Siyasetin samimiyet sınavı

Fotoğraf: Arşiv

Doç. Dr. Kenan Baş - Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi

Kelime kökeni Arapçaya dayanan ve bununla birlikte yönetmek, yetiştirmek, geliştirmek, eğitmek gibi farklı anlamları içeren siyaset kavramı günümüzde artık bilinenden çok daha fazlasını karşılamaya muktedir bir hale dönüşmüştür. Toplumun her yaş ve farklı kesimleri ile farklı boyutları (ekonomik, kültürel, dini, siyasi…) için farklı manalar ifade eden siyaset, her geçen gün kazanımlarıyla birlikte kayıplarıyla da toplumun günlük yaşamı içerisinde zirvede olan yerini korumaya devam etmektedir.

Ekranlarda, yazılı ve görsel basında, sosyal medya platformlarında, sokaklarda, çay ve kahve sohbetlerinde vatandaşın diline ve zihnine konuk olan siyasi figürler ve onların uzantıları olan politikalar, senaryolar, olmuşlar ve olacaklar bu toplumun gelecekte her anlamda var olma düşüncesini sancılı bir biçimde bireylerine zaman zaman hissettirebilmektedir. Yakın zamanda bir genel bir de yerel seçimi geride bırakmış bir ülke olarak, toplumun genel siyasi algı ve tavrını irdelediğimizde veya gözlemlediğimizde toplum olarak durulduğumuz veya sakinleştiğimiz pek de söylenemez. Parti teşkilatlarının en alt biriminden en üst birimine kadar olan tüm katmanlarındaki olumlu ve olumsuz söylemler, ayrılışlar, haykırışlar, kabullenişler, direnişler…

KIYAFET DEĞİŞTİRİR GİBİ İDEOLOJİ DEĞİŞTİRMEK

Bunların hepsi kaynayan siyaset kazanının toplumsal düzlemde helmelenmemesinden kaynaklanmaktadır. Aynı ittifaklar içinde yer alan partilerin bile kendi alt düzlemlerinde adeta mitoz bölünme şeklinde çoğalmaları, halkın kendi ideolojisi için yetki verdiği figürlerin kendi menfaatleri doğrultusunda bu yetkileri farklı zeminlerde kullanmaları, kıyafet değiştirir gibi fikir ve ideoloji değiştirmeleri, Türk siyasetinin geleceği adına masaya yatırılması gereken çok önemli bir sorun olarak karşımızda duruyor. Fikirler ve ideolojiler amacından uzaklaşıp maksadını aşmaya başlayınca bu tür tepkilerin verilmesi elbette gereklidir. Ancak DNA’sından uzaklaşan ideolojilerin ve siyasetçilerin de vatandaşın nezdinde müflis durumuna düşmesi kaçınılmazdır.

Demokrasilerde siyasi çeşitlilik aranan bir özelliktir fakat çok fazla dallanıp budaklanmadığı sürece… Çünkü fazla çeşitlilik aynı zamanda toplumun uzlaşı kültüründen de uzaklaşması demektir, çatışma demektir. Aynı amaç ve hedef için bir araya gelmiş binlerce insanı belli bir oluşum etrafında toplayan partilerden, belli bir süre sonra alt oluşumların çıkması acaba hangi itirazların karşılığıdır? Siyaset kurumunda parti içi demokrasi ve parti için muhalefet olguları da dikkate alınırsa muhalif grupların olması elbette haktır ve partinin geleceği adına olumlu anlamda eylemler yapılması ve adımlar atılmasında büyük bir ilham kaynağıdır. Ancak çok başarılı partilerin bile süreç içerisinde kitle partilerinden ideoloji partilerine doğru bir yol ayrımına girmiş olmaları gelecekte Türk siyasetinin ciddi sorunsal tartışmalara gebe kalacağı fikrini ister istemez toplum hafızasında diri tutmaktadır.

ŞEKİL ALMAK İÇİN PUSUDA BEKLEYENLER

Bununla birlikte toplumun siyasi, manevi, ideolojik, kültürel vb. gruplarını oluşturan ve bunları besleyen çeşitli sivil toplum kuruluşları (dernekler, komiteler, merkezler, odalar, vakıflar, sendikalar…) ve bunların mensupları, günümüzde gerçekten kuruluş amacına hizmet eden kuruluşlar mı; yoksa güç devşirmek veya iktidar elde etmek için lider veya üye olunan örgütsel mekanlar mı? Daha da önemlisi bu mekanların çıktısı olan bireyler ne kadar samimi? Şayet dava denilen şey zaferden değil de seferden sorumlu olmak ise bu çetin ve ısrarlı mücadele ne için? Davadan, ülküden, yoldaştan, gardaştan bahsedilecekse ve gerçek gaye memleket ve millete hizmet etmekse bunun tek yolu ve yeri siyaset kurumları veya meclis koridorları mıdır? Toplumu temsil eden bu dava insanları (!) bu misyonlarını bulundukları mevkide bir mühendis, öğretmen, doktor, avukat, akademisyen veya bir memur olarak yerine getiremezler mi? Aksi takdirde Mustafa Kemal Atatürk’ün “Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” vecizesi nasıl izah edilebilir?

Dürüst davranmak gerekirse güç ve para hırsı iktidarları veya iktidara talip olan büyük kitleleri temel amacından uzaklaştıran önemli enstrümanlar oldu. Günümüzde toplumun farklı siyasi, inanış, kültürel, ideoloji vb. gruplarında hizmet ettiğini iddia eden gerçek hizmetkarlar (!) mevcut ortamda hareketsiz bir şekilde pusuya yatarak; önümüzdeki süreç içerisinde gerçekleşecek siyasi ve ideolojik güç dengelerinin hareket ve yapılanmalarına göre deri atıp, şekil almak ve konum değiştirmek için bekliyorlar. Toplum siyasetin güç ibresini hangi yöne çevirirse bu dava insanlarının (!) da düşünsel ve siyasi duruşlarını ona göre şekillendirmeleri beklenmektedir. Evet siyasette çeşitlilik iyidir ancak bu kadar siyasi bölünmüşlük ülkeyi nereye götürür ya da nereye taşır? Bilinmez…