Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi Venezuela, son dönemde içinde bulunduğu ekonomik ve politik bunalımları aşmak için kaynaklarını Rusya ve Çin'in erişimine açmasının ardından ABD'nin hedefi haline geldi.
Washington yönetiminin Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun meşruiyetini kaybettiğini ve ülkenin geçici başkanı olarak Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido'yu tanıdığını ilan etmesinin ardından Maduro da ABD ile tüm diplomatik ilişkileri kestiklerini, ABD'li diplomatların ülkeyi 72 saat içinde terk etmelerini istediğini duyurmuştu.
Uzun süredir politik ve ekonomik zorluklar nedeniyle iç karışıklık yaşanan, enflasyonun yüzde 1 milyona dayandığı Venezuela, dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olmasına karşılık düşük üretim seviyesi ve yetersiz ihracat altyapısı nedeniyle bu kaynaklardan yeterince faydalanamıyor.
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünü (OPEC) kuran beş ülkeden biri olan Venezuela, kanıtlanmış petrol rezervleri bakımından yaklaşık 303 milyar varille dünyada ilk sırada gelirken, bu ülkeyi yaklaşık 266 milyar varillik rezervle Suudi Arabistan takip ediyor.
IMF verilerine göre, Venezuela'da 2012'de 11,2 bin dolar olan kişi başı milli gelir, petrol fiyatlarında hızlı bir düşüşün yaşandığı 2014'te 7 bin dolara gerilemiş, 2018'de ise 3,6 bin dolara kadar düşmüştü.
Sahip olduğu zengin petrol kaynaklarına rağmen dış borcunun 140 milyar dolara yaklaştığı tahmin edilen ülkenin en büyük iki kreditörü Rusya ve Çin, ABD'nin arka bahçesi olarak adlandırılan Güney Amerika'da etkinliklerini artırmak için Caracas ile ticari ilişkileri basamak olarak kullanıyor.
Borç batağına gömülen ülkede halk, ekonomik zorluklar ve özellikle hiper enflasyon nedeniyle temel ihtiyaç maddelerine ulaşamıyor. Venezuela'da son yıllarda ekonomik sıkıntıları protesto etmek için vatandaşların bir kısmı sokağa çıkarken, bir kısmı da kaçarak komşu ülkelere sığınma yolunu tercih ediyor.
Rusya ve Çin'e yönelim
"Bolivar Devrimi" mimarı olarak kabul edilen Venezuela eski Devlet Başkanı Hugo Chavez'in sosyalist görüşleri ülkenin yıllar içinde Rusya ve Çin'e yakınlaşmasını kolaylaştırırken, ABD yönetimiyle sürekli yaşanan gerginlikler de bu yakınlaşmayı hızlandırdı.
Petrol fiyatlarının yüksek olduğu dönemlerde gelirlerin artması ülke ekonomisini güçlendirmiş fakat fiyatların gerilemesiyle zayıflayan ekonomiye kaynak arayışında Rusya ve Çin doğal alternatifler olarak ortaya çıkmıştı.
Çin'in son 10 yılda yaklaşık 65 milyar dolar, Rusya'nın ise 20 milyar doların üzerinde fon aktardığı Venezuela'nın petrol ve doğal gaz sektöründe önemli tutarda yatırımları bulunuyor.
Rusya'nın Latin Amerika'daki en önemli ticari ortaklarından birisi olan Venezuela'da, Rus petrol şirketi Rosneft, Patao ve Mejillones doğal gaz sahalarının işletim hakkını 30 yıllığına almaya ve gelecek 15 yıl boyunca söz konusu sahalardan yıllık 6,5 milyar metreküplük üretim yapmaya hak kazanmıştı.
Rosneft son olarak Nisan 2017'de yaptığı anlaşmayla, PDVSA'dan alacağı ham petrol için 6 milyar dolar ön ödeme yapmıştı. Ayrıca, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun geçen ay gerçekleştirdiği 3 günlük Moskova ziyaretinde Rusya, ülkenin altın ve petrol sektörlerine 6 milyar dolarlık yatırım sözü vermişti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de geçen ay yaptığı açıklamada, Venezuela'daki politik durumun "güçle" değiştirilmeye çalışılmasını şiddetle kınadıklarını belirtmiş, Maduro'ya desteğini ifade etmişti.
Çin de 2007-2016 döneminde önemli bölümü petrol ve doğal gaz alanında kullanılmak üzere Venezuela'ya sağladığı kredilerle bir taraftan bu ülkedeki etkinliğini artırırken bir taraftan da kendi ihtiyacı olan petrolün tedariğini garanti altına almayı amaçlıyor.
İki ülke arasında 2010'da imzalanan bir anlaşmayla Pekin, yaklaşık 20 milyar dolarlık bir yatırımla Orinoco Kemeri adlı petrol sahasını 25 yıl boyunca işletme hakkını elde etmişti.
Çin'in Güney Amerika'ya yaptığı yatırımlar içinde Venezuela yüzde 53 ile aslan payını alırken, Pekin yönetimi, ABD'nin etki alanını kendi yakın coğrafyasından başlayarak kısıtlamak için Caracas'ı öne çıkarıyor.
ABD'nin tepkisi
Venezuela'nın Rusya ve Çin ile yakınlaşmasına rağmen hala en önemli ticaret ortağı ve ülkenin bir numaralı petrol ithalatçısı ABD. Venezuela, ABD'ye 10 milyar doların üzerinde petrol ihracatı yapıyor. ABD'nin petrol arz güvenliği için büyük önem taşıyan Venezuela'da Amerikan doğrudan yatırımlarının büyük kısmı da yine petrol sektöründe.
Arka bahçesi olarak gördüğü Güney Amerika'nın önemli ülkelerinden Venezuela'nın Chavez yönetiminde sürekli olarak kendisinden uzaklaştığını gören ABD, Chavez'in karizmasından yoksun Maduro'nun 2013'te başkan seçilmesiyle birlikte ülkeye uyguladığı baskıyı artırdı.
Geçen yıl mayıs ayında yapılan seçimin ilk turunda yüzde 68 oy alan Maduro'nun başkanlığının 10 Ocak'ta resmi olarak açıklanmasıyla birlikte, Ulusal Meclis Başkanı Juan Guaido önderliğindeki muhalefet cephesi, Maduro'nun başkanlığını gayri meşru bulduğunu açıklamıştı.
ABD'nin de geçici ülke başkanı olarak Guaido'yu tanıdığını duyurması ve ordu içinden de başkana karşı isyan çağrılarının yapılmasıyla birlikte başkanlık krizi derinleşti.
Venezuela'da ABD'ye yakın bir ismin başkanlığını hedeflediği belirten Beyaz Saray'ın bunu gerçekleştirmek için tüm yaptırım opsiyonlarını ele aldığı ifade ediliyor. Maduro'yu yönetimden uzaklaştırmak için ekonomik yaptırımları ele alan Washington'un en büyük kozunu ise petrol ticareti oluşturuyor.