Koronavirüsün Türkiye'de ortaya çıkmasıyla birlikte hastanelerde kurulan Covid- 19 yoğun bakım servislerindeki sağlık çalışanları, 9 aydır gece gündüz çalışıyor. Sağlıkçılar, canlarını hiçe sayarak hastaları sağlıklarına kavuşturmak için mücadele ediyor. Yoğun bakımda aileleri yanlarında olamayan hastaların yeme, içme gibi tüm ihtiyaçlarını da sağlık çalışanları karşılıyor. Sağlık çalışanları, hastaları yaşama döndürebilmek için savaş verirken bir yandan da aralarında duygusal diyaloglar yaşanıyor. Kimi zaman hastalar son isteklerini sağlık çalışanlarına iletirken, kimi zaman da kendilerini kurtarmaları için yardım istiyor. Antalya'daki 46 pandemi hastanesinden Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki yoğun bakım servislerin birinde 9 aydır tüm yer değişikliği tekliflerini reddeden 20 kişilik ekipte yer alan hemşire Semih Kurt da bu sağlık çalışanlarından biri.
Çalıştığı hastanede koronavirüs tedavisi gördü
Pandemiyle birlikte evinden ayrılıp otelde kalmaya başlayan Kurt, 2 çocuğundan ayrı kaldığı süreçte zor günler yaşadı. Hemşire Kurt, mart ayında nöbette olduğu bir gece saat 02.30'da yoğun bakımda tedavi gören Antalya'nın ilk koronavirüs vakalarından Fikriye Uyandırmış, kendisinden portakal istedi. Kurt, hastane yemekhanesinden bulduğu portakalı Uyandırmış'a eliyle yedirdi ve iyileşeceğini söyleyerek moral verdi. Hemşire Kurt'un kısa süre sonra koronavirüs testi pozitif çıktı ve solunum sıkıntısı nedeniyle çalıştığı hastanedeki Covid- 19 servisinde tedaviye alındı. Bu sırada yoğun bakımda bilinci kapalı şekilde tedavisine devam edilen Uyandırmış ise bir süre sonra hayatını kaybetti. 20 gün süren tedavisi tamamlanan hemşire, görevinin başına dönerek, hastaları için mücadeleye kaldığı yerden devam etti.
"'Kurtarın bizi' diyen hastalarla birlikte ağladım"
Yoğun bakımda çok zorlandıklarını ve vatandaşların tedbirlere uyarak kendilerine yardımcı olmasını isteyen hemşire Semiha Kurt, “Mart ayından bu yana yoğun bakımda çok zorlu şartlar altında çalışıyoruz. Çok duygusal zamanlar yaşadığımız da oluyor. Psikolojik ve fiziksel olarak çok yıprandık. Hasta kapasitesi olarak çok yoğun günler yaşadık. Kronik hastalığı olan veya fiziksel olarak zayıf ve hastalığı olmayan, dinamik, sağlığı yerinde olan genç hastalarımız da oldu. Çok zor bir süreçti ve hayatını kaybeden hastalarımıza hepimiz çok üzüldük. Gözümüzün içine bakarak, 'Nefes alamıyorum, kurtarın bizi hemşire hanım' diyen hastalarımızla birlikte ağladığım zamanlar oldu" dedi.
"Oturarak uyuduğum zamanlar oldu"
Tüm tedbirlere uymasına rağmen koronavirüse yakalandığını söyleyen Kurt, “Mart ayında hastanede çalışanlar arasında koronavirüse yakalanan ikinci kişiyim. Hastalığı atlatana kadar çok zor bir süreç geçirdim. Solunum sıkıntısı yaşadım, ağrılarım oldu, hatta yatamadığım için oturarak uyuduğum oldu ama tüm ekip arkadaşlarım bana destek oldu. Hastalığın ortaya çıkmasıyla birlikte çocuklarıma bulaşsın istemediğim için direkt otele yerleştim. Çocuklarıma sarılmayı geçtim, evime gidemedim. Çocuklarımla o süreçte komşularım ilgilendi" diye konuştu.
"Portakal en sevdiği şeymiş"
Bazı hastalarıyla kurduğu diyalogların kendisini çok üzdüğünü anlatan Kurt, “Çok üzücü ama benim aklımda yer eden bir olay yaşadım. İlk vakalarımızdan biri olan 78 yaşındaki Fikriye Teyzemiz vardı. Gece 02.30 gibi beni çağırarak portakal istediğini söyledi. Biz de hastane yemekhanesini arayarak portakalı bulduk. Portakalı elimle yedirip kendisine moral vermeye çalıştım. 'İyileşeceksin, güçlü olman lazım' diyerek, onunla konuştum. Fikriye Teyze kısa süre sonra vefat etti. Sonrasında yakınlarından öğrendim ki hayatta en çok sevdiği şey portakalmış. İnanılmaz etkilendim, hala anlattıkça gözlerim doluyor. Teyzenin son arzusunu yerine getirmiş oldum çok mutluyum" dedi.