2021 yılında vefat eden, yıllarca Yavuz Bahadıroğlu mahlasıyla Osmanlı kahramanlarını anlatan Niyazi Birinci’nin eserleri, Ketebe Genç etiketiyle yeniden yayımlandı İlk adım olarak, aralarında Sunguroğlu’nun macerasının da yer aldığı 12 kitaplık set, “Cenk Hikayeleri” başlığında satışa çıktı. Yeni kapak ve çizimlerle günümüze uyarlanan kitaplar, iki aylık sıkı bir çalışmayla son baskısına sadık kalınarak hazırlandı. Noktalama ve imlası güncellenen eserlerin, resimlerinde de yeniliğe gidildi. Çizimleri, kapak tasarımlarını da yapan Emre Karacan üstlendi. Sette yer alan Cengaver ve Dağlı’da 18, diğer on kitapta ise 15 çizim yer aldı. Bu çizimler, hikayedeki sürprizler bozulmasın diye sahne sonundaki sayfaya eklendi. Ketebe Genç kitaplığı, yazarın önümüzdeki aylarda eklenecek yeni eserleriyle genişleyecek.
AZ BİLGİYLE MUHTEŞEM HAYALLER KURARDI
Yazarın 20 Haziran’daki doğum günü vesilesiyle yakın dostlarından, eserlerini yazma serüvenini dinledik. Yazarla uzun yıllar dostluk yapan Haluk İmamoğlu, İsmail Fatih Ceylan ve Ömer Faruk Paksu yazara ve eserlerine ilişkin anılarını aktardı. Yazar Haluk İmamoğlu, birlikte 50 yıl geçirdiği Bahadıroğlu’nun yazdıklarına yakından şahit olan isimlerden. İmamoğlu, bazı kitapların konusunun kendisinden çıktığını belirterek “Bir gün Bahadıroğlu’na dedim ki ‘Sen Söğüt’ü biliyor musun?’ ‘Yok’ dedi. ‘Böyle olmaz Söğüt’e gidelim’ dedim. 1970’lerde araba yok, fakirlik çok. Bir araba ayarladım, Söğüt’e gittik. Dönerken dedim ki, ‘Çanakkale’yi gördün mü?’, ‘Yok.’ Tuttum, Çanakkale’ye götürdüm.”
Ketebe’nin Bahadıroğlu’nun kitaplarını sahiplenmesinden mutlu olduğunu ifade eden İmamoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Rize’de yetişip de bunları nasıl yaptı hâlâ hayret içindeyim. Az bilgiden muhteşem hayaller üretirdi. ‘Ne bileyim, ilham geliyor ve yazıyorum’ derdi. 70’lerde Cerrahpaşa’daki evimizde uzun sohbetler ederdik. O sohbetlerin içinden yazı ve roman çıkarırdı. Yazıların birçoğunu da bana okuturdu.”
GENÇLERİ MOTİVE EDERDİ
2000’lerin başında Bahadıroğlu’nun tüm kitaplarını gözden geçiren ekipte yer alan yazar ve editör İsmail Fatih Ceylan “Yavuz Bahadıroğlu’nun kitaplarıyla büyüdüm. Okuduğum yazarların başında geliyordu. Önce Sunguroğlu’nu okumuştum ama Buhara Yanıyor ikilisi çok etkilemişti. 70-80’li yıllarda çıkmış bütün kitaplarını, yetişen nesil de okusun diye gözden geçirdik. Nasıl yazdığını ailesinden duyardım. Fatih’te oturduğu dönem, geceleri daktiloda yazıyormuş. Komşular tıkırtılardan rahatsız olmasın diye daktilonun altına sünger koyarmış. 2000’lerden sonra bilgisayara geçince yazmaya orada devam etti. Gençleri motive ederdi. İlk araştırma yazılarımı Bahadıroğlu’na götürdüm. Baktı, ‘Sen hikaye-roman yaz’ dedi. Bu bana bir yön çizdi. Yazdıklarımı romana dönüştürdüm . O teşvik sayesinde bugün otuza yakın kitabım var. Yavuz Bahadıroğlu, Ketebe’de yerini buldu.”
5-6 MÜSTEAR ADI VARDI
Bahadıroğlu’nun çok hızlı ve kolay yazdığına değinen yayıncı, yazar ve editör Ömer Faruk Paksu “Adeta Osmanlıyla bütünleşmişti. Kendini Yavuz Sultan Selim’e benzetirdi. Bu yüzden Yavuz Bahadıroğlu müstearını kullanıyordu. Gençlere Osmanlı’yı, tarihi, milli ve manevi değerleri sevdirme misyonu vardı. 25-30 yıl beraber çalıştık. Çok okur ve çok gezerdi. Siyasi makaleler, çocuk hikayeleri, günlük makaleler ve romanları aynı yerden çıkmış olmasın diye farklı isimler kullandı. Bildiğim 5-6 müstear adı vardı. Veysel Akpınar, Şeref Baysal, Selçuk Kuleli, Bahadır Alp ve Nurcan Sevinç. Yavuz abi, yazdığını anlatır, anlattığını yaşardı. Bilgiyi geçmişte bırakmazdı. İsterdi ki Türkiye yeniden dünyaya istikamet versin, ışık olsun” diye konuştu.