Maliye Bakanı Naci Ağbal, katıldığı Vergi Konseyi Genel Kurulu öncesi basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
'40 BİN KERE DÜŞÜNDÜK'
Bir gazetecinin 14 şeker fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin, "Daha önce siz de şekerin stratejik bir ürün olduğunu ve fabrikalar özelleştirilirken 40 kere düşünülmesi gerektiğini söylemiştiniz. 40 kere düşündünüz mü?" şeklindeki sorusuna karşılık Ağbal, 40 bin kere düşündüklerini söyledi.
ÖZEL BİR ÖZELLEŞTİRME PROGRAMI
Bu düşünme neticesinde şeker fabrikalarına özel bir özelleştirme programı geliştirdiklerini dile getiren Ağbal, şekerin çok stratejik olduğunu, bunu çok iyi bildiklerini aktardı.
YÜZDE 58'İ KAMUDA
Ağbal, bugün Türkiye'de hem kamunun, hem de özel sektörün şeker üretiminin içinde bulunduğunu kaydederken şu anda piyasanın yüzde 58'inin kamunun, yüzde 42'sinin özel sektörün olduğunu bildirdi.
'TARAFLARLA GÖRÜŞTÜK'
Serbest piyasa ekonomisine inanan, devletin ekonomideki yerinin düzenleme, denetleme, gözetim ve piyasaların regüle edilmesi anlayışı içerisinde olan bir hükümet olduklarını anlatan Ağbal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şeker fabrikalarıyla ilgili çalışmaya başladığımız ilk andan itibaren bu konunun tarafı olan herkes ile görüştük. Sendikamızla görüştük, üreticilerimizle görüştük. Ben bizzat kendim şeker fabrikalarına ziyaretlerde bulundum. Gidip öyle genel müdür odalarında oturup da basına demeç vermedim. Oradaki işçi kardeşlerimizin yanına gittim, üretim sahalarına girdim. Şeker pancarının ilk fabrikaya girdiği andan, torbanın içerisine paketlendiği ana bütün üretimi yerinde gezdim. Şeker pancarı üreticileriyle bir araya geldim. Bu süreçte herkesin bu konuyla ilgili beklentilerini aldık, kendilerini dinledik. Bize 'şeker fabrikalarıyla ilgili üretim devam etsin' denildi. Onun için şartnameye üretimin devam etmesi için hükümler koyduk."
5 YIL ÜRETİM GARANTİSİ
Ağbal, fabrikaları üretici birliklerinin, şehirlerdeki yatırımcıların çok almak istediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Almak istiyorlarsa alsınlar. Fabrikalarına sahip çıkıyorlar. Hepimizin, milletin fabrikaları onlar. Alacaklar da bu milletin vatandaşları, yatırımcıları. Şeker fabrikaları üretime devam edecek. Şeker pancarının da, fabrikaların üretiminin de devam edeceği şekilde asgari 5 yıl boyunca üretimi garanti edecek hükümler koyduk. Herhangi bir şekilde üretimi düşürürse, o üretiminden meydana gelecek düşüş otomatikman Türkiye şeker fabrikalarına kota olarak geri dönüyor.
Hiçbir yatırımcı bu kadar bir sermayeyi bağladıktan sonra, piyasada bu kadar arz ve talebin olduğu bir yerde üretim yapmamayı zaten tercih etmez. Dolayısıyla üretimin devamını sağlayacak teminatlar getirdik."
ÜRETİCİ VE ÇALIŞANLARIN HAKKINA KORUMA
Ağbal, şeker pancarı üreticilerinin haklı olarak, "İlerisinde de mevcut kotalarımız var, mevcut sözleşmelerimiz var. Biz bunlarla devam etmek istiyoruz." dediğini kaydederek, bunun için şartnameye hüküm koyduklarını, şeker pancarı üreticilerinin bugün şeker fabrikalarıyla hangi sözleşmeleri varsa o sözleşmelerin aynen devam edeceğini vurguladı.
Üreticiler açısından şeker pancarı kazanımları bugün neyse aynen koruduklarını ifade eden Ağbal şu şekilde konuştu:
"Bu fabrikaları alın terleriyle çalıştıran işçilerimiz var, orada yöneticilerimiz var, kardeşlerimiz var. O fabrikalardaki kardeşlerimizin, nasıl kan ter içerisinde büyük bir gayretle o fabrikaları ayakta tuttuklarına şahitlik etmiş bir insanım. Eskişehir'de makine fabrikasını gezdim, Allah onlardan razı olsun. Orada bu ülke için ne kadar üretim yaptıklarını gören bir insanım. Şeker fabrikalarında çalışan bütün işçi kardeşlerimizin bugünkü haklarını koruyacağız. Çalışma koşullarını koruyacağız. Kamu da mı kalmak istiyor? O arkadaşlarımıza kamuda, ister fabrikada çalışmaya devam etsin, ister kamuda başka bir yere geçmek istesin biz arkadaşlarımızın oradaki istihdam kazanımlarını ve güvencelerini de şartnameye koyduk. Geçici, sürekli işçilerimiz var. O kardeşlerimiz bugün isterlerse aynı ildeki bir başka kamu kurumunda çalışabilirler. İsterlerse şeker fabrikasında çalışmaya devam edecekler. Ne zaman isterlerse de kamuya geri dönme haklarını veriyoruz onlara. Bunu da sağladık."
ARAZİLERİN RANTA AÇILMAMASI İÇİN DÜZENLEME
Ağbal, şeker fabrikalarının değerli arazileri olduğunun söylendiğini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben de görüyorum değerli arazileri olduğunu. Şartnameyi düzenlerken özellikle özelleştirmeye konu olacak arazi büyüklüğünü fabrikanın üretim sahasıyla sınırladık. Fabrikanın üretim sahası dışında olan bütün arsa ve arazileri bu özelleştirme işinin dışında tuttuk. Buradan kimse bir rant elde etmesin diye. Şeker kritik, stratejik bir ürün. Bunun ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Ama bu ürünün stratejik olması, bunun serbest piyasa ekonomisi içerisinde yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Üretimin sürdürülebilirliği açısından, devlet olarak bugün ilgili bakanlıklarımız var. Piyasadaki rekabet açısında, çiftçilerimizin korunması açısından her türlü tedbirleri aldık, bundan sonra da almaya devam ederiz. Bu özelleştirme uygulamasını yapıyoruz ama şeker fabrikalarının hala geride fabrikaları var."
SOSYAL ÖZELLEŞTİRME
Ağbal, "Burada şeker pancarı üreticilerimizi koruyan, onların kazanımlarını koruyan, çalışanlarımızın kazanımlarını koruyan, üretimin sürekliliğini sağlayan ve fabrikalarımızın bundan sonraki süreçte de üretimlerini devam ettirmelerini sağlayacak bir özelleştirme modeli geliştirdik. Ben buna 'sosyal özelleştirme' diyorum." dedi.
Hayatı boyunca şeker fabrikalarına uğramamış bazılarının gidip şeker fabrikaları önünde poz verdiğini belirten Ağbal, buna milletin inanmadığını bildirdi.
Bugün bile işçilerle, üreticilerle, kooperatiflerle, sendikalarla görüştüklerini ve diyalog kurduklarını dile getiren Ağbal, daha da yapılması gereken iyileştirme alanları varsa onları konuştuklarını söyledi.
İHALEDE ŞEFFAF SÜREÇ
Ağbal, her türlü öneriye açık olduklarını tüm muhataplarına ilettikleri kaydederek, şu ifadeleri kullandı:
"Gerek çalışanlar, gerek üreticiler, gerekse özelleştirme uygulaması bakımından güzel öneriler de geliyor. Burada samimi, ifade edilen endişelerin farkında ama bu endişeleri giderecek gerekli sigortalar, gerekli kontrol noktaları oluşturulmuş bir süreçten bahsediyoruz. Şeker fabrikalarımızın bulunduğu illerdeki yatırımcıların, oradaki sivil toplum örgütlerinin, kamu kurumlarının, ilgili kişilerin bir araya gelerek bu fabrikalara sahip çıktığını da görüyorum."
Ağbal, özellikle ihale sürecinde de katılımın çok olmasını sağlayacak, yerel aktörlerin ve yerel isteklerin de bu ihaleye katılmasını sağlayacak düzenlemeler yaptıklarını bildirdi.
Geçici teminat tutarlarını olabildiğince düşük tuttuklarını, konsorsiyum olarak ihaleye girmenin önünü açtıklarını aktaran Ağbal, "Şeker pancarı üreticisi kooperatiflerimiz var, sivil toplum örgütlerimiz var, şehirlerimiz de yatırımcılar var. Hepsi biraraya gelip bu ihalelere katılabilecekler. İhale sürecinde de herhangi bir şekilde ön eleme de olmayacak. Herkes gelecek ihale salonunda açık artırmayla tekliflerini verecek." şeklinde konuştu.
BÜYÜMESİ İÇİN DESTEK VERİLECEK
Ağbal, şeker fabrikalarının üretimine aynen devam etmesi ve büyütülmesi noktasında hükümet olarak her türlü gayreti, çabayı göstereceklerini ve desteği vereceklerini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kimse burada geleceğe dair bir müneccimlik yapıp da 'şöyle olacak, böyle olacak' demesin. Bu şeker fabrikalarının hepsi özel sektörde de, kamuda da olsa milletin malı. Biz de hükümet olarak milletin malını korumaya kararlıyız. Süreci çok anlayışlı, çok diyalog içerisinde götürüyoruz. Sözü olacak herkes söylesin, sıkıntı yok. Ama gerçek olmayan evhamlar üzerine kurulu bir anlayışı da kabul etmediğimi özellikle söylemek isterim. Neticede burada göreceksiniz bu fabrikalar daha da güçlenecek."
İLAVE YATIRIM VE İSTİHDAM
Ağbal, bir gazetecinin, "Efendim siz evhamlardan bahsettiniz ama '5 yıl süreyle üretim şartı getirdik' dediniz." şeklindeki cümlesi üzerine, şunları söyledi:
"Arkadaşlar 5 yıl sonrası da bizim. Merak etmeyin o fabrikalar ayakta kalacak. Türkiye'de nüfus artıyor. Şeker pancarı üretiminin daha da büyümesi için gayret edeceğiz. Şeker pancarı üretimine devlet olarak her aşamada destek olmaya devam edeceğiz. Şeker pancarı regüle edilmiş bir pazar. Türkiye'de şeker pancarı üretimiyle tüketimi aşağı yukarı birbirini dengeleyecek şekilde konumlandırılmış.
Bu fabrikaları alan yatırımcılar ister kooperatifler alsın, ister yerel yatırımcılar alsın hepsi için hazırda bir pazar var. Yani şöyle bir düşünce mi var yani; 'bunlar bu fabrikaları alacaklar sırtlarına yükleyip bir yerlere götürecekler' şeklinde. Niye götürsün ki... Bu fabrikaların hepsinde ilave yatırımlar yapılacak ilave istihdam sağlanacak."
Ağbal, şeker pancarı üreticisinin bu üretimini daha uygun koşullarda yapmasının önünün açılacağını kaydederek, bu konuda şeker üretimi ile şeker tüketimi konusunda hükümet olarak her zaman gözlerinin piyasanın üzerinde olacağını vurguladı.
Kimsenin endişe etmemesini isteyen Ağbal, "Burada bizim amacımız şeker pancarı üretiminden sofraya gelen şekere kadar bütün süreçte hem üreticimizin hem tüketicimizin hem çalışanımızın hem nakliye işi yapan kooperatiflerdeki kardeşlerimizin bu alın terini korumak, ihtiyacını karşılamaktır." dedi.
NİŞASTA BAZLI ŞEKER ELEŞTİRİSİ
Ağbal, şeker fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin nişasta bazlı şeker konusundaki eleştirilere dair, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'de gündeme getirilen konularla ilgili yetkili kurullar, ilgili bakanlıklar bu konuları takip etmektedir. Bu konulardaki hassasiyet hepimizin hassasiyetidir. Orada bir sıkıntı yok. O konu ile bu konuyu yan yana getirme gayretleri doğru değil. Her ürünün kendisine göre bir ihtiyacı olduğu bir yer var. Ama söylüyorum; Şeker pancarı üretiminin Türkiye'de ihtiyaçlar çerçevesinde daha da gelişmesi, daha da büyümesi, şeker pancarı üreticimizin bu üretimini daha da artırması için hükümet olarak her aşamada, her süreçte, her dönemde gerekli desteği vermeye devam edeceğiz."
"Bu fabrikalar bizim fabrikalarımız, alan yatırımcılar bizim insanlarımız, bizim yatırımcılarımız." diyen Ağbal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Göreceksiniz o fabrikaların üretimini artıracaklar, teknolojisini yenileyecekler. Bulundukları illerde sosyal sorumluluk projeleri yapacaklar. Toplumun birer parçası olmaya devam edecekler. Bunu lütfen görelim. Birtakım evhamlar üzerinden milletin kafasını karıştırmaya kimse kalkmasın zaten millet inanmıyor."