Fetih ve Ayasofya

Haber Merkezi
Ayasofya

RECEP ÖNCEL

Koronavirus dolayısıyla epey zamandır namazlarda camiye gidemedik. Elimizde seccadelerimiz, yüzümüzde maskelerimiz, Fatih’in otağ kurduğu, Otağtepe de Cuma namazını kılmak da, bizim nasibimize düştü. İki güzellik bir arada oldu. Birincisi, Fatih’in bu şehri fethinden sonra ilk defa bu kadar ara camide namaz kılınamadı. Ama, çok şükür yeniden cemaatle namaz kılındı. İkincisi, fethin sırrına işaret olarak; Ayasofya Camii’nde ‘inna fetahna leke fetham mübina’ diye, Fetih Suresi okundu. Hepimiz duyguluyuz, gözlerimiz yaşlı. İbret nazarıyla hadiseleri değerlendirmek lazım. Kaybettiğimiz zaman daha iyi anladık, cemaatin caminin önemini. Allah bir daha kaybettirmesin. Allah bizleri böyle bir imtihandan muhafaza buyursun, inşallah. Şimdi, tevafuk fethin yıldönümünde cemaate, camiye kavuştuk. Allah, bizlere b u vesile ile nice fetihler nasip eylesin. Fethin anlamak lazım. Fethin sırrını idrak etmeye çalışmak lazım. Fetih; önce muhabbet, sonra liyakat, gayret ve netice en sonunda muvaffakiyettir. Allah, Fatih Sultan Mehmet Han’a bu hasletlerin hepsini nasib etmiş.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2020/07/08/02/07/resized_97a22-e6dcb6bffatih.jpg

PEYGAMBERİMİZ’İN HADİSİ

Önce sevgili Peygamber Efendimiz’in; “İstanbul elbette fetholunacak, İstanbul’u fetheden asker ne güzel asker, fetheden komutan ne güzel komutandır”, Hadis-i Şerif’i gereği bir muhabbet etmiş. Öyle bir muhabbet ki genç şehzade Fatih, odasında sabahlara kadar uyumuyor. Fetih planları çiziyor, bu işe kafa yoruyor. Gece yarısı odasına gelen; “Neden uyumuyorsun” diye soran hocasıyla konuşurken; “Aramızda kalsın İstanbul’un fetih planlarını yapıyorum” diyor. Bu muhabbet işidir, aşk işidir. Bu bir rüya işidir. Gençler aşk ve muhabbet etmediğiniz ve rüyasnı görmediğiniz, uykusuzluk çekmediğiniz işte başarılı olamazsınız. Fatih yabancı dil biliyor, matematik biliyor, fizik biliyor, edebiyat biliyor, İslami ilimleri biliyor, namazını geçirmiyor. İstanbul’un fethinde kullanılan topların planlarını kendisi çiziyor, gemileri karada yürütüyor; Rumeli Hisarı’nı yaptırıyor. Askeri taktik için gereken çalışmaları yapıyor. Her şeyin hakkını veriyor, kılıç ve duayı birleştiriyor. Bu iş için gereken liyakat sahibi oluyor. Daha sonra bıkmadan bir gayret gösteriyor. Aylarca kuşatma devam ediyor. Fatih, atını denize sürüp; “Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u” diyecek kadar aşk dolu. Akşemseddin dua ediyor, Ulubatlı Hasan surlara sancak dikiyor ve zafer kazanılıyor. Fetih esnasında manevi yardımlar geliyor. İstanbul fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed Han, Allah’a dua eder ve zamanın kutbunu yardıma göndermesini ister. Ubeydullah Ahrar Hazretleri, talebeleri ile otururken atının hazırlanmasını ister ve öğleden sonra atına binip Semerkant’ tan dışarı çıkar ve epey bir müddet sonra tekrar dönüş yapar. Kendisine yolculukla ilgili sorulunca; “Türk Sultanı Mehmed Han’a yardım etmeye gittim, Elhamdülillah fetih müyesser oldu” der.

Çok zaman geçer, sonra Ubeydullah Ahrar Hazretleri’nin oğlu İstanbul a gelir, Sultan Beyazıd Han’la görüşür. “Sultan babam Fatih anlattı, fetih anında Allah’a dua ettim, zamanın kutbunun yardımını istedim. O geldi, Korkma zafer senindir dedi, cübbesin açtı. Cübbesinin içinden sel gibi akan bir ordu gördüm. Bu ordu sana yardıma geldi dedi” diye anlatır. İşte fetihte böyle sırlar var. Sonunda fetih gerçekleşti, İstanbul alındı. İstanbul’da halka can mal güvenliği olduğu, herkesin inancında hür olduğu, ilan edildi. Bu sefer adaletle, iyilikle, insanlıkla, sevgi ile muamelat ile gönüller fethedildi. Fatih İstanbul ‘u aldıktan sonra, Ayasofya, cami olarak düzenlendi ve ilk Cuma namazı Ayasofya’da kılındı. İlk Cuma kılınması için cemaat toplanır. Fatih etrafındakilere; aranızda ikindi namazı sünnetini hiç kaçırmayan var mı, varsa o imamlık yapacak; diye söyler. Akşemseddin dahil, hiç kimseden ses çıkmaz. Bunun üzerine, Fatih; “Hayatımda ikindi namazı sünneti dahil hiç namaz kaçırmadım” der.

MÜLKİYETİ VAKIFTA

Ve, Fatih imamlık yapmak için, cemaatin önüne geçer. Birinci tekbir alır namazı bozar, ikinci tekbir alır namazı bozar, üçüncü tekbir alır namazı kıldırır. Namazdan sonra neden öyle yaptığını sorarlar, hatta bazıları padişah kibirlendi böyle yaptı diye düşünür. Fatih cevap verir; “İlk tekbirde Kabe görünmedi, ikincisinde gene görünmedi ama üçüncü tekbiri getirince Kabe göründü o şekilde namaz kıldırdım” diye cevap verir. Akşemseddin de olayı söyle anlatır: “Baktım birinci tekbirde Kâbe görünmedi, ikinci tekbirde de görünmedi, üçüncü seferde Kabe göründü ve Hızır Aleyhisselam geldi, caminin yönünü Kabe’ye cevirdi ve arka safa geçip namaza durdu.” İşte; fetihte böyle sırlar var. Daha sonra Eyüp Sultan’ın kabrinin, gene Akşemseddin’in kerametiyle bulunması ve oraya türbe yapılması var. Burada Eba Eyyub el Ensari’nin ileri yaşına rağmen, Peygamber Efendimiz’in övgüsüne layık olmak için sefere çıkması ve kabrinin surların yanında olması, gençlere mücadele azmi için, çok güzel bir örnektir. Bıkmadan usanmadan istikrarlı bir şekilde mücadele, sonunda başarıyı getiriyor. Günümüze kadar gene, İstanbul‘da Yavuz Sultan Selim‘le birlikte Topkapı Sarayı’nda Mukaddes Emanetler bölümünde Kur’an-ı Ker’im okunması, Sultan Ahmet Camii ve Ayasofya arasında karşılıklı ezan okunması ayrı bir anlam ifade etmektedir. Ayasofya sadece bir cami değildir. Ayasofya Fatih’in vakfiyesidir, emanetidir. Ayasofya fethin sembolüdür. Devletin bağımsızlığının gücünün göstergesidir’.

TAPUSU TÜRKİYE’YE AİT

Bugün İspanya’da Endülüs Emevi Devleti zamanında muhteşem medeniyetin göstergesi olan ve Yunanistan’da ecdadımızın eseri olan sonradan kiliseye çevrilen camilere kimse ses çıkarmıyor. Ama Ayasofya için ‘dünya ve insanlık mirasıdır, mimarlık harikasıdır’ deniyor. Ne hikmetse yaparsın yapamazsın diye söyleniyor. Bu çok anlamlı ve bir o kadar da lüzumsuzdur. Ayasofya’nın, tapusu Türkiye ye aittir. Kimse karışamaz! Bu arada, şimdilerde birilerinin ‘zulüm 1453’de başladı’ demeleri çok ilginçtir. Bizim teyakkuzda olmamız gereğini ortaya koyması bakımından önemlidir. Aslında bunlara hem kızmamız, hem de kendimizi sorgulamamız gerekmektedir. Neden böyle oluyor? Demek ki; ‘Fethin sırrını onlara tam olarak anlatamadık’… Bu duruma dikkat etmek gerekmektedir. Hz Mevlana; ’Eğitim meselesinin’ çok önemli olduğunu ifade ediyor… Eğitimde sevgi dili kullanmak gerektiğini belirtiyor. İnsanın olgunlaşmasının lazım olduğunu, bunun sabırla mümkün olduğunu ortaya koyuyor. İnşallah, sabırla gayretle eğitime devam edeceğiz. Fetih aşkıyla dolu nesiller yetiştireceğiz. Gönüller fethedilecek! Sonuç olarak; gereken liyakata sahip olunacak. Hem Allah’a kulluk, hem Peygamber’e ümmetlik, hem ecdada evlatlık görevi yapılmaya çalışılacak. Fetih ruhundan hareketle, günümüze bakarsak Türkiye koronavirüs sonrası toparlanmaya çalışıyor. Ayasofya’da Fetih Suresi okundu, insanlar camilere koştular. Camiler, açık alanlar, futbol sahaları, her taraf doldu taştı. Bizler gözyaşları içinde şahit olduk, belki melekler de dahil oldu bu manzaralara. Bu süreçte; gerek yurtiçinde, gerekse yurtdışında, ihtiyaç sahiplerine yardımlar yapılıp dualar alınmaya çalışıldı. Sağlıkta yaptıklarımız dünya çapında takdir topladı. İç güvenlik alanında ve askeri alanda başarılar elde edildi. Ekonomide ciddi emekler sarfediliyor, göstergeler alınan sonuçlar iyiye gidişi ortaya koyuyor.

Türkiye gayret ediyor. Türkiye Allah’ın izni ile bütün mazlumların ümidi olarak, yeniden dünyada yer alma noktasına doğru ilerliyor. Bu idrak içinde çokçalışmak, gayret etmek lazımdır. Cenab-ı Hak bu güzel millete lütfu ile merhameti ile muamele buyursun. Ve nice fetihler nasip eylesin, inşallah.