Beyazperdenin en delişmen iki kadını karşılıklı döktürürken...

'Yine mi Sen?', Hollywood'un Sigourney Weaver ('Yaratık' serisi, 'Sisteki Goriller', 'Avatar') ve Jamie Lee Curtis ('Cadılar Bayramı', 'Wanda Adında Bir Balık', 'Gerçek Yalanlar') gibi iki büyük kadın oyuncusunu gülmekten karın ağrıtan ince bir mizah eşliğinde izlemenin benzersiz keyfini sunmasının yanı sıra, dijital sinema için icat edilen en pahalı kamera konumundaki Panavision Genesis HD'nin perdede verdiği en son sonuçları enine boyuna incelemek için de ideal bir gösteri...

Ali Murat Güven
Beyazperdenin en delişmen iki kadını karşılıklı dö

YİNE Mİ SEN? / You Again

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2010, ABD yapımı

Türü ve Süresi: Aile komedisi / 105 dakika

Gösterim Formatı: 35 mm standart sinema filmi (Yüksek çözünürlüklü dijital video tabanlı görüntüden film şeridine aktarmayla)

Perdedeki Resim Oranı: 2.35:1 anamorfik geniş perde

Yönetmen: Andy Fickman

Senarist: Moe Jelline

Görüntü Yönetmeni: David Hennings

Özgün Müzik Bestecisi: Nathan Wang

Kurgucu: David Rennie

Yapım Tasarımcısı: Craig Stearns

Sanat Yönetmeni: Charles Daboub Jr

Set Dekoratörü: Jan Pascale

Kostüm Tasarımcısı: Genevieve Tyrrell

Makyaj Tasarım Ekibi Şefi: Simone Almekias-Siegl

Saç Tasarım Ekibi Şefi: Barbara Lorenz

Oyuncular: Kristen Bell (Marni), Jamie Lee Curtis (Gail), Sigourney Weaver (Ramona Teyze), Betty White (Büyükanne Bunny), James Wolk (Will), Ksitin Chenoweth (Georgia), Sean Wing (Charlie),

İthalatçı Şirket: UIP

Dağıtıcı Şirket: UIP

İçerik Uyarıları: Cinsellik/çıplaklık, argo diyaloglar, şiddet ve alkol/sigara/uyuşturucu kullanımı açısından genel olarak temiz bir film… Ancak kadınlar arası didişmeleri anlatan hikâyesinin doğası gereği bir-iki yerde kısa ve yüzeysel argo diyaloglar/göndermeler içeriyor. İlköğretim çağındaki çocukların izlemesi çok da gerekli değil…

Ailece izlenebilir mi? / ŞARTLI EVET (Ailenin küçük üyelerinin 13 yaşından büyük olması kaydıyla)

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:

Yeni Şafak-Sinema Puanı: * * *

* * *

/resim/site/film0161b5a77661b2b0ccby.jpg
Ağabeyi 'in düğünü için memleketi 'ya dönmek üzere olan , ailenin gelin adayının lisedeki can düşmanı olduğunu öğrenir. Marni, annesi 'dan aldığı bu acı haber üzerine tek kelimeyle dehşete düşmüştür. Zavallı ağabeyinin, kendisinin lise yıllarından tanıdığı ve o günlerden sonra da bir daha görmek istemediği tek insanla evlenmeye kalkışmasının gerekçesini çözmekte zorlanmaktadır.

Kahramanımız aile ocağına döndüğünde, babası , erkek kardeşi ve hattâ büyükannesi 'nin Joanna'yı âdetâ bir melek gibi karşılayıp aileye büyük bir memnuniyetle kabul ettiğine tanık olarak daha da sinirlenir. Hiç kimsenin Joanna'nın Marni'ye lisede neler çektirdiği konusunda en küçük bir fikri bile yoktur. Daha da iğrenci, onu görür görmez tanıyan Joanna sanki aralarında yıllar önce hiç bir kötü olay geçmemiş gibi müthiş bir pişkinlik içinde ortalıklarda dolaşmaktadır.

Bu dayanılmaz durum, Joanna'nın başarılı iş kadını teyzesi 'nın düğün töreni için Avrupa'dan gelmesiyle yepyeni bir boyut kazanacaktır. Görünüşe göre Ramona ve Gail da otuz yıl kadar önce aynı liseye gitmiş, o dönemlerde sıkı arkadaş olduklarını söyleseler de gençlik yıllarında onların da arasında kıyasıya çatışmalar yaşanmıştır.

Derken, evdeki kalabalık hafta sonuna, uzmanlık alanı yüksek kaliteli etkinlikleri planlamak olan , Will'in lise arkadaşı ve sağdıcı ile Joanna'nın eski nişanlısı de katılır. Bu harika (!) , düğünde Joanna'nın nedimeliğini üstlenecek olan bazı yakın arkadaşları ile lisedeki amigo kızlar ve 'ın katılımıyla tamamlanmıştır.

Dâvâsında kararlı görünen Marni, Joanna'nın göründüğü gibi biri olmadığını ailesine kanıtlamayı kendine misyon edinir. Gail da yaptığı, söylediği ve giydiği her şeyle çevresine güven, güzellik ve zenginlik yayan iddialı Ramona'nın kendisini korkutmasına izin vermemeye çalışmaktadır. Konuklar dans dersleri, Joanna'nın gelin partisi ve prova yemeği için bir araya gelirken, Marni ve annesi Gail farkında olmadan gençlik zamanlarına dönerler ve sonrasında yaşanan gelişmeler düğünü tam bir hengâmeye dönüştürür.

* * *

/resim/site/film0261b5a77661b2b0ccby.jpg
Kadınlar arasında yaşanan (erkeklerin belli bir aşamadan sonra asla ve kat'a anlayamadıkları) ustaca maskelenmiş rekabeti, ilişkilerin yüzeyindeki ikircikli gülümsemelere paralel bir biçimde alttan alta sinsice yürüyüp giden iflah olmaz kıskançlıkları, uğruna gerektiğinde (!) dünyanın bile ateşe verilebileceği o çetin ceviz kimlik/kişilik savaşlarını beyazperdede en güzel kim anlatabilir?

Tabiî ki yine bu tür savaşların -yerine göre- hem zâlimi hem de mağduru konumundaki kadınlar!

İşte, daha ziyade genç izleyicileri hedefleyen serüven ve komedi filmlerinin yıldızı yeni yeni yükselmeye başlamış maharetli yönetmeni Andy Fickman da son çalışması “Yine mi Sen?”de bu gerçeği peşinen kabul edip işini hiç zora sokmamış ve yine bir kadın senaristin kaleminden çıkma hikâyesiyle hepimizin izlerken şu ya da bu bölümüne hak verip, “Evet, kadınlar âleminde işler aynen böyle yürüyor” diyebileceğimiz gayet hınzırca bir yapıta imza atmış.

Tipik bir “birbirini çekemeyen hırslı kadınlar” hikâyesini, Hollywood 'un modern zamanlarında yetişmiş en değerli kadın sanatçılar arasındaki iki usta aktrist, Sigourney Weaver ve Jamie Lee Curtis'in varlığıyla izlendikten sonra tadı damaklarda kalan bir durum komedisine dönüştürdüğüne tanık olduğumuz yönetmen, sırf bu iki geçkin yaşlı hemcinsin birbirleriyle daha rahat didişmesine olanak tanımak için, senaryonun odağındaki iki tıfıl hatunun savaşını bile geri plana atmayı göze alıyor. İyi de ediyor, çünkü bu sayede hem “Wanda Adında Bir Balık” (1988) ve “Gerçek Yalanlar” (1994) adlı iki kült filmdeki unutulmaz performanslarından dolayı ne kadar sıkı bir komedyen olduğunu peşinen bildiğimiz Curtis'i uzunca sayılabilecek bir zaman sonra yeniden şânına yaraşır bir rolde izleme fırsatı elde ediyoruz; hem de belleklerimize “Yaratık” serisinin gözüpek uzay savaşçısı Ellen Ripley olarak kazınan Weaver'ın şimdiye kadar pek bilmediğimiz “fırlama” yönünü keşfediyoruz.

/resim/site/film0461bd27cc61b2b0ceby.jpg
Hikâyenin diğer önemli sacayaklarını oluşturan genç kuşaktan iki oyuncu, Kristen Bell ve Odette Yustman ise iki ustanın karşılıklı döktürmelerinden arta kalan boşlukları pek de fazla zorlanmadan doldurarak, bizleri dünyanın her ülkesindeki düğün arefelerinde benzerlerinin bolca yaşandığı bir aile cümbüşünün tam orta yerine atıveriyorlar. Simâsını sayılamayacak kadar çok Amerikan televizyon dizisinden tanıdığımız -büyükanne rolündeki- Betty White ve yine tecrübeli kuşaktan yetkin bir karakter oyuncusu olan Victor Garber da bu seçkin vitrinin son boşluklarını başarıyla doldurmaktalar…

“Yine mi Sen?”, genç-yaşlı bütün sinemaseverlerin, özellikle her iki aile cephesinde de kızılca kıyametlerin koptuğu düğün süreçlerinde -çoğu kez bir avuç suda fırtınaların kopartıldığı- böylesi tantanaları bolca yaşamış olan kadın izleyicilerin, bol bol gülüp kafa boşaltmak adına keyifle izleyebilecekleri, yalnızca oyuncuları ve konusuyla değil özenli çekimleriyle de göz dolduran yüksek düzeyli bir gösteri…

/resim/site/film08ters61b5a77661b2b0ccby.jpg
“Özenli çekimler” demişken, son yıllarda artık (Martin Scorsese ve Steven Spieberg gibi bazı gelenekçi yönetmenler dışında) pek çok sinemacının 35 mm negatif filmle çalışmayı terk edip dijital tabanlı kameralara geçiş yaptığı Hollywood'da, “Yine mi Sen?”in de baştan sona dijital formatta çekilip sonradan standart 35 mm film şeridine aktarıldığını özellikle belirtelim. Fickman'ın yapıtındaki ayırıcı nokta ise bu filmin düşük bütçeli hikâyeler çeken pek çok bağımsız yönetmenin tercih ettiği gibi “Red” marka görece ucuz dijital kameralarla değil, anılan yeni teknolojinin zirve noktasını oluşturan (ve günümüzde de yeryüzünde ancak bir avuç örneği bulunan) Panavision şirketi ürünü “Genesis High Definition” ile çekilmiş olması…

Sinemanın teknolojisiyle de en az eğlence boyutu kadar yakından ilgilenenler, daha önce destansı bilim-kurgu “2012”nin çekimlerinde kullanılan bu aşkın kameranın baştan sona dek cıvıl cıvıl ve pastel renklerle bezeli daha dar kapsamlı bir hikâyede nasıl sonuç verdiğini görmek için, “Yine mi Sen?”i biraz daha farklı bir bakış açısıyla izlemeliler. Çünkü sinema sanatının geleceği, bu kameranın sağladığı görüntü kalitesinde yatıyor.

/resim/site/film0361d2bc0061b2b0d5by.jpg