Borçlanma ortak ol

“Faizle geçinen değil, yatırım bankalarına ihtiyaç olduğunu” vurgulayan MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan, “Bankalara borçlanmak yerine ortaklığı tercih ediyoruz” dedi. Üretimin sırtındaki faiz yükünün azaltılması gerektiğine dikkat çeken Kaan, Yeni Şafak’a yaptığı açıklamada, “Üyelerimiz içinde krediyle hiç çalışmamış gruplar var. Öz sermayeleriyle çalıştıkları için kriz dönemlerinde bile yüzde 10-15 büyüyorlar” diye konuştu.

İbrahim Acar Mesude Demirhan
Abdurrahman Kaan

11 bine yaklaşan üyesi ve 224’ü yurt dışında olmak üzere 311 noktaya ulaşan şube ağıyla Türkiye'nin en büyük iş dünyası sivil toplum kuruluşlarından biri olan Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), ‘tazelenme’ adını verdiği bir kurumsal dönüşüm sürecinden geçiyor. Tamamlanmak üzere olan MÜSİAD’ın yeni yönetim modeli; ekonomideki iş yapma biçimlerindeki değişikliği yansıtan ve örnek teşkil edecek bir çalışma olarak dikkat çekiyor.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2019/07/30/12/49/resized_eef6a-73c76d96detay1.jpg

“GÜNEŞ” GİBİ BİR “MÜSİAD MECLİSİ”

MÜSİAD Başkanı Abdurrahman Kaan; bayramdan sonra açıklamayı hedeflediklerini ifade ettiği yeni yönetim modelini ana hatlarıyla Yeni Şafak’a anlattı. Üretim ve ortaklık temeline oturtulan sistemin önemli ayaklarından birini “MÜSİAD Meclisi” bir diğerini ise “Proje uygulama” olacak. Genel Başkan Kaan ile, “Güneş Sistemi” adını verdiği yeni modelin yanısıra Türkiye ve dünya ekonomisine ilişkin ekonomideki güncel konuları da konuştuk.

Yeni Şafak'ın sorularını yanıtlayan Kaan'ın özellikle üzerinde durduğu bir konu var. Borca dayalı değil, ortaklığa dayalı bir sistemin Türkiye’de yerleşmesi gerektiğinin altını çizen Kaan, “Bankaların da artık para alan para satan değil de yatırım bankacılığına dönüşmesi konusu var. Şu anda bizler bankalardan değil; birleşerek şirketleşme yoluna giden bir yapıyı yavaş yavaş kurmaya başladık. MÜSİAD üyeleri buna doğru yönelmeye başladı” dedi.

DIŞARIDAN GELEN SALDIRILAR EKONOMİYİ ETKİLİYOR

Şu an ekonomideki mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dünyanın merkezinde bir ülke olduğumuz için gelişmelerden etkileniyoruz. Özellikle Trump'ın başa gelmesiyle birlikte 2030'a kadar dünyadaki planlanmış olan iktisadi sistemin değiştiğini görüyoruz. Kendisinin de bir iş adamı kökeni olmasının da etkisiyle dünya sistemine çok ciddi yansımaları oldu. Türkiye'de ekonomiyi etkileyen en önemli unsur dışarıdan gelen, saldırılar ve siyasi unsurlar. Bu konudaki kırılganlığımız en büyük sıkıntımız. Yoksa, verilere baktığınızda aslında bir sorun yok. Döviz neden artıyor? Tek sebep Türkiye'de yeterli üretim algısının giderek, tüketime yönelmesi. Bu algıyı zihni artık Türkiye'de oturtamazsak hep günlük çalışmalarla gideceğiz.

Sanki bir ders aldık gibi. İçeriden üretelim, az ithal edelim, sanayiye destek olalım

Bakanlık bunu kontrol ederek yapıyor. Bıraksak yine ithalata dönebilir. Sanayici kesimi kredili çalışmalardan dolayı geçtiğimiz dönemdeki o alışkanlıktan dolayı biraz sıkıntı içerisinde. Ama bunu atlattığımızda artık dibi gördüğümüzü düşünüyorum. Son 10 gündür de piyasalarda bir canlanma başladı. Eğer başka bir saldırı olmazsa Türkiye artık bundan sonra büyüme trendine gireceğini düşünüyoruz.

ÜRETİM VE YATIRIM HATTINDA DENGE ŞART

Bu sıkıntılı süreçte şirketler bir detoks yaptılar mı?

Dediğiniz gibi malı mülkü var ama krediye sarılıyor. Finansmana erişimin zorlaştığı bir dönemde bir detoks olayı yaşandı. Kredi alacağıma kendi öz sermayemden bir şeyler satayım. Sanki bunu yapanlar daha avantajlı hale geldi.

Faiz indirimi konusu ekonomiyi rahatlatır mı? Tabi ki bir ölçüde rahatlatır. Algıyı düzeltir ama yeterli olur mu? Hayır. Çünkü bizim MÜSİAD olarak her zaman söylediğimiz bir konu var. Üretim ve yatırım hattında, tatmin edici bir denge oluşturmamız lazım. Türkiye nüfusu yıllık 1 milyon artan bir ülke. Bu artarken sizin hem sanayi üretiminde, aynı zamanda tarımsal üretimi tabanındaki algıyı yükseltmeniz lazım. Bu dengeyi, sağlamamız gerekiyor. Biz işin üretim tarafındayız. Bir ülkede paranın gücünü, ülkenin üretim gücü belirler.

İŞÇİ AÇIĞI ÜRETİMİ ETKİLİYOR

Mesela en çok konuştuğumuz, nitelikli elaman bulamadığımız. Evet, Türkiye'de işsizlik sorunu var. Ama baktığımız zaman gerçekte, işsizlik var mı diye sorduğunuzda işsizlik sadece Güneydoğu'da var. Onun haricindeki tüm illerde işçi açığı var. Vasıfsız dahil olmak üzere açık var. İşletmelerim Trakya'da. Orada işçi bulamıyoruz. Bu üretimi etkiliyor. Biz planlama yapıyoruz. Yarın şu kadar üretim şu kadar sipariş var. Bakıyorsunuz işçi ertesi gün gelmiyor. Ekonomiyi canlandıracak temel unsur insan. Ancak kalifiye eleman konusunda da git gide fakirleşiyoruz. Mesela meslek liselerinde tematik lise kavramını getirdik. Meslek liselerinin içinde mağazalar açtık. Yeni bir başlangıç ortaya koymaya çalışıyoruz. Bunu yaparken bir model de ortaya da koymaya çalışıyoruz. Meslek liselerini Türkiye'de arttırdığımız sürece bizim özellikle bu fakirleşme konusunda, insan kaynakları fakirleşmesini düzeltmemiz lazım.

Üretimi nasıl teşvik edeceğiz?

Proje odaklı çalıştırıp, Türkiye'de her modelin proje bazlı çalışmaya bağlamak. Kırsal dönüşümle birlikte, şehirleşmenin bağlanması konusu var. Kırsal dönüşümle ilgili izleme komitesine MÜSİAD girdi. Bu konuda alt yapımız da var. Bir de tabi eğitim planlamaya girildi. Bu üç ayağı yapıldığı takdirde bu dediğimiz oluşturabilir.

TÜRKİYE ÜRETİM ÜSSÜ OLMALI

Ticaret savaşları dünya ekonomisini genel olarak nasıl etkiliyor?

Bugün Türkiye'nin dünyanın merkezinde olması, enerji kaynaklarının yüzde 75'nin olduğu bir bölgede olmamızın, bir köprü olması, lojistik olarak da, tüketim pazarlarına yakın olmamamızın aslında çok büyük avantajı var. Türkiye'yi üretim üssü yaptığınız zaman, çok hızlı bir şekilde pazara, oyuncu olarak girebiliriz. Çünkü bugün Çin'in de üretim maliyetleri artmış durumda. Bu bir miktar Hindistan'a kayıyor. Eğer uluslararası bu yakınlaşma içine bizde dahil olmazsak ticareti büyütmemiz mümkün değil.

Finansmana erişimde zorluklar devam ediyor mu?

Şu anda bankalarda bir miktar rahatlama var. Kredi talebi azaldı. En büyük sıkıntımız konut sektöründeydi. Konut hızlı bir şekilde büyüdü ve tamamen banka kredileriyle büyüdüler. Bankalardaki kredi talebini çok yükseltti. Özellikle sanayi kesimindeki durgunluğu da bir miktar göz önüne aldığınız zaman bankaların şu an rahatlamış boyutta olduğunu söyleyebiliriz.

Bankalar kapıları az çalınca mutlu mu oluyorlar?

Bizim yönlendirmemize gelirsek, iki yıldır söylediğimiz Türkiye'de borca dayalı değil, ortaklığa dayalı bir sistemin Türkiye'de yerleşmesi. Bankalarında artık para alan para satan değil de yatırım bankacılığına dönüşmesi konusu var. Şu anda bankalardan değil, birleşerek, şirketleşme yoluna giden, bir yapıyı yavaş yavaş MÜSİAD üyeleri buna doğru yönelmeye başladı. Faiz oranları düştükçe kredi maliyetleri düşüyor. Biz zaten faize karşıyız. Geldiğim gün itibariyle faizin yükünü azaltacak veya tamamen kaldıracak sistemler üzerine hareket edeceğiz diye konuştuk. Onun için iyi üretim, karlı üretim, modelleri koyduğumuz zaman zaten bankalara gidişat, azalmış olacak

KREDİ ALMAYAN KARLI ÇIKTI

Orta ölçekli sanayi bölgeleri projemiz var. Orada katılım bankasıyla ortak bir proje yapacağız. Türkiye'de bunu yaygınlaştıracağız. Aynı şekilde yine yenilenebilir enerji konusunda, bir projemiz var. Bunu da başka bir katılım bankası ile ortak olarak yürütmeye çalışıyoruz. Yatırım bankacılığına teşvik etmeye çalışıyoruz. Üyelerimiz içinde ciddi bir kısım hiç krediyle çalışmayan gruplarımız var. Bunlar kriz dönemlerinde dahi büyüyorlar. Yüzde 10-15, büyüyorlar. Hatta kendi şirketimde bu dönemde yüzde 20'ye yakın büyüme sağladık. Çünkü öz sermaye ile çalışıyorsun.

311 nokta hizmet veriyoruz

Yeni bir anlayış geliştirdik

MÜSİAD’ın faaliyetlerinden bahseder misiniz?

MÜSİAD olarak biz adına tazelenme dediğimiz yeni bir yapılanma içine girdik. Bunu neden yaptık? MÜSİAD olarak 29’uncu yılımızı tamamladık. Yeni bir anlayış, yeni bir felsefeyi Türkiye’ye oturttuk. Yeni bir yönetim modeli yaptık. İsmine de güneş sistemi dedik. Dünyada ilktir. Bunun Türkiye’ye model olacağını düşünüyorum. Yine merkezi bir yapı var. Ama daha proje odaklı, felsefesi olan bir çalışma. Biz burada iş geliştirme, iş ortamı geliştirme, ana felsefesi altında. Aynı zamanda planlama ve uygulama başlığında, altında meclis ve saha diye ayırdığımız yeni bir yapılanma modeliyle üst kurulların yine içinde olduğu, fakat onlara bağlı olarak da tematik ve yarı tematik, isimler altında, yeni bir anlayışı Türkiye’ye getirdik.

Yatırım için ciddi talep var

Masanızda yoğun bir gündem var. Bu aralar odaklandığınız bir konu var mı?

MÜSİAD INVEST diye tabir ettiğimiz bir çalışmamız var. Bunu özellikle yatırımda birleştirici güç yani yurt dışında, Türkiye’ye yatırım yapanlar için, bir çalışmamız var. Yine tazelenme süreci ile ilgili olarak, çok ciddi yatırım yapmak için gelenler var. Onlarla buluşuyoruz. Hatta onların, Türkiye’deki ikametlerine kadar o alanda çalışıyoruz. MÜSİAD AKADEMİ ile nitelikli iş insanı yetiştirme konusun da çok ciddi çalışma yapıyoruz. MÜSİAD’ın biz sermaye üssü olarak, her yönüyle projelerimizle hem üyesine kazandıracak, geliştirecek hem de ülkesine hizmet edecek, aynı zamanda dünyadaki bu entegrasyonla birlikte gelecek yatırımcıyı da biz yerlileştirme olarak yapıyoruz.