Koyun ve kuzulardan yaz aylarında elde edilen yapağılar, üreticinin elinde kaldı. Yapağı alımı yapan tüccarlardan gelen taleplerin giderek azaldığını belirten Marmaracık Mahallesi Muhtarı Mithat Arı, yapağı dolu yüzlerce çuvalın kuruluklarda bekletildiğini anlattı.
Koyunların her yıl en az bir kez kırkılması gerektiğine işaret eden Arı, "Bu zorunluluktan dolayı kaçınılmaz bir şekilde yapağı üretiyoruz. Bursa'daki Merinos Fabrikası yıllar önce kapanınca, yapağının pazarı da büyük ölçüde daraldı. Çünkü tüccarın talebi giderek azalıyor. Bugünlerde elimizde kalan yapağıları nasıl değerlendireceğimizi şaşırdık" dedi.
Kilosu 125 kuruşa kadar düşen yapağılar için tüccarın da artık gelmediğini söyleyen Arı, "Yer işgal eden çuvallar dolusu yapağıyı kışın sobalarda yakmaya da gönlümüz razı olmuyor. Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bu soruna el atıp köklü çözüm bulmasını bekliyoruz" diye konuştu.
ESKİ DEĞERİ KALMADI
Eskiden ekonomik ve sosyal yapının biçimlenmesinde rol oynayan yapağının kırsal her bakımdan değerinin olduğuna dikkat çeken Arı, "Hayvancılık yoğun yapılıyordu. Merinos Fabrikası kapanıncaya kadar, 10-15 yıl öncesine kadar. 1 yılda elde ettiğimiz yünden kazandığımız parayla havanların bir yıllık yiyeceğinin yarısını karşılıyordu. Yünün eski değeri kalmadı. Yünleri satamıyoruz, satsak değerinde satamıyoruz. Bu yıl kırktığımız yünler elimizde kaldı, satamadık. Yatak, yorgun yastık, yün kazak, yün takke, yün eldiven örüyordu. Sağlıklı ürünler yapıyordu annelerimiz. Eldiven, yün, takke, kazak örmesini bilmiyorlar. 100 koyun, 150 kilo yapağı, elimizde kaldı, satamadık" ifadelerini kullandı.
EVİMİZDEKİ HER ŞEY YÜNDENDİ
Yünün eskiden çok değerli olduğunu vurgulayan Semra Arı da "Kız istemeye damadın ailesinden 50 kilo yün istenirdi. Benim ailem de istemeye geldiklerinde 40 kilo yün istemiştik. Kış gecelerinde yün çorap örerlerdi büyüklerimiz" dedi.
Evdeki eşyaların tamamına yakınının hem yünden imal edildiğini ifade eden Vasfiye Şebin ise "Çorap, yatak, yorgan, yastık, minder, yelek, hırka örüyorduk. Şimdi giymiyorlar ki örelim. Ne çetik, ne çorap giyiyorlar. Yıkayıp temizleyerek yün haline getirdiğimiz yapağıdan çorap örülüyor, yorgan, yastık, minder dolduruluyordu.
Komşular bir araya geliyordu. Çeyizlik örüyorduk kızların çeyizlerine. Yünlerden kepenek yapılıyordu. Şimdi giymiyorlar ki örelim. Çetik, patik, çorap, eldiven, yelek, hırka, kaşkol, takke örüyorduk yünlerden. Yastık, yorgan, minder dolduruyorduk. Evimizdeki her şeyimiz yündendi" diye konuştu.