Şentop, başkent Cezayir'de dün sona eren İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği (İSİPAB) 17. Konferansı kapsamındaki meseleleri, Türkiye-Afrika ilişkilerini, Türkiye-Cezayir ilişkilerini ve Batılı bazı ülkelerde Kur’an-ı Kerim’e yapılan saldırıları değerlendirdi.
Cezayir'e ilk defa İSİPAB Konferansı kapsamında geldiğini söyleyen Şentop, kendisinin yaptığı İSİPAB 16. dönem başkanlığını Cezayir'e devrettiğini, Cezayir Ulusal Halk Meclisi Başkanı İbrahim Bugali ve Millet Meclisi (Senato) Başkanı Salih Kocil ile gerçekleştirdiği görüşmelerde Türkiye-Cezayir ilişkileri bağlamında parlamentolar arası ilişkileri geliştirmeyi konuştuklarını aktardı.
Türkiye-Cezayir ilişkilerinin Cezayir’in bağımsızlığını kazandığı tarihten itibaren iyi bir düzeyde olduğunu kaydeden Şentop, "Bizim tarihi, kültürel, dini gerekçelerimiz var bu ilişkileri temellendirmek için. Çok az ülkeyle bu kadar sebep vardır, iyi ilişkiler kurmak için. Cezayir onun için bizim açımızdan müstesna bir ülkedir" dedi.
Türkiye-Cezayir ilişkileri büyük bir sinerji oluşturabilir
Şentop, Cezayir’in çok stratejik bir ülke olduğuna dikkati çekerek, "Hem bulunduğu Akdeniz coğrafyasındaki yeri itibarıyla hem de Afrika’nın etkili, güçlü, en önemli stratejik ülkelerinden bir tanesi olması hasebiyle çok önemli. Dolayısıyla Cezayir-Türkiye ilişkileri ikili ilişkilerin ötesinde Afrika’da, Akdeniz bölgesinde, İslam dünyasında büyük bir sinerji oluşturabilecek ilişkilerdir." ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Afrika’ya karşı Batılı ülkelerin bakış açısının aksine, insanı esas alan ve birliktelik ilkesi çerçevesinde bir yaklaşım sergilediğini vurgulayan Şentop şunları söyledi:
"Tabii biz Afrika ülkelerine, Batılı ülkelerin baktığı gibi bakmıyoruz. Zaten buradaki ülkelerde yaşayan insanların önemli bir kısmıyla aynı zamanda tarihi ve kültürel bağlarımız var. Özellikle Kuzey Afrika ile dini anlamda bağlarımız var. Onun dışındaki ülkelerle de birçok anlamda kültürel bağlarımız var. Bilhassa onların yüz yıldan fazla bir zamandır mazlumiyetleri ile ilgili ortaya çıkan bir siyasi tablo da var. Biz Türkiye olarak her zaman insanı esas alan, insani esaslara dayanan dış politika yaklaşımı içerisindeyiz ve herkesle, Avrupa ülkeleriyle de Amerika’yla da öyle, Afrika’yla da öyle. Eşit mesafede göz göze konuşmayı, müzakere etmeyi, ilişkilerimizi değerlendirmeyi esas alıyoruz. Üstenci bir bakış açısıyla, Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi bir yaklaşım içerisinde değiliz. Öbür taraftan biz birlikte kazanmayı, birlikte gelişmeyi, büyümeyi hedefliyoruz."
Türkiye ile Cezayir’den Afrika’da işbirliği
Meclis Başkanı, Türkiye’nin Afrika’da yerel istihdamı sağlama yoluyla kıta ülkelerine fayda ürettiğini belirterek, "Yani Batılıların yaptığı gibi gelip buralardaki hem beşeri kaynakları hem yer altı kaynakları, yer üstü zenginlikleri sömürüp alıp kendi ülkelerine götürme şeklinde bir yaklaşım bizim iş insanlarımızda da yok, Türkiye’nin böyle bir politikayı kabul edebilmesi de mümkün değil" dedi.
Türkiye’nin kara kıtayla kazan-kazan ilkesini uyguladığını vurgulayan Şentop, "Biz birlikte kazanmak, birlikte büyümek, birlikte gelişmek konusunda temel esasları olan bir yaklaşım, bir perspektifle ilerliyoruz" ifadelerini kullandı.
Şentop, Türkiye’nin Afrika’da hem diplomatik ağının çok genişlediğine hem de sürekli olarak siyasi ve ticari alanda ilişkileri geliştirmeye çalıştığına dikkati çekerek, "Cezayir’in bu konudaki gücünü, etkisini, stratejik önemini de biliyoruz. Cezayir ile birlikte Afrika’da yapabileceğimiz işler olduğunu düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
İkili ilişkiler, savunma sanayi alanında da gelişiyor
Şentop, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un geçen yıl mayıs ayında gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretiyle hukuki zemini de genişletilen iki ülke ilişkilerine katkı sağlayıcı adımlar atıldığını vurgulayarak, "Bu ziyaretin ardından birçok anlaşma imzalandı. Süratle çok hızlı bir şekilde Türkiye-Cezayir ilişkileri birçok açıdan, siyasi açıdan, parlamentolar arası açıdan, ekonomik-ticari açıdan, savunma sanayi alanındaki ilişkiler bakımından, bilhassa enerji ile ilgili ilişkiler bakımından gelişmeye başladı" ifadelerini kullandı.
Cezayir ile ilişkilerin Türkiye nezdinde çok müstesna bir yeri olduğunu ve bu ilişkilerin büyük bir potansiyele sahip olduğunu söyleyen Şentop, Türkiye-Cezayir ticaret hacminin bir yılda yüzde 28’lik bir artışla 5,3 milyar dolara yükseldiğini, bunun fevkalade bir gelişme olduğunu ve daha da ileriye taşınması için gayret gösterdiklerini vurguladı.
Kur’an-ı Kerim’e yapılan saldırılar
Avrupa’nın Müslümanlara karşı tutumunda iki yüzlü ve çifte standartlı bir yaklaşım içinde olduğunu kaydeden Şentop, “Avrupa’daki bu iki yüzlü, çifte standartlı yaklaşımın, İslam ve Müslüman karşıtlığının değişmediğini, yüzyıllar önceki haçlı seferlerindeki zihniyet, kafa, model neyse o modelin aynen devam ettiğini görüyoruz" dedi.
Şentop, İsveç, Hollanda ve Danimarka devletlerinin 2 milyarlık İslam aleminin kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’e yapılan saldırılara ortak olduğunu belirterek, "Bu saldırıların devlet gözetimi ve koruması altında, İsveç’te polis kontrolü altında, aynı şekilde Hollanda’da yine Danimarka’da yapılması, devletlerin bu suça, kutsal kitaba insanlık suçuna hakareti benimsediği, suç ortağı olduğu bir yaklaşımdan bahsediyorum" ifadelerini kullandı.
Hukuk ve insan hakları gibi kavramların Avrupa ülkeleri nezdinde sadece Avrupalı beyaz Hristiyan için geçerli olduğunu vurgulayan Şentop, "Onun için Avrupa ülkelerinde insan hakları, hukuku falan dediğimizde biz zannediyoruz ki onlar öyle bütün dünyada yaşayan insanları insan kabul ediyor falan, böyle bir yaklaşım içerisinde sanıyoruz. Öyle değil, Avrupalı için hukuk, insan hakları dediğimiz şey beyaz, Avrupalı ve Hristiyanlar için geçerlidir esasen" şeklinde konuştu.
Foyaları ortaya çıktı
Şentop, söz konusu ülkelerin bu saldırıları ifade özgürlüğü, insan hakları ile izah etmeye çalıştığını ancak Tevrat’ın yakılması teşebbüsü ile tavır değiştirdiğini böylece foyalarının ortaya çıktığını söyledi.
Müslümanların özünde Tevrat’a da inandıklarını ve Tevrat’a yapılan hakareti de kabul etmediklerini vurgulayan Şentop, "Bu ülkelerin hükümetleri Tevrat’ın yakılmasına müsaade etmedi. İşte bu iki yüzlülüğün, çifte standardın meselenin insan hakları meselesi olmadığı, ifade hürriyeti meselesi olmadığı çok açık bir şekilde, bir hafta sürmedi, birkaç gün içerisinde ortaya çıkarttı" dedi.
Şentop, İslam dünyasının daha güçlü bir tepki ortaya koyması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
"Ama önemli olan boyut şu; burada dile getirdiğim husus, İslam dünyasının daha aktif, daha etkili, daha hassas olması gerekir. Sadece kendi içinde yaşadığın iç siyasi meseleler, tartışmalarla değil daha temel değerler. İki milyar İslam âleminin temel meseleleriyle ilgili olarak da hem hassasiyet taşımalı hem bunu yüksek sesle dile getirmeli, etkili bir şekilde ortaya koyabilmeli. Bu yaşadığımız olaylar karşısında verilen tepkileri ben çok yetersiz, çok cılız buldum, onu da burada ifade ettim. Herkesin kendine gelmesi ve temel değerlerimizle ilgili birlikte hareket etmesi, yüksek sesle bunlara olan itirazını, yanlışlara olan itirazını dile getirmesi gerekir. İnşallah bundan sonra bunu yapabilecek bir ortam teşkilatta gelişir."