Güneydoğu Asya ülkelerinden Myanmar’da 1 Şubat 2021’de gerçekleştirilen askeri darbenin ardından, gözler Müslüman azınlık Rohingyaların akıbetine çevrildi. Yönetime el koyan General Min Aung Hlaing’in, ülkenin Arakan bölgesinde yaşayan Müslümanlara yönelik soykırımın destekçilerinden biri olması endişeleri artırıyor. 2017’de Budistlerin saldırıları sonucu komşu ülke Bangladeş’e sığınmak zorunda kalan 750 bin dolayında Müslüman, yeniden Myanmar’a dönüş umudu taşısa da, darbeden sonra oluşan atmosfer yakın vadede dönüşlerin mümkün olamayacağını gösteriyor. Bangladeş’in Cox Bazaar bölgesindeki Kutupalong mülteci kampı ise, türünün dünyadaki en büyük örneği.
BANGLADEŞ İSTEMİYOR
PROBLEM, İNGİLİZLERİN MİRASI
Rohingya meselesi, 1824-1948 arasında Myanmar’ı yöneten İngilizlerden kalma bir miras. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Arakan bölgesinde Japonya’yla savaşa tutuşan İngiltere, savaştan sonra bölgenin siyasi olarak dizaynı sırasında Müslüman azınlığı dikkate almayan bir düzenlemeye gitti. İngilizler tarafından desteklenen Budistler karşısında yalnız kalan Rohingyalar, o tarihten günümüze “dünyanın en fazla horlanan azınlığı” olarak yaşıyor.
Mazlum bir halk: Rohingyalar
Göstermelik demokrat
Askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılan Myanmar Başbakanı Aung San Suu Kyi, bütün dünyada “demokrasi bayraktarı” gibi lanse edilse de, ülkesindeki Müslüman azınlığın dramına kulak tıkamasıyla biliniyor. 1991’de Nobel Barış Ödülü’nü alan Aung San, Rohingya problemini fanatik Budistlerin milliyetçi söylemleriyle ifade ediyor. Müslümanlar söz konusu olduğunda, Aung San, kendisini deviren General Min Aung’la da aynı çizgide. General, “Rohingya meselesi, İkinci Dünya Savaşı’nda yarım kalmış bir sorun, bunu halledeceğiz” sözüyle tepki toplamıştı.