Şair ve yazar Ali Emre, doğumunun 150. yılında Mehmet Âkif’i kaleme aldığı romanıyla yâd ediyor. Daha önce Nureddin Zengi, Selahaddin Eyyubi ve Baybars’ı merkeze alan üçlemesiyle dikkat çeken Emre’nin yeni romanı, Mehmet Âkif’in hayat hikâyesinde fazla öne çıkmayan noktalara dokunuyor. Alaz Kitap’tan çıkan, yer yer duygu ağırlıklı, şiirsel bir dille yazılan roman; Akif’i sadece Safahat şairi olarak değil, merhametli bir talebe, zor zamanlarda mücadele eden fedakâr bir önder, eziyetlerden yakasını kurtaramayan bir gönüllü ve ızdırap çeken bir babayı anlatıyor.
Birçok yönden kendisine yakın bulduğu Âkif’e yönelik sevgi ve hürmetini bir eserle de ifade etmek istediğini söyleyen Ali Emre, “Başka özellikleri bir yana, bence, 14 asırlık Müslümanlık tarihinde bir şair olarak benzeri yok” dedi.
OĞLU EMİN EN BÜYÜK İMTİHANI
Her biri kendi içinde beş alt başlık içeren altı ana bölümden oluşan romanda, Âkif’in hayatı on beş yaşından vefatına kadar işlenmiş. Her bölümün sonunda, yaşanan döneme ve mütefekkir-şairin hayatına tanıklık eden önemli bir ismin konuşturulduğu eserde, oğlu Emin’e söz verdiği kısmı Ali Emre şu ifadelerle anlatıyor: “Büyük oğlu Emin, Âkif’in en büyük imtihanlarından biriydi. 12 yaşında babasıyla savaşa koşan, cephe cephe gezen, büyük adamların arasında yetişen çocuk, yaşı ilerledikçe derdini, haylazlığını, talihsizliğini de büyüttü. Düzelmek ve yeni bir başlangıç yapmak için 26 yaşında Türkiye’ye gelip askere gittiğinde, ülkede bir tür erken 28 Şubat yaşanıyordu, ama daha yakıcı ve şiddetli. Askerde Kur’ân okuduğu ve birkaç kişiye tefsir yaptığı için suçlandı, dövüldü, irtica suçlamasıyla divanı harpte yargılandı, eziyete maruz kaldı. Kendisine ve çevresine zarar verdiği için yemeğine ilaç katıldığına, morfin verildiğine, uyuşturucuya alıştırıldığına dair iddialar, ifadeler var. İleride daha kötüsünü yaşayacağı sıkıntıların, askerlikte ve hapiste karşılaştığı kötü muameleden kaynaklandığını da akılda tutmak gerekiyor.”
AİLESİYLE İLGİLİ BÖLÜMLER ZORLADI
ONUN İÇİN NE YAPSAK AZ
Emre’nin, bölüm sonlarında konuşturduğu kişilerden biri de Mustafa Kemal Paşa. Romanda Âkif’le olan netâmeli ilişkisi dikkat çekici. Ali Emre, “Mustafa Kemal Paşa, farklı ve Batıcı bir anlayış geliştirirken, yüksek bir seciyeye, esere ve gençlik idealine sahip olan Âkif, manevi olarak onu rahat bırakmaz. Düşünceleri çok yakın olmasa da yüksek ahlakından ve duruşundan bir insan olarak o da etkilenir. Osmanlı’dan kopuş sürecinde de etkisini üzerinde hissettiği için onun önünü kesmiş hatta eziyet görmesine yol açmıştır. Kitabın son bölümüne ‘İrtica 906’ dosyasıyla ilgili gelişmeleri de aldım. Mısır Apartmanı’na girip çıkanlar, ona selam verenler bile takip edilmiş. Buna rağmen, ‘Âsım’ın nesli’ idealiyle büyüyen az sayıda insanın da gayretiyle, tekrar kürsüye çıktığını, halk içinde halkla beraber yürüdüğünü söyleyebiliriz artık. Onun için ne yapsak az şüphesiz” diyor.