Meis adası üzerinden bölgenin hakim gücü olma hayali kuran ve adaları son 60 yıldır hukuksuz şekilde silahlandıran Yunanistan'ın son adımları, bölgeyi çatışmanın eşiğine getirdi.
Oruç Reis'in bölgedeki araştırma faaliyetleri ile başlayan NAVTEX savaşlarının perde arkasında Yunanistan'ın işgal ettiği adalar üzerinden talep ettiği maksimalist hak iddiası var.
Yunanistan, uzun yıllardır hukuki statüsü tartışmalı olan adaları işgal etmekle kalmıyor aynı zamanda kritik adaları silahlandırıyor.
Yeni Şafak'a değerlendirmelerde bulunan Rumeli Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden Hasan Özkan, 1947 Paris Barış Antlaşması ile Yunanistan'a adalar konusunda sahiplik değil, kullanım hakkı verildiğini söyledi.
Yunanistan'ın antlaşmaları işine geldiği gibi yorumladığını belirten Özkan, şu ifadelere yer verdi:
Yunanistan'ın 1950 yılından bu yana adalar konusunu Türkiye ile müzakere etmeye çalıştığını belirten Özkan, şu bilgileri paylaştı:
"Yunanistan sanki adaların kullanım hakkı değil de sahiplik hakkı kendisine geçmiş gibi 1950 yılında Türkiye’ye 'şu meseleyi halledelim, bu adalarla Türkiye arasındaki sahil hattının nerelerden geçtiğini birlikte müzakere etmemiz lazım, bu konu boşlukta, Türkiye ile Yunanistan arasındaki deniz sınırı nedir, bunu birlikte belirleyelim' diye müracaat etmiştir.
YUNANİSTAN ADALARIN MUALLAKTA OLDUĞUNUN FARKINDA
Bu müracaattan da Yunanistan bir sonuç çıkaramamıştır ama bu müracaatın yapılması bile, Yunanistan'ın da bu konunun muallakta olduğunu itiraf edişinin bir belgesi haline dönüşmüştür. 1953 yılında Yunanistan bu konuda bir hamle daha yaparak bu konuyu gündeme getirmiştir fakat yine Türkiye kendi çıkarları doğrultusunda bir cevap sunmamıştır. 1960 yılında Türkiye’de darbe olmuş, Yunanistan da bu darbeden sonra fırsat bilerek adaları silahlandırmaya başlamıştır.
YUNANİSTAN İŞGALCİ KONUMDA
Yunanistan'ın uluslararası hukuku hiçe sayarak adaları silahlandırdığına dikkat çeken Özkan, şöyle devam etti:
"Ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda bir takım süreçleri bazen cevapsız bırakabilir ve zamana yayabilirler. Türkiye de bunu yapmıştır ve bugün ne kadar doğru olduğu görünmektedir çünkü Yunanistan uluslararası hukuku hiçe sayarak adaları silahlandırmış ve Türkiye’yi alenen tehdit etmektedir. Türkiye için bu bir fırsattır. Adaların hukuki statüsü tartışmalı hale gelmiştir ve Yunanistan fiili olarak 1947 Paris antlaşmasını delerek adalarda işgalci durumuna gelmiştir.
"TÜRKİYE'NİN 'Z' PLANI MUHAKKAK VARDIR"
Bu adalar ile ilgili İtalya’nın geçmişte sorumluluğu olduğundan bu konu İtalya ile müzakere edilebilir. Fakat Türkiye’nin ihtimaller tükendiğinde kullanma hakkını kendisinde saklı tuttuğu bir “Z” planı da muhakkak vardır. AB’nin tutumuna bağlı olarak gelişecek bu plan doğrultusunda hem Yunanistan hem de İtalya Türkiye’nin atabileceği hukuki ve askeri adımlar karşısında fiili bir durumla karşılaşabilir."
ADALARIN SİLAHLANDIRILMASI TÜRKİYE İÇİN AÇIK TEHDİT
Yunanistan'ın adaları silahlandırmasının Türkiye için bir tehdit olduğunu söyleyen Özkan, "Bu Türkiye için bir tehdittir ve bu tehdit karşısında Türkiye uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa hakkını kullanarak Yunanistan’ın oluşturduğu hukuki boşluğu doldurabilir. Türkiye artık eski Türkiye değildir, bunu kabullenmek istemeyen bazı ülkeler Türkiye’yi sahada zorlamaktadır, fakat Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir ve bir çok alanda aynı anda askeri faaliyet gösterebilecek kapasitede olduğunu ispat etmiştir" dedi.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların çözümünde Almanya'nın arabulucuk sürecini de değerlendiren Özkan, sözlerini şöyle tamamladı: