Yapım Yılı ve Ülkesi: 2010, Türkiye yapımı
Türü ve Süresi: Aile draması / 95 dakika
Yapım Bütçesi: 680.000 Türk Lirası
Gösterim Formatı: 35 mm standart pelikül film (HD video tabanlı)
Perde Formatı: 1.85:1
Yönetmen: Adem Uğur
Senarist: (Havva Yavuzyiğit'in bir hikâyesinden uyarlamayla) Hüseyin Kırca
Görüntü Yönetmeni: Şahin Yiğit
Özgün Müzik Bestecileri: Kenan Eryılmaz, Ozan Özdemir (Cenin Müzik)
Kurgucu: Yağız Mehdi Abbas
Işık Şefi: Mehmet Şengil
Ses Tasarımcısı: Kamil Yerge
Sanat Yönetmeni: Enver Adıgüzel
Makyözler: Melek Kaya, Eda Aybey
Kostüm Tasarımcısı: Seren Gel
Oyuncular: Ümit Çırak (Selim / Baba), Sema Sevim Taştemir (Ayşe / Küçük kız), Ceren Karaoğlan (Ayşe'nin ergenlik çağı), Didem Rezze (Öğretmen / Ayşe'nin erişkin dönemi), Hilmi Özçelik (Dayı), Sinan Bengier (Dede), Tanya Jaziri (Anne), Faruk Koraçan (Komiser), Sibel Gökçe (Uzatmalı sevgili)
Yapımcı Şirket: Şua Film
Dağıtıcı Şirket: Özen Film
İçerik Uyarıları: Bir kaç bölümünde şiddete ve argo konuşmalara yer verdiği, ayrıca son derece olumsuz bir baba figürünü baş karakter olarak seçtiğinden dolayı, yaş kategorisi açısından tartışmalı bir film… Fakat genel toplamda önemli ve değerli mesajlar verdiği için çocukların da -aileleri eşliğinde- izlemeleri yararlı olabilir. Böylesine kasvetli bir aile ortamı ve bu denli çağın gerisinde kalmış ebeveynlerle tanıştıktan sonra, kendi yaşam koşullarına bakarak mutluluk duyma, yanısıra da sahip oldukları artı değerler için şükretme ihtimallerinin "filmden olumsuz etkilenme" ihtimallerine göre çok daha yüksek olduğuna inandığımızdan dolayı herhangi bir yaş sınırlaması getirmeye gerek duymuyoruz.
Ailece izlenebilir mi? / ŞARTLI EVET (İlköğretim çağındaki çocuklar ebeveynleriyle birlikte olmalı)
Yeni Şafak-Sinema Puanı: * * *
adı konulan küçük kız ise ilkokul çağı gelene kadar babasının katı kuralları, yerli-yersiz hakaretleri ve kesintisiz bir dayak eşliğinde büyür. Okul yaşına kadar ev hapsinde tutulan Ayşe için (normal ailelere mensup diğer çocuklar için sevinç kaynağı durumundaki) bu yeni dönem de ister istemez yepyeni zorluklar getirecektir.
Okula kayıt yaşı gelip çattığında, Ayşe'nin -kara cahillere özgü şaşmaz doğrulardan hareket eden- taş kalpli babası Selim, kızını önce okula göndermek istemez. Fakat, çevrenin de ısrarlı çabalarıyla Ayşe okula başlar; buna karşılık üzerindeki baba dayağı ve baskılar da gitgide yoğunlaşır. Küçük kız için artık hayatta attığı ve atacağı her adım ayrı birer işkenceye dönüşmüştür.
Ayşe'nin okuldaki başarısı ve diğer çocuklarla ilişkileri gıpta uyandıracak kadar iyidir. Evdeki baskıyı göz önünde tutarak okulunu kendine bir olarak bellemesi, derslerinde de üstün başarı getirmektedir. İlköğretimi bitirip liseye başlaması her ne kadar babasının benzer türden tepkilerine yol açsa da, Ayşe bunların da üstesinden gelip evlerine yakın bir okulda eğitimine devam eder.
Ayşe'nin ergenlik sürecinde babasının ona yönelik baskıcı tutumu da iyice dayanılmaz bir görünüm almıştır. Kızını despotik bir ahlâkçı yaklaşımla bunaltan Selim, varlığıyla böbürlendiği oğlu 'ı da sürekli kendisi gibi maço olması için teşvik eder. Genç kızın bu iki zalim erkek arasındaki sıkışmışlığı ve duygusal çaresizliği, okuluyla bütünleşmesine neden olduğu kadar, yeni tanıştığı erkek arkadaşına olan ilgisini de giderek artırmaktadır. Çünkü, gerek okulu, gerekse erkek arkadaşı onun için bir tür sığınağa dönüşmüştür. Buna karşılık, ağabeyinin onu çarşıda erkek arkadaşıyla gezerken yakalaması, Ayşe'nin üzerindeki baba baskısını iyice artırır.
Lise hayatı olarak doğmanın ezikliğiyle gelip geçen Ayşe, en sonunda kritik bir eşiğe daha ulaşacak ve üniversite sınavlarıyla karşı karşıya kalacaktır. Oysa, aynı süreçte Ayşe'nin babası ise kızının düşünmektedir. Selim'e göre evlenme çağı çoktan geçmiştir. Kendince bir an önce uygun bir delikanlı ile baş göz edip evlendirmesi gerektiğini düşünmekte ve aynı zamanda alacağı nın hesabını yapmaktadır.
Kendisini ayakta tutacak bir meslek edinmenin hayâllerini kuran Ayşe, hedefini de okulunda izlediği etkinliklerin etkisiyle ya da olarak belirlemiştir. Ayşe'nin olmak istediğini öğrenen Selim, kızının kötü yollara özendiğini düşünerek onu öldüresiye döver.
Ayşe o gece sabaha kadar intihar fikri eşliğinde kıvranır durur, sabah kulağına çalınan ezan sesiyle birlikte de bilincini yitirmiş bir durumda evden çıkar. Önce mezun olduğu okula gelir. Yıllarının geçtiği bu kuruma son bir bakış ve özlem gidermenin ardından, yıkık durumdaki kahramanımız mahallenin en yüksek binalarından birine dalar.
BİR 'İLK FİLM' İÇİN YETERİNCE DERLİ TOPLU
HENÜZ TAM OLARAK ALTEDEMEDİĞİMİZ BİR SORUN
“O Kul”, özellikle tuzu kuru büyük kent çocuklarının anne-babalarıyla birlikte izleyip, perdede görecekleri trajedi üzerine uzun uzun düşünmeleri ve “şükür kavramı”nı hayatlarına sokmaları için iyi bir vesile sunmakta… Hele de Ayşe'lerin bu ülkede yalnızca birer “sinemasal fantezi” olmadığını bilerek izlerlerse, çok daha yararlı olacaktır!