Türkiye'de böbrek taşı hastalığı ile sıklıkla karşılaşıldığını belirten Prof. Dr. Hakan Kılıçarslan, Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre 2,5 milyon kayıtlı hastanın bulunduğunu söyledi.
Tedavi yöntemlerinin her geçen gün geliştiğini ifade eden Kılıçarslan, “RIRS dediğimiz bir operasyon şu anda yaygın olarak kullanılmaktadır. Böbreğin içine idrar kanallarını ve idrar kesesini kullanarak giriş yaptığımız için hastada herhangi bir kesi veya böbrekte herhangi bir delik açılmıyor. Doğal anatomik yapıları kullanarak yapılan bir operesyondur. Böbrek içerisine özel fleksibl dediğimiz bir cihaz ile giriş yaparak böbrek içindeki taş lazerle kırılıyor. Lazer bu taşları toz veya en fazla 2-3 milimlik parçacıklar haline getiriyor. Hasta artık bu kum şeklindeki küçük taşları konulan stentle rahatlıkla düşürebiliyor” dedi.
Yan etkileri çok az
Bu cerrahi yöntemde delik veya yara gibi şeyler olmadığı için hastanın genellikle 1 gece hastanede kaldığını belirten Kılıçarslan, “Türkiye'de bu ameliyatı en çok uygulayan klinikiz. Tabii ki her cerrahinin avantajlarının yanında dezavantajları olabilir. Ama bu cerrahide düşük orandadır. Kabaca yüzde 10 diyebiliriz. Bu dezavantajlar da ciddi şeyler değildir. Enfeksiyon olabilir, mikroplar taşın içine yerleşmiş olabilir. Bizim en çok tedirgin olduğumuz husus enfeksiyondur. Bazen hastanın hastanede yatış süresini uzatan yüksek ateş gibi yan etkileri olabilir. Binde bir oranında görülür. Bazen taş kırılma esnasında böbrek içerisinde bizi tedirgin etmeyecek ufak tefek kanamalar da olabiliyor” şeklinde konuştu.
Yazın 3 kışın ise 2 litre su için
Taş oluşmasına engel olmak için yazın 3 litre, kışın ise 2 litre su içilmesini tavsiye eden Kılıçarslan, “Başka sıvılar değil, mutlaka su içilmesi gerekiyor. Bunun dışında sofra tuzunun az miktarda kullanılması önemlidir. Kırmızı et de taşa sebep olur. Taşın cinsine göre özel ilaç kullanımı, özel diyetler yapılması gerekiyor. Kırmızı etin önemli olmasının sebebi ise, protein parçalanınca ürik asit dediğimiz bir protein ortaya çıkmaktadır. Ürik asit hem taş oluşturur, hem de kalsiyum ogzanat dediğimiz diğer kristallerin yapışmasını kolaylaştırır. Ayrıca kendisi de yapışır. İdrarda taş oluşumunu önleyen molekülleri baskılar. İdrarın asidik olmasına sebep olur. Bunların hepsini bir araya getirirsek taş oluşumu için ayrı bir unsur ortaya çıkmış olur” dedi.
Taş her zaman ağrıtmaz
Kılıçarslan, “Taş her zaman ağrıya sebep olmaz. Bunu ileride kanama yapmasından anlarız. Hazımsızlık, gaz gibi sıkıntılara yol açabilir. Daha önceden bir taş düşürme hikayesi varsa mutlaka yine bu tür hastalarda kontrol yapılması gerekir. Standart olarak bilgisayarlı tomografi dediğimiz ilaçsız ve radyasyon dozu düşük olan inceleme yöntemiyle bakılabilir” diye konuştu.