasında da karşılıklı güven, dayanışma, anlayış neredeyse ortadan kalkmış; cinayetler, hırsızlıklar almış yürümüş, sosyal denge hemen hemen bozulmuştur. İşler kötüye gitmektedir, memleketin zenginliği yok olmaya doğru gitmektedir. Toplumsal katmanlar arasında ciddî bir kopukluk ve iletişimsizlik almış başını gitmektedir. Hâsılı, düzen bozulmuş, adaletsizlik alıp gitmiştir. Yer ile gök arasındaki ahenk, insan eliyle neredeyse bozulmaya doğru gitmektedir. “Denizde ve karada fesat çıkmıştır” ve dünyanın dengesi bozulmaktadır. Bütün bunlara baktıkça insanı bir karamsarlık kapsıyor, umutsuzluğa kapılıyorsunuz. Müzikteki bu yozlaşma, melodinin bozulması, müzisyenin bir “sanatçı” olmaktan uzaklaşması aynı zamanda bu genel bozulmanın da bir göstergesi değil mi?
Konfüçyüs bu günleri görseydi acaba ne yapardı ?