Ortadoğu artık iki kutuplu olabilir

Annapolis zirvesinin başarısızlığının getireceği en ciddi tehdit, bölgenin iki farklı kutba ayrılmasıdır. Bir uçta Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan'a karşı diğer uçta İran, Suriye, Hizbullah ve Hamas. Galiba en kötü sonuç bu

Samir Salha
Ortadoğu artık iki kutuplu olabilir

Annapolis toplantısı başladı. 1947'de İsrail Devleti'nin ilanı ile birlikte patlak veren ve 1991'de iki kutuplu dünya düzeninin çökmesiyle 17 yıldan beri ABD'nin ipoteğinde kalan, günümüze kadar çözüm bulunamayan Arap-İsrail uyuşmazlıklarına son verilebilmesi için Annapolis kentinde 45 ülke ve çok sayıda uluslararası kuruluşun katılımıyla başladı. Bu zirvede ABD, Rusya, AB ve BM'den oluşan Ortadoğu Dörtlüsü 'nün ve barışa karşı güvenlik esasına dayanan yol haritasının önünü açma ve bu suretle meselenin çözümü konusunda topun bu oluşuma atılmak istenmesi doğrultusunda yeni bir açılım arayışına girilecektir.

Aslında bu arayışların ötesinde Annapolis toplantısı, 17 Ocak'ta Paris'te yapılacak olan Filistin'e ekonomik destek sağlayan “donör” devletler müzakeresinin bir ön aşamasını da teşkil etmektedir. Bu doğrultuda Filistin yerleşim birimlerinin yeniden imarı konusunda yapılacak bu toplantıda hangi devletlerin bu sürece katılacağı konusundaki bir paylaşım planı da Annapolis'de görüşmeye açılacaktır.

Bununla birlikte İran, Hamas gibi güçlerin yer almadığı, Suriye'nin düşük düzeyli katılımı tercih ettiği, İsrail hükümetinin 67 savaşı sonrasında barışa yönelik olarak Araplara sunmuş olduğu tavizlerin çeyreğini bile masaya getirmediği, ABD'nin bölgede yaşadığı çıkmazın getirdiği baskı doğrultusunda hareket ettiği bir ortamda Annapolis toplantısından medet umulmasının ne derece doğru olacağı şüphelidir.

ANLAŞMALAR KAĞIT ÜSTÜNDE KALDI

Nitekim, 1982'den itibaren FKÖ lideri Yaser Arafat müzakere masasına oturması gerektiği konusunda baskılarla karşılaşmış ve bu politika çerçevesinde 1988'den öldüğü 2005 yılına kadar İsrail ile pek çok kez görüşmüş ve anlaşmalar imzalamıştır. Son iki yıl zarfında da İsrail izlemiş olduğu müzakere yönteminden taviz vermemiş ve bunun neticesinde imzalanan anlaşmalar kağıt üzerinde kalmaktan öte bir sonuç vermemiştir. Bu süreci tersine çevirme isteğindeymiş gibi gözüken stratejik hami konumundaki ABD, bölgesel ve uluslararası anlamda içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulmak amacıyla Annapolis zirvesi adı altında yeni bir mizansen sahneye koymuştur.

Bu doğrultuda Annapolis'te ortaya konabilecek öneri paketlerinin etkisi sınırlı olduğu kadar, sorunun çözümüne bir katkı sağlamaktan uzak kalacak gibi görünmektedir. Çünkü: