Müslümanlara ait sivil toplum kuruluşlarını (STK), camileri, kursları ve iş yerlerini basan Fransa polisi, şimdi de hem kendi vatandaşlarını hem de gazetecileri hedef almaya başladı.
İLK KURBAN MÜLTECİLER
maruz kalan ilk grup mülteciler oldu. 17 Kasım’da bin kadar sığınmacı Paris’in banliyölerinden Saint-Denis’te barınaklarından tahliye edildi. Polis tahliyeye direnen sığınmacıları yerlerde sürükledi, biber gazına boğdu. 23 Kasım’da da Paris’teki Republique Meydanı’nda kurulan çadırlar polisler tarafından söküldü. Sığınmacıları yaka paça atan polisler gece boyunca sokak sokak mültecileri kovaladı.
SİYAHİLER HEDEF OLDU
GAZETECİLERE POLİS ŞİDDETİ
Daha sonra da gazeteciler ve insan hakları dernekleri polis şiddetine maruz kaldı. 28 Kasım Cumartesi günü basın mensupları, sendikalar ve insan hakları dernekleri “güvenlik yasa tasarısı ve polis şiddeti” karşıtı eylem yaptı. Polisin gazetecilere yönelik tavrı aynı oldu. Parke taşları, sopa ve biber gazı ile saldıran polisler 8 gazeteciyi hastanelik etti. Çok sayıda gazeteci de vücudunun değişik yerlerinden yaralar aldı. Polisin darbetmesiyle ağır yaralanan ve Esed rejiminden kaçıp Fransa’da serbest foto muhabirliği yapan ödüllü gazeteci hastane yatağında başı sargılı, burnunda tampon ve yüzü kanlar içindeki fotoğrafı polis şiddetinin sembolü haline geldi.
AVRUPA’NIN HASTA ADAMI!
HASTALIKLI LİDER
Gülaçar şunları kaydetti: “Tarih zaman zaman bu tip küstah, hiçbir değer yargısı taşımayan, hastalıklı liderlerle karşılaştı. Milyonlarca insanın katline sebep olan liderlerin süreçlerini iyi irdelememiz gerekir. Semptomları geç fark ettiğinizde iş işten geçiyor. Fransa geçmişte Cezayir, Libya ve Tunus’a başta olmak üzere pek çok mazlum coğrafyada korkunç bir soykırım gerçekleştirdi. Avrupa’yı ifade etmesiyle öne çıkan Fransa’nın tutumu, ülkenin bugünü ve yarını için endişelerimi ifade ediyorum.”
Adım adım beyin ölümü
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Üyesi Atay Uslu da Avrupa’nın ortasından Paris’ten gelen polis şiddeti haberlerinin kaygı verici olduğunu söyledi. Atay şunları kaydetti:
Hedefleri yeni nesil medya
Fransa’da gazetecilik yapan Ömer Aydın da Macron yönetiminin ‘Genel güvenlik yasa tasarısı’ ve Müslümanları hedef alan ayrımcılık yasa tasarıları ile köşeye sıkıştığını söyledi. Aydın şunları kaydetti: “İfade ve düşünce özgürlüğü sloganlarıyla Müslümanları ötekileştiren bir proje; halkın ‘özgürlük’ diyerek sokakları dökülmesine neden oldu. Yani Macron hiç ummadığı bir yerden darbeyi yedi. Geleneksel Fransız medyası tamamen devlet kontrolündedir ve hükümete, Fransa çıkarlarına aykırı yayın yapmaz. En sağından en soluna medyalarda yerleşik bir oto sansür vardır. Şimdi ise yeni medyalar etkili olmaya başladı. Artık sokağı kontrol etmek daha zor. Peş peşe ortaya saçılan polis şiddeti ve hukuka aykırı faaliyetlerin hepsi geleneksel basının ilgisini çekmeyen, yeni medyalar tarafından ortaya çıkarılan olaylar. Bu nedenle de halkın medyaya güveni sarsılıyor. Macron, Fransız halkının güvenini kazanan bu yeni nesil medya ve gazetecileri hedef alıyor. Paris’te dövülen, yaralanan onlarca gazeteci sayıları çok az olan bu yeni nesil gazeteciler.”
Ciğerlerim yanıyor
Polis şiddeti yüzde 23 arttı
Gazeteci Fatih Karakaya da şunları söyledi: “Fransa’da polisleri denetleyen IGPN isimli bir teşkilat var. Polisin bir hukuksuzluk yaptığını düşündüğünüz zaman buraya başvuruyorsunuz. 2019’da buraya bin 460 kez başvuru yapılmış. Başvuranların 870’i polisin keyfi şiddet uyguladığını beyan etmiş. Bu rakama göre başvurular 2018’e göre yüzde 23 oranında artmış gözüküyor. Macron’un göreve gelmesinden iki yıl sonra bu oranlardaki artış dikkat çekiyor.