Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İstanbul Barosu'na sert tepki: Şehit Savcı Kiraz'ın kemikleri sızlıyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen 2020-2021 Adli Yıl Açılış Töreni'nde konuştu. Önemli açıklamalarda bulunan Erdoğan Doğu Akdeniz'deki gelişmelere değinerek, "Doğu Akdeniz'deki, Ege'deki faaliyetlerimizin özünde hak ve adalet arayışı vardır" dedi. Öte yandan, cezaevinde başlattığı eylem sonucunda ölen DHKP-C’li avukat Ebru Timtik'in posterinin İstanbul Barosu binasına asılmasını sert şekilde eleştiren Erdoğan, "İstanbul Barosu'na asılan pankartın, şehidimizin (Savcı Mehmet Selim Kiraz) kemiklerini sızlatmanın ötesinde anlamları olduğunu düşünüyoruz. Diğer kurumlarda terör örgütleriyle böylesine içli-dışlı olan kişiler nasıl mesleklerinden men edilebiliyorsa, avukatlar için de böyle bir yöntemin gerekip gerekmediği tartışılmalıdır." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Avukatların teröristlerin bu kadar pervasızca yanlarında durabilmeleri, cübbeleri ile cenazesine katılabilmeleri, onları öven bildiriler yayınlayabilmeleri kabul edilebilir davranışlar değildir. Önümüzdeki dönemde avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız” dedi.

Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra en çok ihracın olduğu kurumların arasında Adalet Bakanlığının geldiğini belirterek, buna rağmen hakim ve savcı sayısının 2002 yılındaki 9 bin 349 seviyesinden 22 bin seviyesine çıkartıldığını söyledi.

Erdoğan, şehit Savcı Mehmet Selim Kiraz’ı katleden terör örgütü mensuplarına destek için bazı avukatların açlık grevine gitmesi ve İstanbul Barosu’na asılan pankart ile ilgili ise, “Uyuşturucu baronunu savunan avukat uyuşturucu tüccarlığına, katili savunan avukat cana kast etmeye, hırsızı savunan avukat hırsızlığa kalkışmıyorsa, teröristin avukatlığını yapanın da teröristliğe soyunması mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

“Akdeniz’in zenginliklerinin üzerine çökme çabası, tam bir modern sömürgecilik örneğidir”

Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege’deki faaliyetlerinin özünde hak ve adalet arayışı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’yi 780 bin kilometrekarelik devasa büyüklüğüne bakmadan 10 kilometrekarelik bir ada üzerinden kıyılarına hapsetme girişimi haksızlığın ve adaletsizliğin en açık ifadesidir. Çevresindeki her ülkenin hakkı olan Akdeniz’in zenginliklerinin üzerine adeta çökme çabası, tam bir modern sömürgecilik örneğidir. Tarih boyunca hep başkalarının arkasına saklanarak varlığını sürdürmüş bir devleti önümüze atarak kendi gizli emellerini gerçekleştirmeye çalışanların yaptıkları da en büyük adaletsizliktir. Biz artık bu gölge oyunundan bıktık. Kendine bile hayrı olmayan bir devleti Türkiye gibi bölgesel ve küresel bir gücün önüne atıp yem etmeye çalışmak artık komik kaçmaya başladı. Asırlardır Afrika’dan Güney Amerika’ya kadar sömürmedik yer, katletmedik toplum, zulmetmedik insan bırakmayanların devri sona eriyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, bu adalet uyanışını durduramayacaklar. Ülkemizin bu konudaki öncülüğü sadece kendi adına değil, tüm mazlumlar adınadır. Osmanlı gibi 600 yıllık bir devin külleri üzerine inşa ettiğimiz cumhuriyetimizin 100. yılı yaklaşırken coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımıza daha sıkı sarılmakta kararlıyız” diye konuştu.

“Yargının hiçbir unsuru, herhangi bir ideolojinin emrine giremez”

Açlık grevinde bulunan bir avukatın hayatını kaybetmesi ve İstanbul Barosu’nda açılan pankartla ilgili konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şehit savcımız Mehmet Selim Kiraz’ı katleden terör örgütü mensuplarına destek için açlık grevine giden avukatları bu kararlarından vazgeçirmek için devlet üzerine düşeni yapmıştır. Buna rağmen açlık grevini sürdüren bir avukatın ölümü üzerine İstanbul Barosu binasına asılan pankartın, şehidimizin kemiklerini sızlatmanın ötesinde anlamları olduğunu düşünüyoruz. Avukatların, teröristlerin bu kadar pervasızca yanlarında durabilmeleri, cübbeleri ile cenazesine katılabilmeleri, onları öven bildiriler yayınlayabilmeleri kabul edilebilir davranışlar değildir. Avukatlık zulmü savunmak değildir, avukatlık adaleti savunmak, adaletin yanında yer almak demektir. Bu yapılan işlemlerin müvekkil-avukat ilişkisiyle uzaktan yakından alakasının olmadığı açıkça ortadadır. Diğer kurumlarda terör örgütleri ile böylesine içli dışlı olan kişiler nasıl mesleklerinden men edilebiliyorsa, avukatlar için de böyle bir yöntemin gerekip gerekmediği bana göre tartışılmalıdır. Uyuşturucu baronunu savunan avukat uyuşturucu tüccarlığına, katili savunan avukat cana kast etmeye, hırsızı savunan avukat hırsızlığa kalkışmıyorsa, teröristin avukatlığını yapanın da teröristliğe soyunması mümkün değildir. Hakimin, savcının, polisin, askerin yapamadığını, kamusal bir vazife icra eden avukat da yapamamalıdır. Şayet yaparsa bunun bir müeyyidesi, sonucu bedeli muhakkak olmalıdır. Dünyanın hiçbir ülkesinde, medeni ülkeleri kast ediyorum, böyle çarpık bir duruma izin verilemez. Yargının hiçbir unsuru, herhangi bir ideolojinin emrine giremez. Yargının tek ideolojisi adalet olmak zorundadır. Bir adalet kurumu olması gereken kimi baroların, terör örgütlerinin arka bahçesi, propaganda aracı, yasa dışı faaliyetlerinin kılıfı haline dönüşmesi çok acıdır. Çoklu baro sistemini getirmekteki amaçlarımızdan biri de, barolarımızı bu sorunlu yapıdan kurtarma umuduydu. Merhum Mehmet Selim Kiraz savcımızın katilleriyle ilgili gelişme, bu endişelerimizin ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. İnşallah önümüzdeki dönemde avukatlıktan teröristliğe uzanan bu kanlı yolun önünü kesmek için gerekeni yapacağız” şeklinde konuştu.

GÜNDEM
Adli yıl bugün başlıyor: Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde tören düzenlenecek

GÜNDEM
Yargıda iki yenilik

GÜNDEM
Adalet Bakanı Gül: 'E-duruşma'nın pilot olarak uygulanıp yaygınlaştırılacağı bir dönem de olacak