Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkçeye hak ettiği ihtimamı göstermiyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri Töreni'nde açıklamalarda bulundu. Dil olmadan insan, aile, toplum, millet, kültür ve medeniyetin de olmayacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Diline sahip çıkmayan, zenginleştirmeyen milletler kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlarda yıkılmaya mahkumdur." ifadelerini kullandı. Ne olduğu belli olmayan harf yığınlarının sosyal medyayı istila ettiğini de belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını dahi okuyup anlamaz durumda. Çoğu insan bırakın Yahya Kemal'i, Ömer Seyfettin, Fuat Köprülü, Necip Fazıl'ı, Peyami Safa'yı, Tanpınar'ı dahi sözlük yardımı olmadan anlayamıyor." şeklinde konuştu.

Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri Töreni'nde açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Gerek 2020 ve gerekse 2021 Ocak ayı içerisinde akademiden ve sanat camiamızdan birçok yıldız kaydı. Dün sosyal bilimler alanında en yetkin isimlerden sosyolog Nur Vergin hocamızı dar-ül bekaya uğurladık.

Bu dönemde Türk sinemasına, tiyatrosuna, müziğine, kültür ve sanat hayatına katkı yapmış pek çok değerimiz vefat etti. Allah'tan rahmet diliyor, sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Ödüle layık görülen Odunpazarı Modern Müzesi, Antakya Medeniyetler Korosu, Diaroma Müzesi, Mim Sanat Akademisi, İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi'ni kuran sanat ve sanatçı dostlarını cani gönülden tebrik ediyorum. Bakanlığımıza, kültür sanat kurumlarımıza verilen samimi destek olarak gördüğüm bu tercihleri, özellikle yaşattıkları ve attıkları adım sebebiyle teşekkür ediyorum.

GÜNDEM
Cumhurbaşkanı Erdoğan 'dildeki değişime' dikkat çekti: Ne olduğu belli olmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etmiştir

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak Türk kültür ve sanatına sahip çıkan herkese teşekkür ediyorum. Hocalarımızın açtığı bu yolda gençlerimizin, Türk kültür ve sanatını dünyada hak ettiği yere getirene kadar yürüyeceğini biliyorum.

Tek başına değer olan İstanbul'un yanında Hatay, Kayseri, Ürgün, Hasankeyf, Hattuşaş'a kadar medeniyete beşiklik yapmış olan yerlerimiz var. Bırakın Topkapı Sarayı'nın tamamını, hakkıyla tek bir odasını gezmek için bile saatlere ihtiyaç duyarsınız. Bugün sadece sınırlarımız içinde, gönül coğrafyamızın dört bir köşesinde bu eserlerle karşılaşıyoruz.

Binlerce yıllık medeniyetimize sırtını döndüler

Altının kıymetini sarraf bilir derler. Medeniyetimizin görkemini, ecdadımızın ufkunu yansıtan bu eserlerin değerleri uzun yıllar bilinemedi. Kültürümüze ve kültür mirasımıza hakkıyla sahip çıkma noktasında ciddi sıkıntılar yaşadık. Bir dönem kültür dünyamızı esir alan kısır ve bağnaz bakış açısı, kültür değerlerimize sırtını döndü.

İhmal yerini zamanla kaste, ilgisizlik yerini bilgisizliğe, gaflet yerini zamanla hesaplaşmaya başladı. Bu yıkım ekibinin karşısında kendini tarihe, sanata ve kültürümüzü sahip çıkmaya vakfetmiş insanların da olduğunu da biliyoruz. Az sayıdaki bu insanlar hazinemizi yaşatmaya çalıştılar. Geçmişin eskimeyen güzellikleriyle, günümüzün modern eserlerini buluşturarak aynı zamanda sanatın evrensel yönünü de bizlere gösterdiler.

Sayın Nejad Çuhadaroğlu 30 yıl boyunca bin bir zahmetle topladığı eserleri müzede bir araya getirerek milletimizin istifadesine sunuyor. Sayın Süleyman Saim Tekcan öncülüğünde kurulan müzede özgür, gravür, çukur, elek, taş, ipek, ağaç baskı gibi tekniklerle ortaya çıkan 15 bin eserle sergileniyor.

Hocalarımızın açtığı bu yolda gençlerimizin Türk kültür, sanatını hak ettiği yere kadar yürümeye devam edeceğine inanıyorum. Kültürümüzün korunması, geliştirilmesinde sanat eserlerinin önemini hepimiz gayet iyi biliyoruz. Kültürle ilgili tartışmalarda maalesef o kültürün taşıyıcısı olan dili ihmal ediyoruz. Ülkemizdeki kültür meselesi ekseriyetle, bizzat işin uzmanları tarafından dil meselesinin dışında değerlendiriliyor.

Dil olmadan insan, aile, toplum, millet, kültür ve medeniyet de olmaz

Bir milleti maziden atiye taşıyan kültürse, o kültürün en önemli unsuru da dildir. Kültür dil kalıbında şekillenir, dil kabında gelecek kuşaklara aktarılır. Dil olmadan insan, aile, toplum, millet, kültür ve medeniyet de olmaz. Çinli mütefekkir Konfiçyüs'e atfedilen şu kıssanın dil-kültür-beka ilişkisini göstermesi bakımından son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Konfüçyus'a sorarlar, bir memleketi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olur. Büyük filozof, işe dil ile başlar önce dili düzeltirdim. Dil düzgün olmazsa, kelimeler düşünceyi düzgün anlatamaz. Düşünceler iyi anlatamazsa yapılması gereken vazifeler yapılamaz. Gereken yapılmazsa ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulursa adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa halk güçsüz duruma düşer. İşte bunun için hiçbir şey dil kadar önemli değildir.

Diline sahip çıkmayan, zenginleştirmeyen milletler kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlarda yıkılmaya mahkumdur. Peyami Safa merhum 'Dilini kaybeden millet her şeyini kaybetmiştir' diyor.

Türkçeye hak ettiği ihtimamı göstermiyoruz

Caddelerde dolaştığınız zaman, dükkanlara, marketlere baktığınızda bizim dil nerede? Bambaşka şeyler var tabelalarda. Bunu kaybettiğimiz anda biz kendimizi kaybetmiş oluruz. Nihat Sami Banarlı, 'Türkçenin Sırları' adlı eserinde çok nefis bir tespit yapıyor: "Ketebe yektübü Arab'ındır, kitap katip benimdir." Bu kadar basit. Biz şimdi buna muhtacız. Milli kimliğimizin, hafızamızın nişanesi olan Türkçeye hak ettiği ihtimamı göstermiyoruz.

Bunda bir dönem özleştirilmecilik adı altında dilimizin çoraklaştırılmasının, kısırlaştırılmasının payı bulunuyor. Türkçemiz tarihinin en büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır. Kullana kullana Türkçeleştirdiğimiz kelimelere getirilen yasaklar, dilimizi yabancı boyunduruğundan kurtulmasına yetmemiştir. Dil cellatlarının eliyle dilimiz Gazi'nin ifadesiyle bir çıkmaza saplanmıştır. Boşluğu bir dönem Fransızca, son dönemde de İngilizce kökenli ifadeler doldurmuştur.

Ne olduğu belli olmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etmiştir

Gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını dahi okuyup, anlamaz durumdadırlar. Çoğu insan bırakın Yahya Kemal'i, Ömer Seyfettin, Fuat Köprülü, Necip Fazıl'ı, Peyami Safa'yı, Tanpınar'ı dahi sözlük yardımı olmadan anlayamıyor. Sosyal medya dili ve plaza dili ile bu tablo daha da kötüleşmektedir. Forward etmek, set etmek, aksiyon almak gibi ne İngilizceye ne de Türkçe'ye uyan bir dil ortaya çıkmıştır. Ne olduğu belli olmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etmiştir. Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumundayız. Başka dillerden kelime almak bir kusur değil aksine bir zenginliktir. Türkçenin mayasını bozmadığı müddetçe bunda bir beis de yoktur.

Bugün dilimiz perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler ise köksüzdür

Asıl Türkçemizde olmayan zaman ve cümle yapıları ile dilimizin özü tahrip ediliyor. Bu tuhaf dilin toplumun belli kesimleri arasında bir saygınlık göstergesine dönüşmesi meselenin bir başka boyutu. Merhum Cemil Meriç'ten ilhamla söyleyecek olursak, bugün dilimiz perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler ise köksüzdür. Günümüzde siyasetten sanata, beşeri ilişkilerden eğitime kadar pek çok alanda karşılaştığımız sıkıntıların temelinde işte bu dil meselesi vardır. Bu sorunu çözmeden dilimize hak ettiği dikkat ve rikkati göstermeden diğer konularda da mesafe alamayız.

Dilimize sahip çıktığımız ölçüde kimliğimize, tarihimize sahip çıkacağız

Bizim bir kültür davamız varsa işte öncelikle Türkçe'den başlamamız gerekiyor. Dilimize sahip çıktığımız ölçüde kimliğimize, tarihimize sahip çıkılacağına inanıyorum. Öncelikle kendi dilimizi geliştirmemiz gerekiyor. Bu bakımdan geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımlardan biri bizden öncekilerin hatalarını tekrarlamadan yabancı dillerin istilası karşısında Türkçemizi korumak, geliştirmek ve zenginleştirmek olacaktır.

Bu konuda siyasetçilerden, bilim adamlarımıza, gazetecilerden üniversite hocalarımıza, ailelerden öğretmenlerimize kadar birçok kesime önemli görevler düşüyor. Dil meselesinin siyaset ve ideoloji üstü bir konu olduğunu burada tekrar vurgulamak istiyorum. Sözlerime son verirken bir kez daha ödül tevdi edilecek üstatlarımızı tebrik ediyor, bundan sonraki çalışmalarında muvaffakiyetler diliyorum."

GÜNDEM
Reformlar yakında