İş dünyası yeni kanundan memnun

İş dünyası örgütlerinin temsilcileri, TBMM'de geçen günlerde yasalaşan, şirketlerin borçlarının yapılandırılmasına imkan tanıyan kanundan memnuniyet duyduklarını ifade etti.

Foto/arşiv

Ekonomi alanında düzenlemeler içeren Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.

Kanunla şirketlere "İstanbul Yaklaşımı" benzeri sistemle borçlarını yeniden yapılandırma imkanı getiriliyor. Buna göre, finansal güçlük içinde bulunan firmalara geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkan verilmesini sağlamak amacıyla yapılacak Çerçeve Anlaşma kapsamında bazı teşvikler verilecek ve borçlarının yeniden yapılandırılmasına olanak sağlanacak.

Türkiye’de faaliyette bulunan bankalar, finansal kiralama şirketleri, faktoring şirketleri ve finansman şirketleri ile diğer finansal kuruluşlarla kredi ilişkisinde bulunan ve BDDK'ca çıkarılan yönetmeliğe göre hazırlanan Çerçeve Anlaşmalarda belirlenen borçlular, bu kuruluşlar tarafından kullandırılmış olan kredilere ilişkin olarak alınacak tedbirlerle, geri ödeme yükümlülüklerini yerine getirebilmelerine ve istihdama katkıda bulunmaya devam etmelerine imkan verilmesini sağlamak amacıyla dahil oldukları risk grubundaki diğer borçlularla bir bütün olarak veya kısmen yeniden yapılandırmaya tabi tutulabilecek.

''Planın reel sektörün yeniden ayağa kalkmasına zemin hazırlayacak"

İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, şirket borçlarının yapılandırılması planının pürüzleri temizleyecek yeni bir sayfa açacağını söyledi.

En önemli ve hızlı etkinin, kredi kanallarının yeniden sağlıklı biçimde işlemesi, şirketlerin ve bankaların bilançolarının iyileşmesi şeklinde olacağını belirten Avdagiç, "Bu da üretim ve refah artışını sağlar. Ancak bunun için ekonominin tüm aktörlerinin elini taşın altına koyması gerekiyor. Meclis'ten geçen yeniden yapılandırma kanunu bu anlamda çok önemli. Biz buna bir 'finansal restorasyon planı' diyoruz. Çünkü daha önceki borç yapılandırma programlarından çok daha köklü düzenlemelerin devreye gireceğini görüyoruz. Bu plan, kesinlikle bir 'şirket kurtarma' operasyonu değildir, olmamalıdır. Meclis'ten geçen yasa da içerdiği maddelerle bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Buradaki en önemli husus ise bir borç ötelemeden ziyade, finans kesimi ve reel kesimin bilançolarının güçlendirilmesi yaklaşımının söz konusu olmasıdır." şeklinde konuştu.

Doğal olarak söz konusu iyileşmelerin bir yandan da kamunun vergi toplama potansiyelinin artmasına olumlu katkı yapacağını vurgulayan Avdagiç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Planda oldukça kritik düzenlemeler var. Mesela, firmaların borçlarının yeniden yapılandırılması sonucunda 'borçlarını geri ödeme kabiliyeti kazanacağına kanaat getirilmesi' şartı aranacak. Bu noktada değerlendirmeyi bağımsız kuruluşlar yapabilecek. Burada şirket varlıklarının değerlemesinin adil ve hakkaniyetli bir şekilde yapılması da son derece önemli. Ayrıca, hazırlanacak Çerçeve Anlaşması'nın borçlu ve alacaklının hak ve yükümlülüklerini adil olarak belirleyeceğine inanıyoruz.

Ayrıca, bu yapılandırma sırasında tüm finansal araç ve yöntemler masada olacak. Yani teminat azaltmak, hisse devri, bankalarla firmalar arasında bir ortaklık ilişkisi kurmak gibi farklı yollara da başvurulacak. Bunun borçlarını çevirmekte sıkıntı yaşayan firmalar için önemli bir çıkış yolu olduğuna inanıyoruz. Çünkü her firma için ayrı bir reçete yazılacak.Bu noktada, yapılandırma kapsamına alınan şirketin uzun dönemde varlığını sürdürebilmesi için gerekmesi halinde ek finansman ile desteklenmesine fırsat tanınması çok önemli."

"Bilançolarımız güçlenerek yola devam edeceğiz"

Şekib Avdagiç, süre olarak ilk etapta 2 yıllık bir takvim ortaya konulmuş olsa da bu sürenin Cumhurbaşkanı tarafından 4 yıla uzatılabileceğini, bunun planın zamana yayılarak sağlıklı bir şekilde yürütülmesine katkı sunacağını söyledi.

Kredilerin tüm bu yöntemlerle yeniden yapılandırılması sırasında bankacıların Bankacılık Kanunu nedeni ile çekimser kalmasını sağlayan bazı hassasiyetlerin de giderildiğine dikkati çeken Avdagiç, bunun da planın daha büyük bir kararlılık ve cesaretle uygulanmasına katkı sunacağına inandıklarını belirtti.

Avdagiç, daha önce de "İstanbul Yaklaşımı" ile bankalar ve reel kesim arasında benzer bir Çerçeve Anlaşması'nın uygulamaya alındığını anımsatarak, söz konusu programdan 300’ü aşkın şirketin yararlandığını ve gayet de iyi sonuçlar elde edildiğini aktardı.

Bugün hem finans kesiminin hem de reel sektörün çok daha güçlü ve tecrübeli durumda olduğunu vurgulayan Avdagiç, "İTO olarak bu adımın; üretimin, istihdamın ve ihracatın damarlarını açma konusunda önemli bir işlev üstleneceğine inanıyoruz. Zamanında alınan bu tedbirlerle bilançolarımız güçlenerek yola devam edeceğiz ve piyasa çarklarındaki hızlandırıcı etkisini de büyüme için bir kaldıraç olarak kullanabileceğiz. Bundan sonra atılacak adımların da bu anlayış çerçevesinde yürütüleceğine, oluşturulacak uygulamaya esas Çerçeve Anlaşması'nın da finansal restorasyonun ruhuna uygun olacağına inancımız tam." diye konuştu.

"Yeniden yapılandırma, bir ara müdahale olarak algılanmalı"

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan da TBMM'den geçen Torba Yasa ile finansal güçlük çeken firmalara bir kez daha yapılandırma fırsatı tanındığını, bu durumun gittikçe eriyen sermaye yapısının yeniden canlandırılması ve istihdam düzeylerinin korunması adına önemli bir adım olduğunu vurguladı.

Firma kayıplarının özellikle üretim ve sanayileşmenin önünde ciddi bir engel olduğunu belirten Kaan, ölçek büyüklüğüyle paralel olarak batık her firmanın maliyetinin aslında tüm sanayi kesimi üzerinde bir yük olduğunu söyledi.

Kaan, yeniden yapılandırmanın nihai bir çözüm olarak değil, bir ara müdahale olarak algılanması gerektiğini ifade ederek, "Finansal açıdan zorlanan firmalar için köklü bir önlem ancak onların üretim ve yatırım ortamlarında karşılaştıkları engelleri ortadan kaldırmak ve yatırım ortamını iyileştirmekle mümkün olacaktır. Varlık Barışı'nda sürenin uzatılması, yurt dışında kazanılmış altın, döviz, para, menkul kıymetler, sermaye piyasası araçları, varlık kanaat verici bir belgeyle ispatlanan taşınmazların milli kaynak olarak muhasebeleşmesi, yurt dışında biriken milli sermayenin yurt içine aktarılması adına önemlidir. Buradan gerçekleşecek tasarrufların iyi değerlendirilmesi ve sisteme verimli bir şekilde aktarılması ekonomide canlanmayı teşvik edebilir. Ayrıca verginin gider olarak yazılmaması ve başka vergilerden mahsup edilemeyecek olması, Türkiye'ye getirilen varlıkların elden çıkmasından doğan zararların gelir ve kurumlar vergisi açısından gider ve indirim kapsamına giremeyecek olması da kaynak aktarımını teşvik edecek bir önlem olacaktır." şeklinde konuştu.

Merkez Bankası ile ilgili maddelere de değinen Kaan, şunları kaydetti:

"Merkez Bankası'nın, zorunlu karşılıklar ve umumi disponibilite belirlerken bilanço içi ve dışı unsurları da dikkate alacak olması zorunlu karşılık mekanizmasının piyasa düzenleme fonksiyonunu daha etkin kılacak bir önlem olarak görünmektedir. Böylece değişen piyasa dalgalanmaları karşısında banka taleplerini anlık karşılayarak nakit akışına doğrudan ve etkin müdahale edecektir. Hisse dağıtımından sonra kalan kısmın yüzde 10’unun fevkalade ihtiyat akçesi yerine doğrudan ihtiyat akçesine aktarılması ve ihtiyat akçelerinin genel kurul kararı olmadan Hazine'ye aktarılmasının önünü açan madde ise Merkez Bankası işleyişinde yapısal bir değişim şeklinde ele alınmalıdır.

Neticede Merkez Bankası, kamu adına faaliyet içinde olsa bile aslında Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanması gereken bir anonim şirkettir. Para basma yetkisine sahip bir kurum için yedek akçe uygulaması bu açıdan gereksiz olsa da Hazine'ye aktarılan bu kısmın sistemin sürekliliği açısından iyi korunması gerekir. Yedek akçelerin Hazine'ye, yani bütçeye aktarılması, sisteme likidite aktarmak adına kısa vadeli bir çözüm olarak ele alınmamalıdır. Ancak Merkez Bankası'nın hem işleyiş hem de konumlanmasında meydana gelen bu değişimin enflasyonist baskı üretmemesi adına iyi takip edilmesi gerekir. Para arzı mekanizmasının bu aşamada daha titiz uygulanması esastır."

"Şirketlerimiz ciddi nefes alacak"

ASKON Genel Başkanı Orhan Aydın ise finansal yeniden yapılandırma kapsamına şirketlerin alınacak olmasının iş dünyası adına müjdeli bir haber olduğunu belirterek, iş dünyasının bu fırsatları kaçırmaması gerektiğini söyledi.

Bu fırsatlar sayesinde şirketlerin ciddi nefes alacağını ifade eden Aydın, finansal yeniden yapılandırma kapsamına alınacak borçluların mali durumunun tespiti ve finansal yeniden yapılandırmanın uygulanabilirliğine ilişkin değerlendirmenin, bağımsız denetim kuruluşlarına, Çerçeve Anlaşmaları kapsamında belirlenecek yeterli bilgi ve uzmanlığa sahip kuruluşlara veya borçlu tarafından kabul edilmesi halinde alacaklı kuruluşlara yaptırılacak olmasının da gayet yerinde olduğunu vurguladı.

Aydın, "Sonuç itibarıyla gerek vergi barışının uzatılması gerekse finansal yeniden yapılandırmanın da yer aldığı kararlar, 4 yıllık kesintisiz icraat döneminin lokomotifi olacak, şirketlerimizin canlanması ile arzulanan hedeflerin gerçekleştirilmesi de mümkün olacaktır." dedi.