Üniversiteler her zaman siyasi düşüncelerin yuvası olmuştur. Hemen her görüşten öğrencinin yer aldığı eğitim kurumları zaman zaman siyasal tartışmalara da neden olur. Türkiye’nin siyasal tarihine baktığımızda hemen her hareketliliğin üniversiteler için de bir karşılığının olduğunu görürüz. 1960, 1980 darbesi, 1971 muhtırası, 28 Şubat döneminde yaşananların her birinin “üniversiteler” başlığı altında incelenmesi gereken önemli bağlamları var.
2013 yılında Türkiye’nin yaşadığı bir diğer hareketlilik olan Gezi olaylarının da benzeri karşılıkları oldu. Türkiye’nin belirli illerinde sokakları birbirine katan, terör örgütü sempatizanlarının da karıştığı protestolar, mezuniyet törenlerine de gölge düşürdü ve meseleye ‘üniversiteleri’ dahil etti.
Gezi’nin ardından gerçekleşen mezuniyetlerdeki pankartların birçoğu, “orantısız zeka” tanımıyla birlikte anıldı. Bu tanım, bazen hakaret düzeyine varacak ifadelerin maskesi oldu. Ancak karşı karşıya olduğumuz bazı pankartların ne mizahi bir yanı var, ne de zeka ürünü olarak anılabilir. Eleştirmenin bir sınırı olduğunu unutan, toplumun manevi değerleriyle dalga geçen, kişisel hakaretler barındıran bu pankartlar hakkında hukuki soruşturmalar devam ediyor. Ancak geçit töreninde sadece bunlar yoktu. İroni yaparak izleyenlere mesaj veren veya hayata karşı duruşlarını göstermek isteyen öğrenciler de pankart hazırlamıştı. Bunlardan bazıları Havacılık ve Uzay Mühendisliği bölümünde okuyan Ali Avanlıer, Oğuzhan Aydın ve İbrahim Mert Yaşar. Onlar hem güldürdü hem de mesaj verdi: “Biz uzattık ama SİHA’lar uzatmaz”
BİZ GERÇEKTEN UZATTIK
Ali Avanlıer, “Hiciv içeren bir pankart oluşturmak, hem de mesaj vermek istemiştik. Sanırım başardık da” diyor. Avanlıer, ODTÜ’nün sadece hakaret içerikli pankart taşıyanlar ve onlar gibi düşünenlerle anılmasından rahatsız olduğunu belirterek şunları söylüyor, “Sadece sesleri yüksek çıkıyor ama bu okulda vatanını milletini seven öğrenciler de var” diyor. Kendisinin mezun olduğunu ama arkadaşlarının dönemleri uzayınca içinde espri de bulunan bir pankart hazırlamak istediklerini belirtti.
İbrahim Mert Yaşar da, “Pankartın hazırlanma sürecinde terörle olan savaşımızı ve aziz şehitlerimizi anmak istedik. Pankartın sahada gösterimi sırasında tribündeki ailelerden ve öğrencilerin çoğundan olumlu dönüş aldık” dedi. Oğuzhan Aydın ise “Pankarttaki mesajımız hem okulu 1 yıl uzattığımız için bir espri barındırıyor, hem de ülkemizin bölünmez bütünlüğü için dünyanın en ileri gelen teknolojilerini üreteceğimizin sözünü ailemize ve milletimize verdiğimizi gösteriyor” diyor.
AKLIMIZ, KALBİMİZ KUDÜS’TE
Başka bir öğrenci Muhammed Ali Güntay ise arkadaşlarıyla beraber “freeQdus” pankartı taşımış. Her fikirden insanın okullarında olduğunu söyleyen Güntay, hakaret içerikli pankartlardan dolayı üzgün olduğunu söyleyerek devam ediyor: “Maalesef bu kişilerin üslubu yok. Ben eleştiriyi savunan biriyim, biz de eleştiriyoruz ama belli bir edeple. Pankartı gördüğümde utanç duydum.” Önce bölümleriyle ilgili bir pankartı taşımak istediklerini, ancak sonra fikir değiştirerek “FreeQuds” de karar kıldıklarını söylüyor. Güntay, “Çünkü bizim derdimiz bu. Evet okuyoruz, çalışıyoruz, belki elimizden bir şey gelmiyor ama kalbimizden, aklımızdan Kudüs çıkmıyor demek istedik” diyor.
TERÖR OPERASYONLARINI ANMALIYDIK
Mezuniyet töreniyle iktisat fakültesinden mezun olan Ali Sevim, Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarında hayatını kaybeden şehitlerimizi anan bir pankart taşımış. Sevim şınları söylüyor: “Ülkemiz son zamanlarda terör odaklarını yok etmek için ciddi bir mücadele veriyor. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatları bu mücadelenin örneklerinden. Bizde bu harekatlarda yurdu yaşatmak için can verenleri unutturmamak istedik ve pankartımızı hazırladık. Pankart sonrası sosyal medyada ve mezuniyet töreninde çok olumlu tepkiler aldık. Hatta telefonumu bulup pankart için tebrik edenler bile oldu.”
TOPLUMUN DEĞERLERİNDEN UZAKLAŞIYORLAR
ODTÜ’den 2015 yılında mezun olan Esat Arıtürk ise kendi geçit töreninde taşıdığı “Özgür Filistin, Özgür Mısır, Özgür Orta Doğu” sloganıyla, pankartların sadece hakaret içerikli olmayabileceğini gösteren ilk öğrencilerden biri olmuş. Arıtürk, pankartının hem o yılın gündemine, hem de Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin de özgürlüğe ihtiyacı olduğuna vurgu yaptığını söylüyor. Okullarında diğer birçok okulda olduğu gibi mahalle baskısı olduğunu belirten Arıtürk, okulların siyasi gündemlerden uzak tutulması gerektiğini, öğrenci ve mezunların enerjilerini ülkenin geleceği için harcamaları gerektiğini söylüyor. “Yeni mezun olan bir öğrencinin ülkenin geleceğine dair duyduğu kaygıları ve umutları yansıtması normal. Normal olmayan bunu hakaret düzeyinde bir dille yapması” diyen Arıtürk, “Özellikle ODTÜ için şöyle bir durum var. Bu okulu kazanan öğrenciler, kampüse ayak basar basmaz bir ekolün içine giriyor. Eğitim süreci nedeniyle zamanınızın çoğunu da bu ekol içindeki insanlarla geçiriyorsunuz. Eğer sorgulayan, soran biri değilseniz ve bu ekole hemen teslim oluyorsanız bir süre sonra toplumun tümünün okulda karşılaştığınız insanlar gibi olduğunu sanıyor, bu gerçekliği yaşıyorsunuz. Hakaret içerikli pankartların çoğundaki düşünceler arkadaş gruplarının içinde normal karşılanıyor muhtemelen. Kendi toplumlarının içinden çıkmadıkları için bunun gerçek toplumun değerlerine ters düştüğünü bile fark edemiyorlar” ifadelerini kullanıyor.