R. RUVEYDA OKUMUŞ
Türkiye’nin önde gelen müzayede evlerinden biri olan İstanbul Müzayede, son derece nadir imzalı kitap, evrak, fotoğraf ve ilk baskı eserlerin yer aldığı dikkat çekici bir müzayede düzenliyor. 21 Ocak’ta internetten canlı bir şekilde satışa sunulacak “Anılar ve İmzalar” başlıklı müzayedede, özellikle imza koleksiyoncularının ilgisini çekecek çok kıymetli eserler yer alıyor. Müzayedeyi düzenleyen
A. Uğur Yeğin’e göre şimdiye kadar bu kadar kapsamlı, çeşitli ve değerli imzaların olduğu bir seçki görülmedi. Koleksiyonerlerin yakından tanıdığı A. Uğur Yeğin, Nişantaşı’nda bulunan İstanbul Müzayede Evi üzerinden uzun zamandan beri düzenlediği 60’tan fazla müzayedeyle birçok nadide eseri yeni sahipleriyle buluşturdu. 520 lottan oluşan bu müzayede ise barındırdığı seçkin eserler itibarıyla müstesna bir yere sahip.
Bilindiği gibi imzalı belgeler ve imzalı kitaplar yazıldıkları dönemlerin birer aynası olmasıyla kuşkusuz tarihi kıymete sahip. Hevesli ve meraklı olanlara bu eserler çok şey anlatır, geçmişle günümüz arasında benzersiz bir irtibat sağlar. Dönemin sosyal yapısını, usullerini, hatta ikili ilişkilerini hiçbir özel niyet ve çaba gözetmeksizin yansıtır. Şüphe yok ki imzalı eserler ve fotoğraflar bir yazar veya şair ile kurulabilecek en samimi iletişim yoludur. İstanbul Müzayede’nin satışa sunduğu eserler arasında öyleleri var ki yazarın aynı zamanda sevinçlerini, hüzünlerini, umutlarını, hayallerini, hasılı bütün hissiyatını da bugüne taşıyor.
KOÇU’DAN ILICAK’A İMZALI ANSİKLOPEDİ
Mesela müzayedede 10 cilt halinde tam takım olarak satışa sunulan İstanbul Ansiklopedisi’nin müellifi Reşad Ekrem Koçu; benzerinin çok nadir bulunabileceği ansiklopedinin birinci cildini Tercüman Gazetesi sahibi Kemal Ilıcak için 1 Mart 1969 tarihinde imzalamıştı. Reşad Ekrem’in duygularının tercümanı olacak şekilde Sadi’nin Gülistan’ından Farsça aktardığı ithaf ise güzel olduğu kadar manidardır:
“Ne deveye binmişim ne katır gibi yük doluyum,
Ne köylünün beyiyim ne de bir sultanın kuluyum.”
“BELKİ BU VESİLEYLE UNUTULMAM”
Benzer şekilde Abdülhak Hamid Tarhan’ın eşi Fatma Hanım’ın ölümü üzerine yazdığı manzum eseri Makber’in 1924 Matbaa-i Amire baskısının ilk sayfasında Halid Ziya Uşaklıgil’in imzası da müzayedede bulunuyor. Edebiyat tarihinin iki önemli simasının ortak noktada buluşturan bu bir asırlık vesikada ayrıca “Bir gazelden” ifadesiyle şöyle bir şiir yer almaktadır:
“Aşk şâyandır, başından her belâ geçmişlere,
Olmasın her bü’l-heves misali böyle ateşlere,
Pâdişahım, görme çok isyan-ı rûh-i âşıkâ,
Aşk, bâisdir, gönül şehrindeki şûrişlere
Ben bile hayretteyim, bilmem nasıl sabreylerim,
Kimseler etmez tahammül, bendeki sûzişlere.”
Şiirin altına düşülen not ise ne kıymetli bir hatıradır: “Kitabınızı karaladımsa da belki bu vesileyle unutulmam! H.Z. (Halid Ziya)”
BENİM KÜÇÜK GALİBE’ME
Bu ilginç hatıranın yanı sıra Osmanlı son döneminde yetişmiş aydınlarından ressam, müzeci ve arkeolog Osman Hamdi Bey’in (1842-1910) imzalı bir fotoğrafı da müzayedenin en seçkin ürünleri arasındadır. Osman Hamdi’nin Fransızca “Benim küçük Galibe’me” ifadeleriyle başlayan bir ithafla 1908’de imzaladığı fotoğrafında adı geçen kişi, Ali Fethi Okyar’ın hanımı Galibe Okyar (1898-1981) olmalıdır. 1908’de henüz on yaşında bir kız çocuğu olan Galibe Hanım’ın babası Alişanzade İsmail Hakkı Eldem annesi ise Osman Hamdi Bey’in yeğeni Azize Hanım’dır. Dolayısıyla bu fotoğraf ve ithaf, aile içi samimi ilişkileri yansıtması bakımından önemlidir.
NECİP FAZIL VE TANPINAR PLAJDA
Necip Fazıl’ın “Ben ve Ötesi” kitabının ilk baskısı ve kendisinin imza ve ithafının yer aldığı “Para” isimli piyesi satışa çıkan eserlerden bazıları. Fakat bunlardan çok daha ilginci Necip Fazıl ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın plajda görüldükleri fotoğraftır. Bu fotoğraf sonraki yıllarda Necip Fazıl tarafından çıkarılmış “Ağaç” dergisinin Haziran 1936 tarihli 10. sayısında yayınlanmıştı. Ağaç dergisi yazarları, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın nerede olduğunu nüktedan bir üslupla “Gaip aranıyor” diyerek soruyordu. Ne var ki fotoğrafta Necip Fazıl görülmüyordu. Fotoğrafın bir bütün olarak neden yayınlanmadığı merak konusu olsa da duyurudaki şu satırlar kayda değerdir: “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın geçen sene Florya’da bir seyyar fotoğrafçıya çıkarttığı resmi -teşhise vesile olur ümidiyle- koyuyor ve dostumuza kavuşacağımız günü bekliyoruz.”
NADİR İKİ ESER MÜZAYEDEDE
Müzayedede doğrudan tarih meraklılarının ilgisini çekecek nadir eserler ile bazı tarihi yazışmalar ve fotoğraflar da bulunuyor. II. Abdülhamid dönemiyle ilgili iki nadir eser ise oldukça kıymetlidir. Bunlardan biri 1896-1897 Türk-Yunan Savaşı’nı konu alan ve II. Abdülhamid’e sunulmak üzere hazırlanan yazma eserdir. Erkân-ı Harp Miralaylarından Sabit ve Rıza Beyler, Erkân-ı Harp Kaymakamlarından Yaver ve Kazım Beyler, Kolağası Şevki ve Yüzbaşı Mustafa Beyler tarafından kaleme alınan bu eserde, Türk-Yunan Savaşı’nın bütün aşamaları, katılan birlikler, yapılan büyük muharebeler, şehit ve yaralılar, komutanlıklar arası önemli yazışmaların suretleri verilerek harp en ince ayrıntısına kadar anlatılmaktadır. 1 Kasım 1897’de tamamlanan bu saray ciltli yazma eserin üzerinde Devlet-i Aliyye arması dikkat çekiyor. Bir diğeri eser ise Gustaf Noring (1861-1937) tarafından hazırlanan ve II. Abdülhamid’i hicveden karikatürlerin yer aldığı albümdür. İlginç bir kişiliği bulunan Gustaf Noring İsveçli diplomat, gazeteci- yazar, çevirmen ve kitap koleksiyoncusudur. Kasım 1879’da İstanbul’a gelen Gustaf Noring, doğu dünyası ve Türkiye’ye karşı da özel ilgi duyuyordu. Kısa bir süre sonra Müslüman olmuş ve Ali Nuri adını benimsemiştir. Hariciye’de görev almaya başlayan Ali Nuri, Rotterdam Başkonsolosluğu görevindeyken Jön Türkler’e katılmış bunun üzerine kendisine gıyaben hapis cezası verilmişti. Bu karara karşı Ali Nuri, Avrupa’da II. Abdülhamid’e karşı hiciv nitelikli yayınlar yaparak muhalefet etmeye başladı. II. Meşrutiyet’in ilanıyla İstanbul’a dönen Ali Nuri vefatına kadar burada yaşamıştır. 1934 yılında çıkarılan soyadı kanunu ile Dilmeç soyadını almış ve “Abdul-Hamid En Caricature” başlığıyla II. Abdülhamid ve yönetimini hicveden fıkra, anekdot, şiir ve karikatürlerini içeren eserini hazırlamıştı. 1931’de İstanbul’a basılan bu karikatürlü hiciv eserin 1935’de Ali Nuri imzalı bir nüshası, müzayedede satışa sunulan eserler arasında yer almaktadır.
NAZIM’IN EL YAZISIYLA YANMAMIŞ CİGARA
Böyle önemli imzalar ve hikâyelerin bulunduğu bir müzayedede Nazım Hikmet’in imzalı kitapları, kendi el yazısıyla şiiri ve portresi de öne çıkıyor. Bunlar arasında en kıymetli olanı Nazım’ın kendi el yazısıyla kaleme aldığı “Yanmamış Cigara” isimli ve 1939 tarihli şiiridir. Ayrıca manzum bir roman olarak “Dağların Havası” başlığıyla 1925 yılında isimsiz ve Osmanlıca basılmış ilk kitabı da müzayedede listelenen eserler arasında bulunmaktadır.
EDEBİYAT GEÇİTİ
Ayrıca Ahmet Hamdi Tanpınar’ın XIX. Yüzyıl Türk Edebiyatı Tarihi, Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı, Cemal Süreya’nın Üvercinka’sı, Fazıl Hüsnü Dağlar’ın Çocuk ve Allah’ı, Behçet Kemal Çağlar’ın Battal Gazi’si, Nahit Sırrı Örik’in Eski Resimler’i, Refik Halid Karay’ın Bu Bizim Hayatımız’ı, Kemal Tahir’in Esir Şehrin İnsanları, Salah Birsel’in Kahveler Kitabı ve Boğaziçi Şıngır Mıngır’ı, Sabahattin Eyüboğlu’nun Yunus Emre’si, Yılmaz Öztuna’nın Türk Tarihinden Yapraklar’ı, Faruk Kadri Timurtaş’ın Mehmed Âkif’i, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa’sı, Arif Nihat Asya’nın Rûbaiyyât-ı Ârif’i, Adalet Ağaoğlu’nun Sessizliğin İlk Sesi ve Düğün Gecesi, Halide Nusret Zorlutuna’nın Yurdumun Dört Bucağı, Münevver Ayaşlı’nın Vaniköyünde Fazıl Paşa Yalısı, Behçet Necatigil’in Divançe’si, İsmet Özel’in Şiirler’i ve Şiir Okuma Kılavuzu, Hilmi Yavuz’un İstanbul Yazıları ve daha pek çok meşhur şair ve yazarların imzalı ve ithaflı eserleri, 21 Ocak’ta yapılacak olan müzayedede yeni sahipleriyle buluşacak.
AŞIK VEYSEL’İN İMZASI NASILDI?
Aşık Veysel’in son derece nadir görülen bir imzası da yine müzayede sergilenen eserler arasındadır. Okuma yazma bilmeyen Aşık Veysel’in kendisi hakkında “Hayatı ve Şiirleri, Âşık Veysel”, ismiyle hazırlanan ve İstanbul Maarif Kitaphanesi tarafından 1971 yılında basılan eser üzerinde meşhur halk ozanının aziz bir hatırası olarak parmak izi bulunmaktadır.
RIZA TEVFİK’TEN HATIRA
Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın (1869-1949) çeşitli fotoğrafları ile muhtelif tarihlerde kızı Selma ve torunu Rıza’ya yazdığı mektup ve kartpostallar da müzayedede öne çıkan eserlerdendir.
ŞUKUFE NİHAL’DEN DOSTU ZORLUTUNA’YA MEKTUP
Şukûfe Nihal Hanım’ın (1896-1973) büyük boy fotoğrafı ve yakın dostu Halide Nusret Zorlutuna’ya (1901-1984) yolladığı 8 Kasım 1960 tarihli Osmanlıca mektubu da müzayede satışa sunulmuştur. Mektubunda Şukûfe Nihal, hastalığından ve bundan dolayı çektiği ıstıraplardan bahsediyor, Halide Nusret’in kendisine gönderdiği hediyeye karşılık veremediğinden yakınıyordu.