Haksız sorulan sorulara açık ve net cevaplar

Gazze yolculuğuna çıkan filo içindeki, 32 ülkeye ait 580 kişi bu yola çıkarken, müşterek bir 'Vicdan ve Adalet Bildirimi' yapmışlardır. Bu gerçeğe rağmen, filoya ve aktivistlere sorulan sorular düşündürücüdür

Oya Akgönenç
Haksız sorulan sorulara açık ve net cevaplar

Gazze'ye insani yardım götüren 6 gemiden oluşan sivil filoya yapılan silahlı saldırı ve hukuk dışı muamele dünyanın pekçok yerinde sert tepkilere sebep olmuştur. Bu arada, Türkiye'de farklı yorumlar yapılmıştır. Kimi “liberal düşünce adına”, kimi, olaylara dar bir çerçeveden veya sadece bir parti gözlüğünden baktığı için, kimi de sırf farklı olmak için aykırı yorumlarda bulunmuştur. Basında ki tenkitler ve soruları ele alıp, cevaplamakta yarar vardır:

SORULAR VE CAVAPLARI

1. En çok sorulan veya tenkit edilen husus neden bu filoda çocukların ve 80 yaşındaki yaşlıların bulunduğu hususudur.

Cevap:

2. Diğer bir tenkit konusu ise “esir”, “şehit” gibi sözcüklerin kullanılması durumudur. Buna itiraz edenler, bu ifadelerin İsrail'de yanlış intiba yaratmasından endişe etmektedirler.

Cevap:

3. Diğer bir soru da Türk Dış Politikası'na yöneltilmektedir: Komşularla, “sıfır problem” politikası yürütülürken, yardım konvoyuna katılmak hata değil midir denilmektedir.

Cevap:

4. Diğer bir soru veya suçlama da şu şekilde yapılmaktadır: “Başkaları Güneydoğu'ya gelip, orada ki belli gruplara veya PKK'ya yardım yapmak isterlerse bizim tepkimiz nasıl olur?”

Cevap:

Burada da çok büyük bir yanılgı mevcuttur. Çünkü:

AMBARGO KIRMA GİRİŞİMİ

Gazze yolculuğu ve oraya giden filo içindeki, 32 ülkeye ait 580 kişi bu yola çıkarken, müşterek bir Vicdan ve Adalet Bildirimi yapmaktaydılar. Bu bildiriyi dünya duymuş ve anlamıştır. Buna ister takva (vicdan) deyin, ister dünya kamuoyunun müşterek vicdanının sesi deyin veya, isterseniz 'Hakkın ve Haklı'nın, güçlü olana üstünlüğü deyin, bu filodakiler bu zorlu hedefi gerçekleştirmişlerdir.

Bu cesur ve azimli insanların fedakârlıkları ve gayretleri ile Gazze'nin perişan ve çaresiz durumu dünya gündeminin tam ortasına oturmuştur. Bu dava, şu veya bu kişinin; şu veya bu partinin değil, tüm bir milletin ve bütün insanlığın meselesi ve davasıdır.

Sonuçta, iş gelip, Ortadoğu mücadelerinin merkezinde yer alan en önemli konuya ve felsefi çekişmeye dayanmaktadır. “Haklı olan mı güçlüdür? Ve sonunda kazanacak mıdır? Yoksa, güçlü olan mı zorla haklı çıkacaktır?” Zaten bütün Ortadoğu problemlerinin ana sorunu da bu noktaya odaklanmaktadır. Dolayısı ile olaylara ve gelişmelere, bu açıdan bakılacak olunursa, bütün bakış açılarının sonunda birleşeceği nokta aynı olacaktır, bu da: Haklı olanın, sonunda üstün olacağı ve galip geleceğidir.

* Prof. Dr.; Saadet Partisi GİK Üyesi