Ülkesi dışında yaşayan Filistilerden sadece biri Shahd Abusalama'nın korkusu koronavirüs pandemisi sebebiyle bir daha asla ailesini, sevdiklerini göremeyecek olma ihtimali.
Electronicintifada.com'da yer alan habere göre, şu anda İsrail'de 12.000'den fazla, işgal altındaki Batı Şeria'da 350 civarında ve abluka altındaki Gazze'de 13 teyit edilmiş vaka var.
Abusalama’nın kız kardeşi Tamam, Brüksel’de yaşayan bir mülteci ve dünya çapında sağık çalışanlarına destek olmak için yapılan alkışlarla destek eyleminin kendi hayatlarına etkisini anlattı.
Abusalama, "Hepimiz sevinçle Brüksel'de kız kardeşim Tamam ile sağlık çalışanlarının çabalarını alkışlayan komşulara katılmak için balkonuna koştuk. Bu bize Gazze'deki evimizde travmatik anılarımızı hatırlattı. Yoğun İsrail saldırıları altında diğer aileler ile birlikte mahallelerden kaçıyorduk. Akülü bir radyoyla karanlıkta oturuyorduk, zemin ayaklarımızın altında sarsılıyordu. Patlamalar yaşanıyor, evler yıkılıyor ve insanlar ölüyordu. Bu yüzden pencereden dışarı bakmaktan korktuk" dedi.
Cebaliye kampında doğum için sokağa çıkan annesinin durumuna hatırlayan Abusalama, "İsrail'in sokağa çıkma yasağını kırdıysanız, sadece bir para cezası değil, hayatınızı riske attınız" ifadeleri ile yaşananları anlatıyor.
Sosyal veya fiziksel mesafe imkansız
Cibaliye mülteci kampında yaşayan 114.000 kişi var, benzer bir durum nüfusun yüzde 70'inin mülteci olduğu Gazze'de mevcut. Toplam iki milyon Filistinli, 13 yıldır sıkı bir İsrail ablukası altında Gazze Şeridi'nde yaşıyor. Ve daha da önemlisi nüfusun yarısı çocuk.
2008'den beri kuşatmanın etkisiyle yaşam koşulları korkunç durumda. Elektrik, eğitim, sağlık ve temel altyapı hizmetler zaten yeterli olmaktan çok uzakta.
2018 yılında BM, bozulmuş sağlık sistemi nedeniyle Gazze'de bir salgın riskinin olduğunu ve bölgeye verilen suyun yüzde 97'sinin insan tüketimi için uygun olmadığı konusunda uyarmıştı.
Sağlık uzmanları ve insan hakları örgütleri şimdi koronavirüs salgının abluka altındaki bu bölgede bir felakate dönüşeceği konusunda uyarıyor ve İsrail'i insani malzemeleri bölgeye getirme konusundaki kısıtlamalarını kaldırma çağrısında bulunuyor.
Hiç bitmeyen acil durum
Mevcut kriz, dünya çapında devletlere ve şirketlere, kontrollerini genişletmek ve pekiştirmek için eşsiz bir fırsat sunuyor.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, koronavirüs acil durumundan yararlanarak normalde “terörle mücadele” için kullanılan gözetim teknolojisinin konuşlandırılmasına izin verdi.
Filistinliler için salgın geçici bir acil durum değil, sürekliliği temsil ediyor. İşgalci İsrail, 1948 yılından bu yana 800 bin Filistinliyi evlerinden ederek sürekli bir acil durum hali ortaya çıkardı.
Nakba ile evlerinden yerlerinden edilen Filistinliler birkaç hafta içerisinde geri dönmeyi hayal ederken bugün mülteci kamplarında dördüncü veya beşinci kuşak dünyaya geliyor.
Yanı sıra İsrail elektronik gözetim sistemiyle Filistinlileri izliyor ve şantaj yapıyor. İsrail bir çok teknolojiyi Filistinliler üzerinde test ediyor.
Tüm odak pandemi üzerinde olmakla birlikte, İsrail, Filistinliler üzerindeki askeri baskısına devam ediyor.
Yalnızca Mart ayında İsrail, işgal altındaki Batı Şeria ve Gazze'de 48 çocuk ve dört kadın olmak üzere 350'den fazla Filistinliyi gözaltına aldı.
Yeni normal bu mu olacak?
Krizin ortasında, ileriyi düşünmek zor. Dünyadaki nüfusun üçte birine uygulanan karantina altında yaşam hayat kurtarmak için çok önemli. Ancak bu olağanüstü zamanlarda alınan kararlar, pandemi sonrası gerçekliği kalıcı olarak şekillendirebilir.
Eğitim sanallaştı. Sadece temel işçilerin işe gitmesine izin verilirken, diğerleri uzaktan çalışmaya başladı ve dünyanın bir çok noktasında milyonlarca insan işini kaybetti. Cep telefonuyla sürveyansın genişletilmesine ek olarak, dronlar sokakları izlemek için kullanılıyor.
Pandemi durumu sona erdiğinde, tüm bunlar yeni normal olacak mı sorusu akılları meşgul ediyor.