ABD'de salı günü yapılacak başkanlık seçimlerinden kimin zaferle çıkacağı dünyanın en büyük ekonomisinin geleceğini de belirleyecek. Cumhuriyetçi Donald Trump'ın başkan seçilmesi ekonomide radikal değişimler yaşanmasına, Demokrat Hillary Clinton'ın galip gelmesi ise statükonun devam etmesine yol açacak.
Clinton'ın vergi planı zenginleri hedef alıyor
Clinton ve Trump'ın ABD ekonomisini özellikle uzun vadede derinden etkileyecek politikalarının başında vergi reformları geliyor.
Trump vergilerin azaltılmasını istiyor
Diğer taraftan Trump, vergilerin azaltılmasının ekonomiyi canlandıracağı teziyle gelir vergisi dilimlerinin ve bunlara karşılık gelen vergi oranlarının yediden üçe indirilmesi teklif ediyor.
Ayrıca, şu an yüzde 35 olan kurumlar vergisinin yüzde 15'e çekilmesini öneren Trump, bunun Amerikalı şirketlerin daha düşük vergili ülkelere taşınmasını önleyeceğini ve taşınanların geri dönmesini sağlayacağını öne sürüyor.
Trump, buna ilaveten, Cumhuriyetçilerin uzun zamandır karşı çıktığı veraset vergisinin tamamen kaldırılmasını planlıyor. Öte yandan, Trump'ın bazı haberlerde yer aldığı gibi emlak vergisini kaldırma gibi bir teklifi yok, bu durum veraset vergisi (estate tax) ve gayrimenkul vergisinin (real estate tax) birbiriyle karıştırılması ya da çeviri hatasından kaynaklanıyor.
Ticaret karşıtlığında Trump öne çıkıyor
Demokrat aday Clinton sadece istihdam imkanları ve daha yüksek ücretler sağlayacak ticaret anlaşmalarını destekleyeceklerini söylerken, Trump yürürlükte olan ve müzakare edilen tüm anlaşmaları iptal etmeye kadar varan popülist teklifleriyle öne çıkıyor.
Dışişleri Bakanı iken müzakerelerini sürdürdüğü Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) hakkında fikir değiştiren Clinton, son hali kamuoyuna sunulan anlaşmayı kendi kriterlerini karşılamadığı için desteklemeyeceğini söylüyor.
Clinton, Trump'ın “uçuk" politikalarının gümrük savaşlarına yol açacağını, ABD'yi yalnızlaştıracağını ve ekonomiyi resesyona sürükleyeceğini öne sürüyor.
Clinton regülasyonları artırmak, Trump azaltmak istiyor
Finansal regülasyonlar, iki adayın birbirine zıt politikalara sahip olduğu bir başka başlık.
Aşırı regülasyonların ülkeyi her yıl 2 trilyon doların üzerinde zarara uğrattığını ve ekonominin yüzde 25 daha küçük kalmasına neden olduğunu savunan Trump ise Dood Frank'ın tamamen kaldırmasını istiyor. Bu ise ülkede 2010 yılında yürürlüğe giren Dodd-Frank yasası gereğince açılan Tüketicinin Finansal Haklarının Korunması Ofisi, Finansal İstikrar Gözetim Konseyi ve Federal Sigorta Ofisi gibi kuruluşların kapatılacağı anlamına geliyor.
Clinton'un statükoyu koruyacak “güvercin" atamalar yapacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla, başkanlık seçiminin sonucu, küresel ekonomideki en etkili aktör olan Fed'in para politikasını etkileyeceğinden tüm dünya için büyük önem taşıyor.
Asgari ücret için Clinton 12, Trump 10 dolar öneriyor
Trump ise birçok konuda olduğu gibi asgari ücret konusunda da değişen çelişkili açıklamalarda bulundu. Kasım 2015'te katıldığı bir tartışma programında ABD'de ücretlerin çok yüksek olduğundan yakınan Trump, geçen mayısta ise "İnsanlar nasıl saat başına 7,50 dolarla geçiniyor bilmiyorum. Bu açıdan, ücretlerde belirli bir ölçüde artış görmek isterim" demişti. Genel olarak asgari ücret artışının eyalet yönetimlerine bırakılması gerektiğini savunan Cumhuriyetçi adayın en güncel teklifi ise federal asgari ücretin 10 dolara çıkarılması.
Bununla birlikte, her iki aday, New York gibi yaşam maliyeti yüksek olan bölge ve şehirlerde yerel yönetimlerin daha yüksek asgari ücret uygulayabilmesini destekliyor.