Şiirle dolu yarım asır: Arif Ay

İslam coğrafyasının dertleriyle dertlenen, elli yıl boyunca çağına tanıklık eden ve bunu gerek şiirlerinde gerekse denemelerinde türe uygun bir dille işlemeyi ısrarla sürdüren Arif Ay; Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera çizgisini günümüzde özgün biçimde temsil ediyor.

Arif Ay

ERDEM DÖNMEZ

Modern Türk edebiyatının 1970’lerden günümüze uzanan serencamında şiirden hiç kopmayan Arif Ay’ın ilk şiiri, kaynaklarda 1975’te Edebiyat dergisinde çıkan “Denizi Giymek” olarak belirtilse de esasında “Gün Dönerken Kente” başlığıyla 1974’ün güz sayısında Gelişme dergisinde yayımlandı. Bu durumda, sanat hayatının ellinci yılını deviren şairin yarım asırlık zaman dilimine on beş şiir kitabı, sayısız şiir ve deneme sığdırdığı dikkate alındığında modern Türk şiirinin en üretken isimleri arasında olduğu görülür. Nuri Pakdil ile tanışmasından sonra politik ve poetik duruşunu netleştiren Arif Ay, Edebiyat dergisinde edebi kimliğini kazanır ve bu kimliği hiçbir zaman inkâr etmeden; ancak kendisini de bu duruşla sınırlandırmadan günden güne şiir sesini geliştirir. Poetik söylemini yalnızlık, gurbet, hasret, kavga, öfke, inanç, gelenek, diriliş, direniş ve tarih bilinci ile dolduran şair, politik olarak İslam birliğini ve Müslüman duyarlılığını savunmayı görev bilir. Bunu yaparken de modern şiirin sınırlarından uzaklaşmadan davasını ve inancını estetik duyarlılıkla buluşturur.Çocukluğundan itibaren pek çok sıkıntıyla mücadele halinde olan, her daim gurbeti yaşayan şair, şiirini kişisel alanıyla sınırlandırmaz; bir yandan dergicilik faaliyetleriyle diğer yandan Edebiyat’la kazandığı duruşun gereklilikleriyle ve inandığı değerlerin sorumluluğuyla çok yönlü ve hareketli bir şiir dili sürdürür. Mehmet Akif’le şahsiyetini, Necip Fazıl’la mücadele ruhunu, Sezai Karakoç’la geleneğe yönelimini pekiştiren Arif Ay, Türk şiir tarihinin her dönem ve anlayışını derin bir merakla okur. Modernleşen şiirin gelişimini sosyal, siyasal ve kültürel kaynakları da dikkatinden uzak tutmadan izler. Böylece şiiri kurulan bir sanat olmaktan ziyade kültürle beslenen ilham işi olarak görür ve şiirlerini böylesi çok yönlü duyarlılıkla üretir. Bu suretle elli yıl boyunca hayatını şiirinden, şiirini hayatından hiç ayırmaz.

SÜREKLİ YENİLENEN DİL BİLİNCİ

Arif Ay, şiiri doğallık olarak görür. Buna göre şiirin dönemlere, türlere, gruplara, akımlara bağlanmasına karşı çıkar. Bu yüzden onu belli bir anlayış eksenine sıkıştırmak da şairin anlayışına aykırı bir tutum olur. Nitekim öfkeliyken oldukça gür, aşk ve sevgiyi işlerken alabildiğine nahif, moderniteyi sorgularken kavgacı, İslam dünyasının dertleriyle dertlenirken mahcup, doğa içindeyken coşkulu, geçmişi hatırlarken hüzünlü, eşyayı sorgularken oylumlu bir dile sahiptir. Şiir dilini hiçbir zaman kelimeye indirgemeyen şair, imgeyi bireysel bir duyum olarak algılamaz; ona göre imge, tarihsel zemin ve tecrübeyle oluşan, inançla ve ideolojiyle yoğrulan çok yönlü bir ifade biçimidir. Dolayısıyla onun şiirlerinin imgesel yapısı, kendi hayat tecrübesiyle birlikte sürekli yenilenir. Böylelikle her zaman taze kalan bir sese kavuşur.

ŞİİRİN VE ŞAİRİN KADERİ

Arif Ay, sanat hayatında ellinci yılına erişmişken böylesi güçlü ve üretken ses üzerine edebiyat tarihçiliği ve yayın sektörü ne yaptı diye genel bir araştırma yaptığımda maalesef sonuç pek iç açıcı olmadı. Hakkında yapılan iki lisansüstü çalışmanın yanı sıra üç beş akademik makale dışında fazla bir ilgi göremedim. Ayrıca 1974’ten bu yana pek çok dergide sayısız yazı kaleme alan şairin yazılarının da bölük pörçük şekilde yayınlandığı, ekseriyetinin dergi sayfalarında kaldığı dikkatimi çekti. Yayıncılardaki bu ilgisizlik, akademik çalışmaları da güçleştirdiğinden yarım asrın emeği günden güne eriyor diyebilirim. Hakkında yapılan her iki tez de kitaplaştı fakat bunların görünürlüğü de ayrıca sorgulanmaya değer.

İslam coğrafyasının dertleriyle dertlenen, elli yıl boyunca çağına tanıklık eden ve bunu gerek şiirlerinde gerekse denemelerinde türe uygun bir dille işlemeyi ısrarla sürdüren Arif Ay; Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera çizgisini günümüzde özgün biçimde temsil ediyor. Ekim 2024’te yayımlanan İslam coğrafyasının dertleriyle dertlenen, elli yıl boyunca çağına tanıklık eden ve bunu gerek şiirlerinde gerekse denemelerinde türe uygun bir dille işlemeyi ısrarla sürdüren Arif Ay; Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera çizgisini günümüzde özgün biçimde temsil ediyor. adlı çalışmasının, şaire yönelik ilgisizliği ve vefasızlığı biraz olsun dindirdiği kanaatindeyim. Kitapta belirtilmese de Ulusal Tez Merkezinden öğrendiğime göre 2015’te Atatürk Üniversitesi’nde tamamlanan yüksek lisans tezinin kitaplaştırılmasıyla ortaya çıkan çalışmada Arif Ay’ın hayatı, sanat-edebiyat hakkında görüşleri, şiir kitapları ve şiirlerindeki temalar ayrı başlıklar altında inceleniyor. Bu anlamda tam bir biyografi çalışması olarak değerlendiremeyeceğimiz kitapta şairin hayatındaki önemli kırılma noktaları tespit edildikten sonra sanat anlayışı ile ilgili kaynaklardan edinilen bilgiler ve girdiği polemikler alt başlıklar halinde tasnif ediliyor. Ayrıca Arif Ay’ın etkisi altında kaldığı ve hayatına yön veren isimler de sıralanıyor. Çalışmanın esas kısmı, “Şiir Kitapları, Tema, Yapı” başlığını taşıyor. Burada şairin şiir kitapları tanıtılıyor ve şiirlerindeki belirgin temalar işleniyor; ancak yapı ile ilgili herhangi bir inceleme gerçekleşmiyor. İlgili bölümde Arif Ay’ın Şiirimin Şehirleri’ne kadarki şiir serüveni ortaya konmaya çalışılıyor; sonrasında yayımlanan şiir kitaplarına ve hakkında yazılan yazılara yer verilmiyor, bunların neden çalışmaya dahil edilmediğine dair herhangi bir açıklama da yapılmıyor. Elbette tezin yayınlanma tarihi ve yaşayan bir yazar hakkında çalışmanın güçlüğü, bu soruya yanıt olabilir ancak dokuz yıl sonra kitaplaşan çalışmada yeni yayınlara bakılması gerekirdi diye düşünüyorum. Daha çok Arif Ay hakkında yazılanları bir araya getiren Karaca’nın çalışması, söylenenlerin niceliği ve niteliği dikkate alındığında, şair hakkında daha derinlikli çalışmaların yapılması gerekliliğini dolaylı olarak okura hissettiriyor.

İslam coğrafyasının dertleriyle dertlenen, elli yıl boyunca çağına tanıklık eden ve bunu gerek şiirlerinde gerekse denemelerinde türe uygun bir dille işlemeyi ısrarla sürdüren Arif Ay; Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera çizgisini günümüzde özgün biçimde temsil ediyor. Şiir estetiğinden ve dil hassasiyetinden ilk eserlerinden itibaren ödün vermeyen, sabitelerini muhafaza ederken yenilenmekten çekinmeyen şairin ellinci sanat yılının bundan sonra yapılacak çalışmalar ve yayımlanacak kitaplar için bir başlangıç olmasını diliyorum.