İstanbul'dan bir yıldız kaydı

Şamil Kucur
00:0022/08/2009, Cumartesi
G: 21/08/2009, Cuma
Yeni Şafak
İstanbul'dan bir yıldız kaydı
İstanbul'dan bir yıldız kaydı

Anadolu ve İstanbul'un mimarisine; kültürüne yaptığı restorasyon çalışmalarıyla damgasını vuran Yüksek Mimar Mualla Eyüboğlu geçtiğimiz günlerde hayata veda etti. Sessiz sedasız göçen Eyüboğlu'ndan geriye zarif bir tarzla restore ettiği ölümsüz eserler kaldı. Topkapı Sarayı'nın Harem Dairesi, İstanbul'un fethiyle özdeşleşen Rumeli Hisarı, ya da Osmanlı yalı mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan Şerifler Yalısı ve daha pek çok eser yalnız şimdi

Ressam-şair Bedri Rahmi Eyüboğlu ve yazar Sabahattin Eyüboğlu'nun kız kardeşi, Türkiye'nin ilk kadın mimarlarından Mualla Eyüboğlu Anhegger, 90 yıllık hayatında Anadolu'yu karış karış gezerek mimari çalışmalara imza attı.

1919'da Sivas'ta doğan ve geniş bir aile çevresi içinde, milletvekili bir babanın aydın kızı olarak yetişen Mualla Hanım Güzel Sanatlar Akademisi'nde eğitimini tamamladıktan sonra doğru Ankara'ya, ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu'nun yanına gitmiş, kayıt yaptırdığı Köy Enstitüsü'nün Yapı Kolu'nun başına getirilmesi bütün hayatını değiştirmişti. İlk mimarlık çalışmalarına konservatuvar binasını, marangoz atölyelerini, hamamı, kantini inşa ederek başlayan Mualla Hanım zamanla kazandığı “Mimar-Öğretmen” unvanıyla Anadolu'nun neresinde neye ihtiyaç varsa inşa eder olmuş.


ANADOLU'DA YAŞANAN AŞKLAR

Anadolu'da tek başına bir genç kız. Peki sevdalar girmemiş mi yaşamına? Mualla Hanım erkekleri de kızlar gibi sadece arkadaş olarak görüyormuş. Ama daha sonra bütün Türkiye'nin tanıyacağı ünlü isimler tutulur ona. Şair Suphi Taşhan, Yasar Kemal ve Ruhi Su... Gecenin bir yarısında elinde tabancayla kapısına dayanacak kadar aşık olmuşlar.

O bir kere aşık olmuş sadece. Akademi yıllarında. Sınıf arkadaşı Celal Kunt'a. "Platonik bir aşktı. Gri pantolon, beyaz ceket giyerdi. Bir gün ikimiz köprüde karşılaşmış konuşuyoruz. Karşıdan da yine gri pantolon ve beyaz ceketli bir adam geçiyor tam o sırada. Ve ben sahicisini unutup ona da heyecanlanıyorum. İşte böyle bir şeydi bizimkisi..." diyor.


SAHURA BİRLİKTE KALKARLAR

Mualla Hanım 1947'de Ortaklar'da yakalandığı zehirli sıtma yüzünden kapağı İstanbul'a attı. Babasının Anadolu'yu yasaklaması üzerine akademinin Yüksek Şehircilik Bölümü'ne asistan olarak girdi. Ama sık sık da Anadolu yollarına düştü. Arkeologlarla çeşitli kazılarda çalıştı. Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu raportörü oldu. İstanbul'da birçok yapının restorasyonunu yönetti.

1958'de de, on yıldır tanıdığı Alman Robert Anhegger'le evlenmiş. Annesi Lütfiye Hanım bu evliliği içine sindirememiş; ama tanıdıkça da kanı ısınmış Alman damadına. Müslüman anne ile Hıristiyan koca Ramazan'da sahura birlikte kalkar, iftarı birlikte açar olmuşlar.


TARİH, KÜLTÜR VE SANAT İLE İÇİÇE BİR HAYAT

Farklı iki kültüre sahip olmalarına rağmen yaklaşık yarım asır bir aile oluşturan Anhegger çifti, evlilikleri boyunca Galata'daki yüz yıllık tarihi Doğan Apartmanı'ndaki dairelerini yaşayan bir müzeye dönüştürmüşlerdi. Dr. Robert Anhagger'in 27 Mart 2001'de vefat etmesi, Mualla Hanımı bir hayli etkiledi, ilerlemiş yaşının da etkisi ile ev artık eskisi kadar gelen giden müdavimlerine kapılarını aralayamıyordu.

O yıllardan itibaren Anadolu'nun karış karış her köşesinden olduğu gibi dünyanın birçok bölgesinden toplanmış tarihi özelliği olan eşyaların dizayn edildiği adeta mini bir müze evdi. Eyüboğlu'nun orijinal hat, tezhib, minyatür örneklerinden tablolara, ahşap, mermer ve çeşitli metallerle düzenlenmiş evinde ayrıca Türkçe, Osmanlıca, İngilizce ve Almanca çok sayıda kitap, müzik aletleri, porselen takımlar, müzik aletleri ve daha birçok eser yer alıyor.

Anhegger ailesinin müze haline getirdikleri evlerinin o kadar çok müdavimleri vardır ki; kimler gelmemiş, kimlerle görüşülmemiş, merhaba denilmemiş ki bu evde; yurtiçinden ve yurtdışından gelen edebiyat, sanat ve müzik dünyasından konuklarla dolup taşmış bu müze ev.


KÖKLÜ BİR AİLE

Köklü bir aileye sahip olan Mualla Eyüboğlu'nun anne tarafı saraylı, babası Rahmi Eyüboğlu Osmanlı'nın son dönem kaymakamlarından. Rahmi Bey Atatürk'ün teklifi ile İkinci Meclis'e girer ve Fethi Okyar ile Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın kurucuları arasında yer alır. Atatürk'ün emriyle kapatılan Fırka'nın birçok mensubu gibi Rahmi Bey de Atatürk düşmanlığı ile suçlanır. İsmet İnönü araya girer ve mesele halledilir. Eyüboğlu ailesi kimi zaman Atatürkçü, kimi zaman Atatürk düşmanı olarak anılmış. Mualla Hanım bu iddialara itiraz ediyor: "Ailede ne Atatürk düşmanı ne de komünist vardı. Anne tarafım dindardı. Nakşibendilik vardı ailede."