Koronavirüs Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başkanlığında toplandı. Vaka artışı ve hastaların durumunun ele alındığı toplantı sonrasında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca basın mensuplarının karşına geçti.
Sağlık Bakanı Koca'nın açıklamalarından satır başları şöyle:
Ne gerçekten azı ne gerçekten fazlası. Bize bu mücadele gerekli olan gerçeğin kendisidir. Bugüne kadar her basın toplantısında karşınıza bu ilkeyle çıktık.
Mücadele gücünüzü bu bilgilerden aldınız. Ne sizin ne de 83 milyon adına mücadelelerini sürdüren sağlıkla çalışanlar için güven yoksa böylesi büyük bir salgının üstesinden gelinemez.
Mücadelenin görünmeyen kahramanları bu mücadeleye güven duyanlardır. Paylaştığımız bilgilerin sağlam olduğunu biliyorsunuz.
Bu güveni zedeleyecek sözlerin, iddiaların sahipleri bilerek, bilmeyerek bu güveni tehlikeye atıyor. Bugün sizlerle, sağlık çalışanlarımıza, Bilim Kurulumuza bazı konular hakkında konuşacağım.
Biraz sonra paylaşacağım sayısal verilerden önce altını çizmekte yarar gördüğüm bir konu var. Koronavirüsle mücadelemizde her yeni gün daha iyiyiz daha güvenliyiz.
Yeni hasta sayımız tedbirleri uyguladığımızda azalıyor
Bu kontrol siz tedbirleri esnetirseniz bir anda boş bir umuda dönebilir. Apaçık şekilde paylaştığımız bilgiler size 'bu iş bitti' dedirtmesin. Tedbirleri uygularsak ölüm oranları düşüyor, kesin olan budur. Yeni hasta sayımız tedbirleri uyguladığımızda azalıyor, kesin olan budur.
Şimdi son 24 saatin sonuçlarını arz etmek istiyorum. Bugün 37 bin 535 yeni testin sonucunu aldık. 3083 yeni hasta keşfedildi. Toplam vaka sayımız 98 bin 674'e ulaştı. Son 24 saat içinde 117 hastamızı kaybettik. Allah'tan rahmet diliyoruz.
Yoğun bakımdaki hasta sayımız bugün 1814, 985'nin solunumu yapay yollarla sağlanıyor. Hastalığı yenen 1559 vatandaşımızla birlikte iyileşen hasta sayımız 16 bin 470'e ulaştı.
Yatak doluluk oranlarımızı yüzde 70'lerden yüzde 30'lara çektik
Salgın başlar başlamaz tedavileri daha sonra yapılması mümkün olan hastalarımızın tedavilerini o dönem ertelemiştik. Bu sayede hastanelerimizde ciddi rahatlık sağlayarak pandemiye hazırlık yapmıştık. Biz bu dönemde yatak doluluk oranlarımızı yüzde 70'lerden yüzde 30'lara çektik.
Yüzde 80'lere yakın seyreden yoğun bakım yatak doluluk oranlarımızı da şu an yüzde 60'lara indirmiş durumdayız. Pandemiye rağmen gerek servis, gerek yoğun bakım odalarımız pandemiden önceden bile dolu değildir.
Avrupa ülkelerinin, Amerika'nın karşılaştığı dramatik sahneleri yaşamamışsak sebebi açıktır. Türkiye'de hiçbir sonuç arka planı bilen için sürpriz değildir. Dünyanın pek çok ülkelerinde hastaların stadyumlarda, AVM'lerde tedavi edilmeye çalışıldığını gördük.
Bu dönemde yatak sayımız OECD ortalamasının neredeyse yarısına yakın olmasına rağmen halen yüzde 30 dolulukla hizmeti sürdürüyoruz. Avrupa'daki yoğun bakım yatak doluluğu ile Türkiye'yi karşılaştırmak ise ilginç bir sonuç ortaya koymaktadır. Ülkemiz çok iyi durumda. Yani Türkiye'de her üç yataktan, servis yatağından bahsediyorum, sadece bir tanesi dolu, iki tanesi boştur. Biz huzurevlerinde olan hastalarımızı pozitif olan dışında temaslı olan vatandaşımızı da hastane ortamına alarak tedavi ediyoruz.
Türkiye'de vakaların pinomaniye dönüşüm oranı her geçen gün azaldı. Yüzde 60'dan yüzde 12'ye kadar vakaların zatürreye dönüşüm oranı düştü. Burada kritik durum zatürre oranı ne kadar düşürülürse ölüm oranı o derece azalmaktadır. Yoğun bakımda entübe edilen hasta sayısı o oranda azalmaktadır.
Çin'e benzer bir seyir izliyoruz
Türkiye'nin yüzde 2.3 ile en düşük ölüm oranına sahip olan ülkelerden biri olduğunu görüyoruz. Bu bizim hastalığı belirtiler ilerlemeden kontrol altına aldığımızı kanıtlamaktadır. Bizim Çin'e benzer bir seyir izlediğimiz görülmektedir. Ölüm oranlarının stabilleştiği bir tabloyu çok net görüyoruz. İlk 1-2 hafta içinde bizde de yükselişi görüyorsunuz, tedaviyi devreye soktuğumuzda ölüm oranlarının nasıl azaldığını gösteren bir tablo var önümüzde.
Almanya baştan düşük seyrederken giderek son dönemlerde dünya ortalamasına nasıl paralel seyrettiğini görüyorsunuz. İtalya ise dünya ortalamasını yükselten dramatik bir artışa sahip. Sağlık altyapısı çöktüğü ve yaşlı nüfusu yüksek olduğu için dünya ortalamasını yükselttiğini görüyoruz. İspanya da dünya ortalamasını yükselten ölüm oranına sahip.
ABD dünya ortalamasının aniden üstüne çıkıp, sonra ortalamanın altına düştü ve tekrar yeniden bir yükseliş içinde olduğunu görüyoruz.
Burada özellikle ölüm oranlarını ve Türkiye'deki ölüm oranlarının haftalar içinde nasıl bir seyir içinde olduğunu görmüş olduk. Gündeme çok getirilen yoğun bakımlardaki vefat oranlarımızdan bahsetmek istiyorum.
Erken teşhis ve tedavideki başarımız sayesinde her geçen gün vefat oranlarının düştüğünü görüyorsunuz. Yoğun bakımdaki hasta sayımızda son günlerde düşüş olmaktadır. Bu derecede hazırlıklı olmasaydık çok ciddi vefat oranları olurdu. Bugünkü tablomuz Avrupa ve ABD'dekinden pek farklı olmazdı.
Halen dünyada entübe edilen vakaların yüzde 50 oranında kaybedildiğini özellikle söylemek istiyorum. Bu salgında kimse 'bana bir şey olmaz' deme gücüne sahip değildir. Hayatını kaybedenlerin yüzde 8'i 60 yaşından küçük ve başka hastalığı bulunmayan kişilerdir. Koronavirüs bu sağlıklı bünyeleri de yenmiştir. Dolayısıyla tedbiri elden bırakmamak gerekiyor.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi kademeli bir şekilde normalleşmemiz kurallara uyarak hareket etmemiz sayesinde olacaktır. Hareketlilik haritalarımıza dayanarak hazırladığımız simülasyona göre strateji belirliyoruz.
Kurallara uymamız ve bilinçli hareket etmemiz ölçüsünde normalleşme takvimi gecikmeyecektir. Bayram ve sonrasında kademeli olarak normalleşme sürecine geçebilmemiz ilan edilen tedbirleri sıkı uygulamamıza bağlıdır.
İzolasyondan ve sosyal mesafe kuralından taviz vermemeliyiz
Her gün virüsü ve hastalığı daha iyi tanımalı, mücadelede bilinç kazanmalıyız. Hastalığın nasıl seyrettiğini, en ağır tabloları bile az çok öğrenmeliyiz. İzolasyondan, sosyal mesafe kuralından taviz vermemeliyiz. Sokağa çıkma yasağını harfiyen uygulamalıyız, bu yasak değil fırsattır. Salgının bu noktadan sonra özellikle nasıl seyredeceği tedbirlerimize sıkı sıkıya bağlı olmamızla mümkün olacaktır.
Cuma günü Ramazan başlıyor. Ramazan kendine has canlılığı ve sosyal yaşantıları beraberinde getirir. Oruç tutanlar açısından Ramazan günlerinin önerdiğimiz tedbirlere çok daha sıkı bir şekilde önerilerimize uyacağını umuyorum. Kalabalık iftarları, sosyal iftarları, Ramazan sohbetlerini lütfen gelecek yıla erteleyelim. Bu rahmet ayı hastalıklarla sonuçlanmasın. Hepinize sağlık dolu günler ve hayırlı bir Ramazan diliyorum.
Özellikle mutasyonla ilgili yapılan birçok çalışmalar var. Türkiye'de de benzer şekilde virüsün izole edildiğini söylemiştim. Farklı mutasyonların farklı bölgelerde olduğunu biliyoruz. Şu an bizim bildiğimiz bilgi bu mutasyonun virülansını ve bulaşıcılığını şu an çok etkilemediği şeklinde. Önümüzdeki günler bu konuda daha detaylı çalışmalar önümüze gelmiş olur sonuçları. Size açıklamış oluruz. Şu an endişe edilecek bir durum olmadığı, bu mutasyonların varlığı söz konusudur. Şu anda hastalığın kliniğini çok ciddi anlamda farklılaştırmadığını şimdiki bilgilerle söyleyebiliriz.
Türkiye'deki aşı çalışmaları şu an altı merkezde devam ediyor. Üç merkezimizde virüsün izolasyonu sağlandı. Bu noktadaki gelişmeler oldukça da zaten bilgilendirmiş olacağız. Dünyadaki gelişmeler, bu anlamda insanlara uygulanma noktasında yol aldığını söyleyen İngiltere oldu. Bugün İngiltere Sağlık Bakanı ile görüştüm. Hem İngiltere'deki genel durumu, bilgi paylaşımı, tecrübeleri aktarma durumu, tedavideki yaklaşımımızı konuştuk. Özellikle bu dönemde birtakım koruyucu ekipmanla ilgili talepleri olmuştu.
İngiltere'ye ikinci yardımı yapacağız
Biz zaten dün o konuyla ilgili izni vermiştik. O anlamda da Türkiye, İngiltere'ye ikinci kez yardım etme noktasında adım atmış oldu. Bundan sonraki süreçte de hem İngiltere'nin hem bizim bilim insanlarımızın karşılıklı bilgi alışverişi, tecrübe paylaşımı içinde yaklaşımları olacak. Aşı ile ilgili konuyu sorduğumuzda, yarın için uygulanacağını ama bu aşının hemen genel anlamda, her şey iyi giderse ne zaman kullanılacağını sorduğumuzda Eylül'den önce kullanımının söz konusu olmadığını ifade ettiler.
Ramazan'ın kendine has hareketliliğini fırsata çevirerek bu dönemi özellikle kurallara uyma noktasında gayret içinde geçirelim diye söylüyoruz. Bu çerçevede olmaya devam ederse yeni bir dalgayı beklemiyoruz. Yeni dalga tedbirlere uymamızla doğru orantılı bir durum. Bazı illerimizin yer yer daha riskli olduğunu biliyoruz. Önümüzdeki dönemde bazı illerimizle ilgili farklı uygulamalar içinde olabiliriz. O illerdeki vaka sayısının dağılımı ile doğru orantılı yapacaklarımızı belirlemiş olabiliriz.
Özel sağlık kuruluşlarında izne çıkarıldığı konusunu bilmiyorum. Söz konusu bahsettiğiniz haber Türkiye karşıtlığı üzerine özellikle kurgulanmış bir haber. Biz bugüne kadar şeffaf bir şekilde bütün bilgilenmeleri Dünya Sağlık Örgütü'ne korona koduyla bu bilgilendirmeyi yapıyorduk. 2 hafta öncesinde niye değişiklik oldu? PCR testini yapamayan ülkeler için bu bildirimi nasıl yapacağı gündeme geldi. PCR testinin yapılamayan yerler için ikinci bir kod tanımlaması yapıldı.
İki hafta öncesi bu değişiklik sonrası aynı şekilde vermeye devam etti. PCR testini yapamayan ülkeler için o kodu açmış oldu. İstanbul özelinde ise bildiğiniz gibi hıfzıssıhha kurulu ve iller idaresi bir karar almıştı. Bundan böyle il dışında vefat edenlerin bulaşıcı hastalık olan ölüm raporu olanların il dışına defnedilmemesi kararını aldı. Daha önce vefat edenler kendi memleketlerinde bu defni yapar iken bu tarihlerden sonra buna izin verilmedi. Dolayısıyla İstanbul'da vefat eden herkes İstanbul'da defnedildi. Yer yer bazı mezarlıklarda kalabalıklar olmuş olabilir. Burada bakılması gereken Türkiye'de toplam ölüm oranlarının ne olduğu
2009 yılında toplam Türkiye'de ölüm sayısı 152 bin 289. Son 5 yıl içinde yıllık ölümde artış oranı ise 2,89. 2019'da 152 bin 289 olan sayıyı baz aldığımızda 2020'de bu ortalama artış oranıyla baktığımızda 156 bin 684 beklenen ölüm. 1 Ocak - 20 Nisan arasını söylüyorum. 1 Ocak - 20 Nisan hem 2019 hem 2020 için söylüyorum. Beklenen 156 bin 684. Gerçekleşen ölüm 153 bin 766. Nerede artış?
Lütfen bu ölüm belgesini düzenleyen yani tanıyı koyan bulaşıcı hastalık veya mevsimsel grip veya korona olduğu tanısını koyan kişi o kurumda çalışan ekip. Bakanlık buradan o tanıyı koymuyor. O ölüm belgesini düzenleyen kişi hepimizin güveneceği hekimlerimiz. Gerçekten şu dönemde dünyada 100 bine yakın vakamız var ama ölüm sayılarımızı görüyorsunuz, orayı geçtim dünyada yatak sayısı boyutuyla Avrupa bizim iki katımıza yakın yatağa sahip ve bu yataklarında şu an yer bulamıyor. Fuarlarda, AVM'lerde, stadyumlarda hasta takip ediyor.
1 milyon 100 bin sağlık çalışanımıza lütfen güvenelim
Huzur evlerindeki hastalarını hastanelere yatırmıyor. Biz ise hem huzur evlerindeki hastalarımızı hastanelerimizde takip ediyoruz ve yatak doluluk oranımız yüzde 30. Altıda bir oranında yatak doluluğumuz var demektir. Yatak doluluk oranı bu kadar düşük olan bir Türkiye'de ölüm oranlarını nasıl yüksek bekliyorsunuz? Bu Türkiye'deki gerçekten sağlık sisteminin, 1 milyon 100 bin sağlık çalışanımızın bu dönemdeki başarısına emin olun. 1 milyon 100 bin sağlık çalışanımıza lütfen güvenelim. Ve gerçekten bu dönemde dünyadan farklı olarak bu kadar vaka sayısıyla bu kadar sağlık kuruluşlarının yükünü azaltan, tedavide dünyadan farklı bir şekilde olan Türkiye sağlık sistemiyle hepimiz gurur duyalım.
Sağlık çalışanlarımız ve sistemimiz, özellikle hekimlerimizin bu dönemde destan yazdığına emin olun. Bununla da gurur duyalım. Hepimiz söz söylerken vicdani sorumlulukla bu sözleri söyleyelim. Bu mücadelede herkesin söyleyeceği sözle mücadeleye katkı sağlaması gerekiyor, köstek olmaması gerekiyor, güvenirliği zedelememesi gerekiyor. Sağlık sisteminde önümüzdeki haftalarda dünyaya bu yaptıklarımızı yayınlarla da akademik dünyaya göstererek dediklerimiz daha net anlaşılmış olur.
Kendinizi Türk hekimlerine emanet ediniz
Hala Avrupa, ABD, İskandinav ülkeleri ateşi olan, belirtileri olan hastaları hastanede kabul etmiyor. Ama biz hastalarımıza bizim sağlık kuruluşlarımızda yükümüz fazla değil, herhangi bir semptomunuz varsa lütfen evde beklemeyin, kuruluşlarımıza müracaat edin, sağlık sistemine, hekimlerine güvenin ve gurur duyun diyoruz. Kendinizi Türk hekimlerine emanet ediniz.
Bildiğiniz gibi daha önce açıklamıştık 37 bin kişiye yakın alım söz konusu oldu. Bu sonuçlandı. Önümüzdeki günlerde de sağlık kuruluşlarımızda başlamış olacaklar. Şu an herhangi bir sorunumuzun olmadığını, sadece Başakşehir Şehir Hastanemize 20 Mayıs'ta tamamen açıldığında 3 bin 750 kişi başlamış olacak, hekimler hariç. Hekimler ise 480 kişi olacak.
Gençlerimiz haklı, büyüklerimiz haklı ve gerçekten bu dönemde çok büyük fedakârlıkta bulundular. Geçen de söylemiştim, 65 yaş üzeri yasak öncesi pozitif oranı yüzde 38'lerden yüzde 17'ye kadar şimdi düştü. Bu ne kadar başarılı olduğunu, büyüklerimizi ne kadar koruduğumuzu gösteren önemli bir sonuç. Bugün Bilim Kurulu'nda gündem oldu. Özellikle önemli bir döneme girdiğimizi, vakanın azalış döneminde olduğunu, yoğun bakım, hastane yatış, entübe edilen hastalarımızın giderek azaldığını, bunu bir çok hastanede gördüğümüzü o nedenle şu önümüzdeki birkaç haftayı sabırla geçirelim diye genel anlamda düşünüldü. Büyüklerimizden ve gençlerimizden bu anlamda biraz daha sabır diyoruz. Yakın zamanda, bahara hızla geçmiş oluruz diye düşünüyorum.
Bu konuda özellikle Türkiye'de salgının başladığı dönemde gündemimize daha çok gelmişti. Dünyada birçok ülkede hekim ihtiyacı çok belirmişti. Salgının giderek kendisini şiddetli bir şekilde hissettirmesiyle. Türkiye'de benzer tablo olabilir mi diye. Şu dönemde sağlık kuruluşlarımızda kapasitenin yüzde 30 oranında olduğunu söylüyorum. Bu anlamda hekim açığımız genel olarak var ama pandemiye özel ciddi bir sorunumuzun olmadığını görüyoruz. O nedenle erken mezun arkadaşlarımızdan istifade edilmesi yaklaşımı bizde ihtiyaç olmadığı için düşünmüyoruz.
Önümüzdeki haftalar düşüşün devam etmesini, özellikle Ramazan'da da tedbirlere ne kadar uyduğumuzu görerek Bilim Kurulumuzda gündem yapılabilir. Şu an okulların erken açılması gündemde yok, önümüzdeki haftanın seyrine göre gündem olabilir. Burada esas özellikle mesafenin korunabilir olması. Bunun için de sefer sayılarını azaltmak değil arttırmanın, bu mesafeyi daha azaltacağına inanıyoruz."