Muhafazakâr câmiadaki bazı “büyük mücahitler”in teker teker “işini bilir birer müteahhit”e dönüşmesiyle birlikte son yıllarda kültür ve sanat alanında yaşanan kasvet verici ataletin yanısıra, -tek tük bile olsa- zaman zaman umut verici gelişmeler ortaya çıkabiliyor. Bu yöndeki haberler de bizim gibileri zinde tutup ulusal sanat arenasında özümüzün ve sözümüzün çok daha geçeceği aydınlık bir gelecek adına heyecanlandırmaya yetiyor.
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul-Bağcılar Belediyesi'nde basın müşaviri olarak görev yapan şair ve yazar dostum Ekrem Kaftan aradı. Kendisi aynı zamanda 1980'li yıllardan, İstanbul Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu'ndan da sınıf arkadaşımdır.
Sevgili Ekrem, kısa süre önceki o görüşmemizde, Bağcılar Belediyesi yönetimi olarak, geçtiğimiz yılın 25 Kasım günü İstanbul'da düzenlediğimiz, hem yerli hem de yabancı medyanın geniş ilgi gösterdiği “Şehadenin İkinci Yıldönümünde Yönetmen Mustafa Akkad'ı Anma Gecesi” organizasyonundan çok etkilendiklerini belirterek, bu yıl da böyle bir anma toplantısı yapmaya kalkışırsak Başkan Lokman Çağırıcı'nın muhtemel bir organizasyon için gereken her türlü desteği vermeye hazır olduğunu söyledi.
İlkini düzenlerken kustuğumuz onca kandan sonra birazcık gecikmeli gelen, ancak şahsımı yine de çok mutlu eden bir haber oldu bu. Kaftan'a, şimdiye kadar öncüsü ya da organizatörü olduğum hiç bir konuda birbirinin kuru kuruya tekrarı olan rutin uygulamalara meyletmediğimi, böylesi bir etkinliği bir kez daha düzenlersek bunun bir anma gecesi esprisinden hareketle -sonradan gelenekselleşecek olan- çok daha geniş katılımlı bir “Ulusal Sinema Toplantıları” dizisine dönüştürülmesinin Türk sinemasında muhafazakâr akımın gelişimine katkı adına en isabetli iş olacağını anlattım.
Velhasıl, Bağcılar Belediyesi, şu sıralarda, sonbaharda düzenlenecek olan yeni bir “Akkad'ı Anma Organizasyonu”nun fizibilite dosyasını bekliyor. Ben de gereken çalışmayı tamamlayıp böyle bir dosyayı en kısa zamanda kendilerine takdim edeceğim. Şimdiden sonraki amacım, bir tarafıyla bu büyük Müslüman yönetmenin hatırasını sürekli taze tutan, ancak diğer tarafıyla ise onun ismi üzerinden câmiada sinema alanında bir heyecan, bir sinerji oluşturacak nitelikte, her yıl pek çok sürpriz gelişmeye gebe ve olabildiğince geniş katılımlı bir organizasyona imza atmak olabilir. Sözgelimi, Akkad'ın dul eşi Süha Akkad ve kendisi gibi sinemacı olan oğlu Malik Akkad'ı gecenin açış konuşmalarını yapmak üzere ABD'den İstanbul'a davet etmek ya da bu organizasyon kapsamında her yıl bir “İslâm Dünyası Uluslararası Senaryo Yarışması” ve “İslâm Dünyası En İyi Film Yarışması”nı da profesyonelce yürütmek gibi…
Bu yazı, konuyu sizlerle paylaşmayı amaçlayan küçük bir bilgi notuydu. Ayrıntıları henüz ben de tam olarak bilmiyorum ve önümüzdeki günleri net göremiyorum. Ancak, her zamanki gibi, kalplerinde ihlasla çalışanlar ve onların başarıları için dua edenleri güzel şeylerin beklediğine yönelik inancım da tam. Görelim bakalım, ne eylerse güzel eyleyen Mevlâm, hakkımızda neler takdir edecek!