Akben, yaptığı açıklamada, yaşanılan dönemde olayların çok hızlı gerçekleştiğini, bir hafta önce Suriye meselesinin nasıl evirileceğini düşünemezken, bir hafta sonra İsrail, ABD ve Batı'nın bu konuya nasıl yaklaşacağı konusunda senaryoların geliştiğini söyledi.
Türkiye'nin stratejik konumuna dikkati çeken Akben, çevresindeki jeopolitik riskler ve ülkelerle olan ilişkilerin dengeli şekilde yönetmenin zorlaştığını vurguladı.
Akben, ABD’nin yeni başkanı Trump’ın verdiği sözlere değinerek, şunları söyledi:
Uluslararası kuruluşların açıkladığı rakamlar ve Türkiye'deki son veriler incelendiğinde, büyüme oranının ortalama seviyenin biraz altında olduğunu anımsatan Akben, dünyaya bakıldığında büyüyen nadir ülkelerden biri olmanın önemli bir avantaj olduğunu vurguladı.
Akben, mevcut konjonktürde büyüme potansiyelinin korunmasının kritik öneme sahip olduğuna işaret ederek, sözlerini söyle sürdürdü:
"Merkez Bankası aceleci bir tavır sergilemiyor"
Merkez Bankasının aceleci bir tavır sergilemediğini gördüklerini belirten Akben, enflasyonda, rezervlerde ve KKM hesaplarında olumlu gelişmeler yaşandığını, emekli maaşları, yılbaşında yapılacak düzenlemelerle asgari ücret seviyesi gibi gelişmelerin ekonomiye nasıl yansıyacağını izlemek gerektiğine işaret etti.
Akben, enflasyonda Merkez Bankasının istediği seviyelere gelmediklerini ifade ederek,"Bu 6 aylık sürede gerek faiz indirimleri gerek mevcut politika setinden çok önemli sapmaların olmayacağını düşünüyorum. Merkez Bankası, hangi tedbirleri zamanla gevşeteceğini kendi bilgi setine dayanarak daha iyi değerlendirebilir. Ancak buradaki karar, piyasaya verilen mesaj açısından oldukça önemli. Yeni yılın ilk 6 ayında yapılacak faiz indirimlerinin etkileri daha çok 6'ıncı aydan sonraki dönemde hissedilecektir." dedi.
Sektördeki ortalama öz kaynak karlılığının yüzde 20'lerde, enflasyonun ise yüzde 47 olduğu bir ortamda, bu durumun bankalar için doğal bir değer kaybı anlamına geldiğine değinen Akben, kredi büyümesinin sınırlı kalması nedeniyle bankaların bu alandaki gelirlerinin etkilendiğine, Merkez Bankasının zorunlu karşılık tutma düzenlemelerinin maliyetleri artırdığına dikkati çekti.
Akben, bu tür koşullarda bankaların, durumu geçici bir dönem olarak değerlendirmesi gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bu yıl hedeflerimizi, Orta Vadeli Program (OVP) ve Merkez Bankası kararları çerçevesinde revize ettik. Sektör olarak hedeflerimizin yüzde 100’üne ulaşamasak da tahmini bütçe gerçekleşmesinin sene sonunda yüzde 80 civarında olacağını öngörüyorum. Bu oran, mevcut ekonomik koşullar ve sektörel dinamikler göz önüne alındığında olumlu bir performans olarak değerlendirilebilir. Katılım bankacılığı açısından bakıldığında, kar dağıtma mantığı, işleyişimizi diğer konvansiyonel bankalara kıyasla daha karmaşık hale getiriyor. Katılım bankacılığında, kullandırılan krediler üzerinden gelir elde edildiği için, yeterli kredi kullandırılamadığı durumlarda gelir elde etmek ve bunu müşterilerle paylaşmak zorlaşıyor."
Vakıf Katılım, 2025'te iştirakleşme stratejisini devreye alıyor
Vakıf Katılım olarak zorlu geçeceği tahmin edilen 2024 başında belirlenen hedeflere çok uzak olmadıklarını kaydeden Akben, belirlenen büyüme hedeflerine yakın bir performans sergiliyor olmanın avantaj olduğunu anlattı.
Akben, katılım bankalarının aldığı pazar payının yüzde 8,7'den yüzde 8,2 seviyelerine gerilediğini belirterek, "Yıl sonunda bu civarda bir gerçekleşme bekliyoruz. Ancak bu tablo, bizim katılım bankacılığı alanındaki rolümüzü daha da kritik hale getiriyor. Vakıf Katılım olarak 2024 yılında yeni şubeler açarak toplam şube sayımızı 205'e çıkardık. Ancak şube açılışlarımız agresif bir şekilde devam etmeyecek." dedi.
Akben, sektörün dijital olgunluk seviyesinin çok ilerlediğini ve Vakıf Katılım'ın bu gelişimden pay aldığını aktardı.
Banka olarak aldıkları iştirakleşme kararlarına değinen Akben, şunları söyledi:
"Stratejik bir kararla teknolojiyi ayrı bir şirket çatısı altında toplayacağız. Şirketin merkezi, Teknopark İstanbul’da olacak. Ayrıca, portföy yönetim şirketimizi kurduk ve bu yapının faaliyetlerini genişletmek için çalışıyoruz. İştirakleşme stratejimiz kapsamında teknoloji ve enerji başta olmak üzere gelişim potansiyeli gördüğümüz alanlarda gerek girişim sermayelerine ortak olarak gerekse projeler geliştirerek adımlar atmayı planlıyoruz."
Akben, Vakıf Katılım Teknoloji şirketinin öncelikle banka ihtiyaçlarına hizmet edecek şekilde tasarlandığını, yapay zekadan robot teknolojisine kadar geniş bir yelpazede teknolojik çözümler sunmayı hedeflediklerini, daha sonraki aşamalarda ise bu hizmetleri tüm sektöre yaymayı planladıklarını vurguladı.
Geleneksel finans tarafında hangi şirket ve iş modelleri varsa, bunların katılım finans tarafında da oluşması gerektiğine dikkati çeken Akben, "Bu vizyondan hareketle, portföy yönetim şirketimiz için ilk izinleri aldık. İlk çeyrekte sürecimizi netleştirmiş olacağız. Yılın ikinci yarısından sonra bu şirket faaliyete geçmiş olacak. Girişim sermayelerine destek olmak, portföy yönetim şirketimizle yeni fon modelleri üretmek ve tarım ile savunma sanayi gibi alanlarda yeni projeler geliştirmek öncelikli hedeflerimiz arasında. Bu çalışmalarımız hem doğrudan yatırımlar hem de aracılık faaliyetleriyle geniş bir yelpazede gerçekleşecek." diye konuştu.
Şubelerin enerji ihtiyacı GES'ten karşılanacak
Akben, bir diğer önemli gelişim alanının enerji olduğunu ve Gaziantep'te güneş enerji santrali (GES) kuracaklarını söyledi. Bu yatırımın detaylarına ilişkin olarak Akben, şunları söyledi:
Şirketin 10'uncu yılı için 2025-2026 dönemini kapsayan dönüşüm süreci başlattıklarını belirten Akben, şube yenilenmesinden kurumsal kimlik güçlendirmeye kadar birçok çalışma yapacaklarını belirtti.
Sektör liderliği hedefi doğrultusunda çalışacaklarını vurgulayan Akben, "Vakıf Katılım olarak geçmiş ile gelecek arasında bir köprü olmayı, hem kültürel hem de finansal anlamda katılım bankacılığına rol model sunmayı önemsiyoruz. Bu misyonumuzla sektörümüze değer katmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.