Asrın felaketinden bir yıl sonrasına

Deprem bölgesindeki 11 şehirde hayatı normale döndürmek için devlet ve millet büyük bir çaba gösteriyor. Küresel ekonomik krizin Türkiye’deki etkilerine rağmen afet bölgesinde çok önemli işler başarıldığının altını çizmek gerekiyor. Biz kaderimiz olan bu coğrafya için her türlü bedeli ödedik, ödemeye hazırız. Artık doğal afetlere karşı dirençli bir Türkiye hedefine yürümekte kararlıyız.

İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

Doğal afetler; insanlık tarihi boyunca pek çok toplumun karşı karşıya kaldığı, insan gücünü aşan hadiselerdir. Günümüz dünyasında başta deprem olmak üzere sel, heyelan, kuraklık gibi pek çok doğal afetle karşı karşıya kalıyoruz. Yaşanan bu olağanüstü olayların şüphesiz mevzubahis edilen coğrafi bölge ile doğrudan alakası vardır. Nasıl bugün Akdeniz kuşağında yer alan ülkeler iklim değişikliğinin ağır etkilerine maruz kalıyorsa; canlı fay hatlarına sahip olan jeolojik yapılar da depremlerle sık karşılaşıyor. Onlardan birisi de bizim 1000 yıl önce son kez gelip yurt tuttuğumuz bu topraklardır, Anadolu’dur. Başta Göbeklitepe olmak üzere gerçekleştirilen arkeolojik ve tarihsel araştırmalarda insanlığın en eski yerleşim yerlerinden bir tanesi olan Anadolu “kıtası” aynı zamanda 500’ün üzerinde de fay hattına sahip. Bunları kabaca; Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF), Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF), Batı Anadolu Fay Hattı olarak tarif edebiliriz.

DİRENÇLİ TÜRKİYE HEDEFİNE DOĞRU YÜRÜYORUZ

Büyük Marmara Depremi 1999’da meydana geldiğinde KAF’ta bir hareketlilik yaşanmış ve bizi acılara boğmuştu. Son olarak 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş Pazarcık ile Elbistan merkezli ikiz depremler ise DAF’da meydana geldi. O günden bugüne dek, Türkiye ve Türk milleti büyük bir özveriyle afet bölgesinde çalışmalarını sürdürüyor. Birazdan afet bölgesinde yapılanları anlatmaya başlayacağım. Meseleye giriş yapmadan evvel İbn Haldun’a hak verelim. İbn Haldun’a “Coğrafya kaderdir.” sözü atfedilir. Evet; biz kaderimiz olan bu coğrafya için her türlü bedeli ödedik, ödemeye hazırız. Artık doğal afetlere karşı dirençli bir Türkiye hedefine yürümekte kararlıyız.

HER BOYUTUYLA BÜYÜK BİR YIKIM

6 Şubat 2023 tarihinde 9 saat arayla iki deprem meydana geldi. Daha sonra sahada araştırma yapan bilim insanlarına göre; yer yüzeyine yakın bir noktada meydana gelen deprem, yıkıcı şiddetini artırır ve mezkûr fay hattı üzerindeki tüm bölgeleri etkiler. Kayıtlara kabaca “11 şehirde 14 milyonu doğrudan etkiledi.” olarak geçer. Afetin yıkıcılığının yanına bir de ağır kış şartları eklenir. Eşi benzeri görülmeyen bu deprem karşısında Türk milleti; devletiyle birlikte âdeta kıyama kalkar. Uluslararası yardımlar; başta Türk ve İslâm dünyası olmak üzere, AB ülkelerinden ve pek çok devletten, afet bölgesine ulaşır. Arama kurtarma, tahliye, sağlık ve iaşe hizmetlerinden sonra geçici barınma alanları tahsis edilir. Yurtlar, oteller ve kira destekleriyle vatandaşlarımız güvenli noktalara taşınır. Ama aslolan kalıcı konutların inşasıdır. Bunun için de AFAD’ın koordinasyonunda yürütülen deprem bölgesindeki çalışmalarda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı başı çeker. Öncelik hasar tespittir. Artçılar devam ettiği sırada fedakâr görevliler tarafından yapılan hasar tespit çalışmalarına göre teknik tabirle “bağımsız bölüm” olarak ifade edilen 680 bin konut, 170 bin depo ve iş yeri gibi yapı ya ağır hasar alarak kullanılamaz hâle gelir ya da tamamen yıkılır. Sadece konutlar, köy evleri ve iş yerleri yıkılmaz, aynı zamanda tarihî yapılar da zarar görür. Gaziantep Kalesi, Hatay’daki Habib-i Neccar Camii, Kahramanmaraş’taki Ulu Camii bunlardan birkaçıdır. Ortaya çıkan maliyet ise yaklaşık 104 milyar dolardır.

GÜVENLİ YAPI SEFERBERLİĞİ

Afet bölgesinde yıkılan yapıların nedenlerini araştırdığımızda genel olarak mühendislik ve mimarlık hizmetlerinin standartlarının belirlenmediği yıllarda inşa edilenlerin sayısının bir hayli fazla olduğunu görüyoruz. Bunun yanında dere yatakları, fay kırıkları veya zemin sıvılaşmasının olduğu alanlarda inşa edilen yapılar da güçlü tekniklerle inşa edilseler de ya yıkılırlar ya da ağır hasar alırlar. Mesela sosyal medyada da tartışılan bir ev vardır. Temelden koparak geriye doğru yatmış olmasına rağmen hiçbir çatlak, hasar gözle görülmemektedir. Evet; buradaki yapı doğru mühendislik teknikleriyle yapılmış olsa da zemin sıvılaşmasının olduğu Adıyaman Gölbaşı’nda inşa edilmiştir. Bugün o bölgede konut yapımı tamamen askıya alınmıştır.

Bununla birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki “Fay hatlarının/kırıkların üzerinde, dere yataklarında ve zemin sıvılaşmasının olduğu yerlerde yapılaşmaya izin verilmeyecek. Plan notlarına şerh düşerek buna kalın bir çizgi çekeceğiz. Ve mimarlık-mühendislik hizmetlerinde ‘sıfır tolerans’ tanıyacağız” diyerek yeni yapılaşma sürecindeki çerçeveyi belirlemiştir. Bu çerçeve “4 kırmızı çizgi” olarak ilan edilir.

ŞEHİRLERİN KALPLERİNİN YAŞAMASI İÇİN HİÇ BİR FEDAKARLIKTAN KAÇINILMIYOR

Depremin büyük yıkıma uğrattığı 11 şehirde ilk önce zeminleri sağlam olan ve hâlihazırda üzerinde yapılaşma olmayan veya çok az olan rezerv alanların tespiti yapılır. Akabinde zemin etütleri gerçekleştirilir ve buralarda inşa faaliyetlerine başlanır. Rezerv alanlar; genellikle şehrin büyüme aksında olsa da mevcut durumda merkeze uzak sayılabilecek noktalardır.

Şu anda bu bölgelerde konut ve köy evi olmak üzere 207 bin bağımsız bölümün inşası devam ediyor. Yine şehir merkezlerinde 50 bin konutun da ihalesi yapılarak inşaatına peyderpey başlanıyor. Bu konutların yapımı için zemin etütlerinin yanı sıra teknik tabirle ‘fore kazık’ olarak ifade edilen kazıklar çakılıyor. Yani sağlam toprağı bulana kadar yerin altına çakılan bu kazıklar ile zemin sağlıklaştırması/güçlendirmesi yapılıyor. Bu da ayrı bir maliyet. Ancak devlet; şehirlerin kalplerinin yaşaması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor. Altyapısı, okulu, sağlık ocağı, yeşil alanları ve tüm sosyal alanlarıyla inşası gerçekleştirilen evler, peyderpey hak sahiplerine teslim ediliyor. Hatay’da 3 Şubat’ta, Gaziantep’te 4 Şubat’ta düzenlenen programlarda hak sahipleri belirlendi. Şubat ayı içerisinde 46 bin, iki ay içerisinde de 75 bin konutun hak sahiplerinin belirlenerek afetzedelere teslim edileceği ifade edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Yıl sonuna kadar 200 bin konutu afetzedelere teslim edeceğiz” diyerek bir hedef ortaya koydu.

BİLİM İNSANLARININ ÖNERİSİ: ÇELİK KÖY EVLERİ

Afet bölgesinin ayağa kaldırılması için çalışmalar sürerken yine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'ndan “Afetlere Dirençli Şehirler” hedefi doğrultusunda bilimsel bir buluşma gerçekleştirilir. Deprem Gerçeği ve Kentsel Dönüşüm Şûrası adıyla 110 bilim insanı, uzman, bürokrat ve medya temsilcisinin katıldığı üç gün süren bir Şûra toplanır. Burada Türkiye’nin yaşadığı 6 Şubat depremi başta olmak üzere tüm afetlere karşı dirençli şehirler için uzun süren fikir alışverişleri, münazaralar yapılır. Yayımlanan sonuç bildirgesinde kentsel dönüşüm yasasına altlık oluşturan pek çok fikir yer alırken bir tanesi de afet bölgesindeki çalışmalara büyük katkı sunar. O da çelik köy evleridir. Avrupa’da ve bilhassa ABD’de yaygın olan çelik gövdeli evler, mantolama tekniği ile zamandan tasarruf sağlar. Bunun yanında yapısı itibarıyla depremlere karşı daha dirençli ve daha çevre dostudur. Bilim insanlarının bu önerisine kayıtsız kalmayan Bakanlık, afet bölgesinde 50 bin köy evini çelik gövdeden yapmaya başlamıştır. Böylelikle 11 şehirde ihaleleri yapılıp inşasına başlanan veya ihaleleri tamamlanmak üzere olanlarla birlikte yapımı süren konut sayısı 307 bini bulur.

YERİNDE DÖNÜŞÜM’DE AKSAMA OLURSA TOKİ DEVREYE GİRECEK

Depremden zarar gören şehirlerdeki rezerv alanlarda inşaatlar sürerken bazı vatandaşlarımızdan farklı talepler gelir. Onlar; “beşikten mezara” diyerek bağlılık gösterdikleri, kişiliklerini ve kimliklerini tayin eden mahallelerinden ayrılmak istemezler. Yıkımın şartları ağır olsa da rezerv alanlara gitmek yerine, mevcut yerlerinde kalmak isterler. Devleti meşru ve makul bir çözüm mekanizması olarak yorumlarsak, o da bir öneri getirir: Yerinde Dönüşüm. Bu projede amaç vatandaşın evini yerinde yenilemesidir. Devlet hibe ve kredi desteği verir. Örnek sözleşmeler ve projeler hazırlar. Vatandaşı vergilerden muaf tutar. Anlaşacağı müteahhidin her bir adımını kendisi denetler. Bir de garanti verir: “İnşa faaliyetinde bir aksama olursa TOKİ devreye girecek ve konutu bitirecektir.” Tabii bu destek sadece kent merkezlerindeki konutlar için değil köyler ve iş yerleri için de geçerlidir.

Şu anda güçlü bir şekilde yürütülmekte olan bu projeye başvuru sayısı ise 255 bini aşmış durumda. Prosedürlerini tamamlayan vatandaşlar her bir safhasını Bakanlığın denetiminde yürüterek konutlarını inşa etmeye devam ediyor.

TARİHİ YAPILAR VE MEYDANLAR ASLINA UYGUN OLARAK İNŞA EDİLİYOR

Depremin en yıkıcı etkileri şu dört şehirde görülür: Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya. Sadece 200 binden fazla konutun yıkıldığı Hatay’da şehrin merkezindeki tarihî yapılar da maalesef büyük zarar görür. Bunlardan birisi de tarihî Meclis Binası’dır. Yine Malatya’daki Merkez Çarşı ve civarındaki Bakırcılar Çarşısı gibi yapılar da kent meydanları adeta yerle bir olan şehirlere birer örnektir.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı buralarda da çok hummalı bir çalışma yürütüyor. Altı çizilen dört kırmızı çizgiden hareketle fay hatları, dere yatakları ve zemin sıvılaşmasının olduğu yerler tespit edildi. Mesela bilim insanlarının tavsiyesi ‘fay kırıklarından 65 metre uzakta yapılaşma, doğru tekniklerle mümkün’ mealinde bir açıklama olmasına rağmen bu mesafe en az 100 metreye çekildi. İmara açılmayan bu noktalar ise ağaçlandırılarak yeşil alan olarak kullanılıyor.

Yine kadim Hatay’ın kent meydanın merkezi için odalar, STK’lar davet edildi. Yurtdışından altı farklı mühendislik ve mimarlık grubunun tasarım örnekleri incelendi. Vali, milletvekili ve yerel yöneticiler ile vatandaşın da fikri alınarak sivil tasarım mimari örneği ortak bir akıl ve iradeyle onaylandı. Hemen akabinde de inşa faaliyetleri başlatıldı.

Hatay şehir merkezinin yeni hâlinin proje görselleri herkesi mutlu etmiştir. Çünkü orada tarihi yapıların ihya edildiği, kültürel dokunun korunduğu, yatay mimarinin merkeze alınıp yeşil alan miktarının artırıldığı ciddi, güvenli ve iyi bir çalışma olduğunu göstermiştir.

Deprem bölgesindeki 11 şehirde hayatı normale döndürmek için devlet ve millet gerçekten büyük bir çaba gösteriyor. Küresel ekonomik krizin Türkiye’deki etkilerine rağmen afet bölgesinde çok önemli işler başarıldığının altını çizmek gerekiyor. Duamız; bir daha böyle acıların yaşanmasına mâni olacak inşa faaliyetlerinin bir an evvel 81 ilimizde hitama ermesi yönündedir.

DÜŞÜNCE GÜNLÜĞÜ
Yerel seçimlere yönelik siyasi dezenformasyon senaryoları