Türkiye Katılım Bankacılığı sektöründe İstanbul’un finans merkezi olma çalışmalarıyla önemli bir atılım dönemine girdi. İslami Bankacılık ve finans alanında küresel bir merkez olmayı hedefleyen Türkiye, hem Müslüman hem de genç ve dinamik nüfusuyla, bankacılık hizmetlerinde dünya standartlarının üstündeki performansıyla dikkat çekiyor.
Türkiye’de Katılım bankacılığının gelişimi, önemi ve fırsatlarını değerlendiren Albaraka Türk Genel Müdürü ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) Başkanı Melikşah Utku, “Türkiye’nin büyüyen ekonomisi ile henüz potansiyeline ulaşmamış finansal hizmet ve ürünleri bir araya geldiğinde olağanüstü bir fırsata sahibiz” dedi.
Farklı bankalardan da ilgi var
İslami bankacılık sistemi 1970’li yıllardan itibaren dünyanın gündemi girmiş, Türkiye’de ise ilk olarak 1985 yılında Özel Finans Kurumları adı altında faaliyete geçmiştir. 5 banka ile devam eden katılım bankalarının iki tanesi ise kamu katılım bankası olup, kamunun bu alandaki büyüme iştahını açıkça göstermektedir. TKBB Başkanı Melikşah Utku, “Kimi konvansiyonel bankaların ise katılım bankaları penceresi açma yoluyla bu alanda hizmet vermek istediklerini duyuyoruz” ifadesini kullandı.
Büyük destek sağlıyor
Katılım bankacılığının ekonomiye en büyük katkısının, faiz hassasiyetinden ötürü atıl kalan kaynakların piyasaya dâhil edebilmesini sağladığını ifade eden Utku, “Türk bankacılık sisteminde önemli bir boşluğu dolduran batılım bankalarının en temel özelliği reel ekonomiye dayanmasıdır. Topladığı fonları kullandırırken mutlaka bir mal veya hizmet alım-satımına dayandırıyor. Reel sektöre aktarılan bu finansman kaynakları ekonomik büyümeye katkı sağlar. Reel sektörün fonlanması ise bir yandan istihdamı sağlarken diğer taraftan üretime büyük destek sağlıyor” açıklamasında bulundu.
"Olağanüstü fırsata sahibiz"
İstanbul’un uluslararası finans alanında artan bir etkiye sahip olduğunu vurgulayan TKBB Başkanı Melikşah Utku, “Türkiye’nin büyüyen ekonomisi ile henüz potansiyeline ulaşmamış finansal hizmet ve ürünleri bir araya geldiğinde olağanüstü bir fırsata sahibiz. 2016 yılında ‘İnsanlık Başkenti’ seçilen İstanbul; coğrafi ve kültürel bakımdan dinleri, dilleri, kültürleri buluşturan kozmopolit yapısıyla hayatın tüm boyutlarında da karşılığı olan, birleştiren, buluşturan, koruyan, yaşatan bir coğrafyadır. Bu anlamda, gerçekten de “coğrafya kaderdir” sözünü doğrularcasına coğrafyamız bize kimi risk unsurları oluştursa da büyük potansiyeller de getirmektedir. Örneğin, jeopolitik öneminden ötürü hem uluslararası hem de bölgesel düzeyde enerji alanında yapılan işbirlikleri, Türkiye’nin enerji borsası kurma potansiyelini hayata geçirmede önemli bir adım olabilir” dedi.
"Öncü olabiliriz"
Türkiye’nin katılım bankacılığında uluslararası arenada öncü bir rol üstlenebilmesine ilişkin, “Öncelikle, İslami bankacılık ve finans alanında küresel bir merkez olmak için Türkiye temel imkânlara ve altyapıya sahip. Yeter ki bu konuda kararlı ve azimli olalım. İstanbul’u finans merkezi yapma gündemimize ilaveten İslami finans alanında lider olmayı da gündemimize almalıyız” ifadelerini kullandı.
Binlerce yıllık geçmişe sahip
1970’li yıllardan itibaren dünyanın gündemine giren İslami bankacılığın temelleri M.Ö. 2123-2081 yılları arasında Babil'de hüküm süren Hammurabi ‘ye kadar uzanmaktadır.
Ünlü Hammurabi Kanunları'nin 100-107. bölümleri ikraz (borçlanma) işlerinin nasıl düzenleneceğini gösterirken, özellikle faizsiz yatırımın tarihte ilk örneği olarak ortaya çıkmaktadır.