PROF. DR. VİŞNE KORKMAZ - NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
ABD’de son bir haftadır yaşananları “büyük hayret nidalarıyla” karşılayabilir miyiz emin değilim. Bir süredir Amerikan siyasetini “kutuplaşmanın radikalleşmesi” olgusu yoklayıp duruyordu. Bir süredir ABD siyasetinde, rızanın kaynağı toplumsal kesimlerin siyaset ve toplum yaşamını ilgilendiren kürtaj, evlilik, silahlanma vb konulardaki fikir ayrılığının ötesinde, paylaşıldığı düşünülen değerler, semboller ve çıkarlar açısından bölünmeye başladığı düşünülüyor; bu bölünmenin de karşıt kesimi nerdeyse bir düşmancasına “ötekileştirdiği” gözlemleniyor.
Bu süreç aslında Trump ile başlamadı. Son iki başkanını (Obama ve Trump’ı) birbirinden tamamen farklı doğrultularda müesses nizamın dışından seçen ABD, bu iki başkanın yönetimi altında memnuniyetsizliğini, bazı talihsiz hadiselerle bir fırsat doğduğunda (örneğin Ferguson olayları, örneğin Charlotteville hadisesi) radikal bir öfke ile göstermeyi tercih etti. Ancak Trump’ın bir siyasetçi olarak söz konusu toplumsal öfkenin açığa çıkmasından hiç endişe etmediği, hatta bu öfkeyi kendi muhafazakâr tabanını yaratmak ve güçlendirmek için başarıyla sömürdüğünü söylemeliyiz. Aslında Trump, siyaseten sömüreceği öfkeli kesimlere baktığında sadece “merkezi hükümet karşıtı”, “beyaz üstünlükçü”, ABD’nin orta ve güneyinden silah, toprak ve kilise arasına sıkışmış arkaik bir tip görmedi. Eğer sadece bu unsurlar üzerinden politika yapılıyor olsaydı, 2008’de Cumhuriyetçi Parti’den ayrılan ve Parti’deki ana-akım yönelimin dışındaki unsurları bağrında barındıran Tea Party’sinin de Trump siyasetinin Trumpizm olma başarısını göstermesi gerekiyordu. Trump, ABD’de ırk, din, dil ayrım duvarını aşan daha genel bir öfke damarını yakaladı. Vergi ve kredi borçlarını ödemek için haftalık çalışma saatini kan ter içinde tamamlayan işçilerle, orta ve küçük işletmelerin ABD elit siyasetine, Washington bürokrasisine karşı duyduğu öfke. Bu öfke, işi-gücü olduğunda yani koronavirüs ekonomiyi vurmadan önce taşra/dış mahalle sıkıntısı içinde kınında duruyorken, popülist ve fırsatçı bir siyasetçi tarafından sömürüldüğünde – ki bu sömürü Kasım seçimlerinde Trump’a yaklaşık 75 milyonluk bir oy getirdi- “küreselleşme ve komünizme hayır nidalarıyla” ABD halk iradesinin, rıza mekanizmasının kalbi Kongre’yi işgal edebiliyor.
LİBERAL KRİZ DEMOKRASİ KRİZİNE DÖNÜŞÜYOR
Hatırlayalım; BLM yani “Siyahi Hayatlar Önemlidir” gösterileri radikalleştiğinde konfederasyon generallerinin hatta Amerikan Bağımsızlık Savaşı kahramanlarının heykelleri sökülmüş ya da boyanmıştı. 6 Ocak Kongre baskınında da ABD’nin eski başkanlarının heykellerinin kafasına Trump şapkaları konularak selfie çekildi. Rakun şapkaları ve bizon kostümleriyle Kongre’nin camları kırıldı, odaları basıldı, hatıra olarak masalardan dosyalar, mektuplar alındı. ABD’de liberal krizin yönetilmesinde bir yerlerde hata yapıldığı görülüyor ki bu çok şaşırtıcı değil. ABD’nin koronavirüs krizini elindeki büyük imkanlara rağmen nasıl yönetemediğini, maske ve aşı dağıtım işinde nasıl çuvalladığını duyuyoruz. Ancak liberalizmin krizinin demokrasi krizine evirilmesi ABD adına çok ciddi bir sorun. ABD’de market alışverişi için kupon kesmek ya da orduya yazılmak zorunda kalan, kendini birilerine kıyasla kaybeden hisseden kesimler farklı nedenlerle Amerikan tarihini alçaltmak, çözmek, karikatürize etmek için fırsat kolluyorlar.
Bu öfkenin yatıştırılması için çözüm üretmek liberal pazar ekonomisi, modern toplum, yabancılaşma ve ABD’deki toplumsal ayrışmalarla ilgili derin analizler gerektiriyor. Dışarıda başkalarını tehdit etmekle içeride koronavirüs arasına sıkışmış Amerikan siyasetinin ise bu derin analizler için zamanı yok. Bu nedenle, yatıştırmaktan ziyade mesele, “bastırmak ya da bastıramamak”. Zaten tam da bu yüzden 6 Ocak öncesi bir yandan ABD’de hayatta olan ama artık Pentagon’da bir koltuğu da olmayan son 10 savunma bakanı Trump lehine ABD ordusunun müdahil olmayacağını açıklıyorlardı. Diğer yandan Trump seçimin çalındığını iddia ediyor ve Demokratların Georgia’da seçimi kazanmasının ardından taraftarlarını baskılara boyun eğmemeye, hainlere (çünkü Georgia Cumhuriyetçi bir eyaletti, Demokratlar nasıl kazanabilmişti filan) fırsat vermemeye davet ediyordu. Hatta Trump, Pence’den de Cumhuriyetçi rızaya -yani 75 milyonluk oya sahip çıkarak- Biden’ın Başkanlığı’nı onaylamamasını talep etmişti. Evet, ABD siyasal sistemi kontrol ve denge üzerine oturur, yani Siyasal Bilgiler kitaplarında bu yazar ama aslında 6 Ocak öncesi ABD’de Pompeo’nun gayet yerinde benzetmesiyle bir muz cumhuriyetinde olabilecek, kim darbe yapacak, kim karşı darbe yapacak, ordu kimi tutacak tartışmaları oluyordu.
6 OCAK BASKINININ SONUÇLARI
6 Ocak’tan sonra ABD’de bu anormal halden normal hale nasıl dönülecek, travmalar nasıl aşılacak sorusunun cevabı bulunmuşa benziyor. Fatura, tıpkı seçimlerde olduğu gibi mahallenin delisine yani Trump ve avenesine kesildi. Sonuçta 6 Ocak oturumuna Trump’ı destekleyerek Trumpizm’den pay almak için gelen Cumhuriyetçi elit Kongre’nin sığınaklarında ellerinde gaz maskeleriyle 6 saat kurtarılmayı beklediler. Bu sırada Kongre koridorlarında göstericiler Trump’a ihanet eden hain cumhuriyetçileri arıyor, Kongre’nin karşısına haçtan, darağacına ellerine ne geçerse dikiyorlardı. Bu sırada Trump ve ailesi, o meşhur beyaz çadırda gösterilerin kontrolden çıkmasını izliyordu. Hatta olayların nereye doğru gidebileceğini anlamayanlar arasında dans eden, başkenti işgal etmeye geldiklerini söyleyenler de vardı. Kısaca, müesses nizamın Cumhuriyetçileri hem yaşadıkları travma fazlasıyla “sans-culottes” eliyle olduğundan, hem de Parti’yi artık Trump hakimiyetinden kurtarma fırsatı çıktığından “yeter” dediler ve Trump’ın arkasından desteklerini çekerek, Trump’ın geri adım atmasının önünü açtılar. Müesses nizamın odaları yağmalanan Demokratları ise Trump’ın bir güvenlik sorunu olduğu iddia ediyorlar. Onlara göre “elinde nükleer kodlarla” böyle birinin 9 gün daha dolaşmasına müsaade edilemez (bu arada bir zamanlar bu çıkarım Yeltsin için kullanılırdı, nereden nereye). Sosyal medya platformları nedense 5 Ocak’ta yapmaya cesaret edemedikleri kadar sert tedbirlerle Trump’ı görünmez, duyulmaz kılmaya çalışıyorlar.
Trump’ı bastırın, Trumpizm’i boğun! Günün sloganı bu olabilir. Aşırı sağın ve Trump destekçilerinin sosyal medya platformu Parler bastırılan Trump destekçilerinin ikiyüzlü Cumhuriyetçi elite öfkesi kadar hissettikleri korkuyu da yansıtıyor. Guantanamo’ya gönderilmeyi bekleyenler, çalışma kampları kurulacağını söyleyenler. Histeri namına ne ararsanız görebilirsiniz. Sonuçta Trump destekçileri, “Trump’ın” kişiliğinin bir güvenlik meselesi haline gelmesinden sonra sıranın kendilerine gelebileceğini düşünüyorlar. Burada Amerikan müesses nizamını çok önemli sorular bekliyor. Öncelikle ABD’nin iki köklü partisinden birine oy veren, sayıları 75 milyonu bulan ve çekirdek olarak ABD’nin kurucu unsurları olan bu kitleyi nasıl güvenlik sorunu haline getirebilirsiniz? Sosyal medyaya yansıyan bir görüntüde bir iç hat uçuşunda pilot, tüm Trump yanlılarını Kansas’a indirmekle tehdit ediyordu. Bu karikatürize ötekileştirmenin bir çözüm olmayacağı açık. Burada hippilerden bahsetmiyoruz, görünen sembolleri üzerinden WASP’ı (Beyaz, Anglosakson, Protestan Amerika’yı) işaret eden bir kitleden bahsediyoruz. Bu tabanın siyasi rızasını göz ardı etmek en basit ifadesiyle siyasi intihar anlamına gelir. Bu yüzden ABD bürokrasisinin konunun Trump’ın sesini kesmekle kapanması için dua ettiğini varsayabiliriz. Ancak, bu konsolide siyasi taban, siyasilerin, Trump olmazsa da başkalarının iştahını kabartmaya devam edecek. Dolayısıyla ABD’de Trump ve Trumpizm bastırılabilir ama ABD’de liberalizm ve demokrasi krizinin yarattığı, siyasi sömürüye açık öfkeli kitlelerin varlığı inkâr edilemez. Biden’ın meşhur sloganı (ABD Geri Dönüyor!), Amerikan üstünlükçülüğünün (biz üstünüz duygusunun) geri dönüşünü de müjdeliyordu. Trump destekçileri, Trump’ı da aşarak bu balonu Biden yemin etmeden patlatıverdi.