Mehmet Nezir Gül.
Sabah uyandık, o mahmurluk içinde gözlerimizi zorla açarken, arkaya doğru gerinirken, narkozdan uyanır gibi melül bakışlarla etrafı seyrederken dudaklarımızdan dökülür: “Bizi ölüm (benzeri bir hal olan uykuya daldırdıktan)den sonra tekrar hayat veren Allah’a hamdolsun! Zaten dönüşümüz de O’nadır.” (Buhârî, Deavât 7-8, 15, Müslim, Zikir, 59)
Her bir uzvumuzu yerli yerinde gördük ya hemen gönlümüzden dökülecek hamdimiz dilimize:
“Biriniz, azâlarının her birine sadaka vermesi gerekir bir vaziyette sabahlar. Her tesbîh (sübhânallâh) bir sadakadır; her tahmîd (elhamdülillâh) bir sadakadır; her tehlîl (lâ ilâhe illâllâh) bir sadakadır; her tekbîr (Allâhü ekber) bir sadakadır. Mârûfu (iyiliği) emretmek bir sadakadır; münkerden (kötülükten) alıkoymak bir sadakadır. Kılınacak olan iki rek’at duhâ (kuşluk) namazı, işte bütün bunların yerini tutar.” (Müslim, Salâtü’l-Müsâfirîn, 81)
Evet yeniden dirildik adeta. Dünyayla tüm irtibatımız kopmuştu. Olan biten hiçbir şeyden haberdar olmuyorduk. Uyandık; elimiz tutuyor, ayağımız yürüyor, gözlerimiz görüyor, kulağımız işitiyor, iç organlarımız bizden habersiz/izinsiz çalışıyor. Elhamdülillah.
İnsanız, Müslümanız, Rabbimizden haberdarız.
Gülün kokusunu, biberin acısını, balın tatlılığını, envai çeşit sebze ve meyvenin tadını, lezzetini hissediyoruz.
Elhamdülillah…
***
Tahmid ayı ramazan; Allah’a hamd etme, Allah’ı övme, Allah’a şükretme ayı…
Çokluk mânası ifade eden tahmîd Allah’a tekrar tekrar, sürekli, bıkmadan usanmadan, ihmal etmeden, aksatmadan hamdedilmesini belirtir.
Hamd ayı Ramazan; “İyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme” ayı.
“Hamîd” olan, “İyilik, güzellik ve erdemlilikle niteleyip övdüğümüz” Allah’ın bize özel ikramı…
***
Şükür ve hamd, kardeş iki kelime.
Şükür, bize yapılan bir iyilik, hürmet, ikram, maddi veya manevi bir destek sonrası karşılık verme, teşekkürde bulunmadır. Allaha şükür ederiz ve aynı anlamda kullara teşekkür ederiz.
Hamd ise verdiği nimetler çerçevesinde veya bu nimetleri hiç düşünmeden, hatırlamadan, böyle bir şartı aramadan, yaratıcılığı, ilahlığı ve rabliğinden dolayı yüce Allah'a olan sena ve hamdimizdir.
Hamd sadece Allah’a mahsustur; kullara hamdedilmez.
Şükür de Allah’a mahsustur; kullara teşekkür edilir.
***
Hamd günlük hayatımızın, ibadetler dünyamızın vazgeçilmez bir kavramıdır.
Kur'an'ın ilk suresi olan Fatiha da Allah’a hamd ile başlamaktadır. “Elhamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn: Âlemlerin Rabb'i, yaratıcısı, mutlak yöneticisi olan Allah’a hamdolsun.”
Dualarımıza hamd ile başlarız.
Cuma hutbelerinde de hamd ile başlarız.
Namazda ve tüm ibadetlerde hamd kelimesini sıkça kullanırız.
Tüm hayırlı ve güzel işlerimize başlarken Allah’a hamd eder, Efendimiz Aleyhisselama selat ve selam ederiz.
Zikir ve dualara hamd cümlesiyle başlarız.
Yemeğe Allah’ın adıyla başlar ve ona hamd ile bitiririz.
Aksırdıktan sonra Allah’a hamd ederiz.
Konuşmalara, güzel işlere, İslâmî eserlerin önsözlerinde, besmele ve hamdele oluşturur.
Cennet ehlinin dualarının da “El-hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn” cümlesiyle sona erdiği bildirilmektedir. (Yûnus 10/10).
Kıyamet gününde “livâü’l-hamd: hamd sancağı” altında bulunmayı temenni ederiz.
Peygamber Efendimize verilecek yüce, övgüye layık bir derece olan “makâm-ı mahmûd”a vurgu yapar, Efendimiz Aleyhisselama komşu olmayı murad ederiz.
***
Ey Allah’ım, ey Rabbim, tümd ve övgüler sanadır.
Her türlü yücelikler sanadır.
Gökler dolusu, yerler dolusu övgüler sanadır.
Kâinatta ve bildiğimiz, bilemediğimiz tüm varlık âlemindeki yarattıkların sayısınca sana hamdolsun.
Hamd sana, şükür sana, medih sana, senâ sana, teşekkürler sana olsun ey yüce Rabbim…