Son bir yıldır bölgeye sondaj gemileri gönderen ve tarihinin en büyük deniz tatbikatlarını gerçekleştiren Türkiye, Doğu Akdeniz'de elini güçlendiren tarihi adımlar attı.
Libya ile imzalanan mutabakatla uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını sadece sahada değil, masada da güçlendirmek isteyen Ankara'nın önümüzdeki dönemde atabileceği başka adımlar da bulunuyor.
Bilindiği üzere, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın bölgedeki enerji kaynaklarını hukuksuzca gasp etme girişimlerinden rahatsız olan başka ülkeler de var.
Peki, Doğu Akdeniz'deki dengeler kapsamında Lübnan neden önemli? Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de atabileceği hangi adımlar bulunuyor?
Konuyla ilgili yenisafak.com'un sorularını yanıtlayan Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu'ndan Süha Çubukçuoğlu, Lübnan'ın 2007 yılında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığı MEB anlaşmasını onaylamasının Türkiye ve KKTC için bir risk faktörü olduğunu belirtti.
"KKTC’yi de zor durumda bırakma olasılığı yüksek böyle bir gelişme adanın batı ve güneyden olduğu kadar doğudan da hasım güçler tarafından kuşatılması anlamını taşır" diyen Çubukçuoğlu şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye ile Lübnan arasında bir deniz anlaşmasının hukuken mümkün mü?" sorusuna Çubukçuoğlu, "Lübnan coğrafi olarak Kıbrıs adasının güneydoğu yönünde, diğer bir deyişle 'arkasında' kaldığı için Türkiye’nin güneybatı sahilleriyle Libya’ya benzer bir deniz sınırlandırma anlaşması yapabilmesi mümkün değildir. Öte yandan hukuken de siyaseten de Türkiye’nin Mersin-Adana sahilleriyle Lübnan’ın kuzey sahilleri arasında karşılıklı bir MEB sınırı tayin edilmesi Suriye'nin MEB’ini ihlal edeceği için uygun değildir" yanıtını verdi.
"Türkiye'nin masada elini güçlendirmek için bölgede atacağı diğer adımlar neler?" sorusuna yanıt veren Çubukçuoğlu şunları söyledi:
Bölgede ortak bir pazar kurulabilir
Türkiye'nin deniz kaynaklı enerji işbirliğinde kapsamlı ortaklıkları masaya getirebileceğini belirten Çubukçuoğlu, "Ankara 1999 ve 2004 yıllarında NATO’nun Doğu Avrupa’ya genişlemesi söz konusu iken karşılığında KKTC’nin tanınması için yeterince baskı kuramamış, veto kartını kullanamamıştır. Aynı durum Suriye’yle yapılacak müzakerelerde tekrarlanmamalı, Şam yönetimiyle bir barış masasına oturup ilişkileri yeniden tesis etme yönünde görüşmelere başladığında KKTC-Suriye arasında Rusya’nın da katkısıyla ikili ticari ilişkiler tesis edilmesi yönünde somut adımlar atılması şart olarak konmalıdır. Bunu müteakiben ancak, bu temelin üzerine deniz kaynaklı enerjide işbirliği gibi daha kapsamlı konularda stratejik ortaklık gündeme gelebilir, Suriye ve Lübnan havzalarından çıkacak gazın Türkiye-KKTC’nin sahalarındaki gazla birleştirilip bir nevi 'ortak pazar' yaratılması düşünülebilir" diye konuştu.
LÜBNAN 'İSRAİL FAKTÖRÜ' NEDENİYLE DAHİL OLMADI
İsrail'in uzun dönemdir Türkiye'nin saf dışı bırakılmak istendiği bölgesel ittifaka Lübnan'ı dahil etmeye çalıştığını vurgulayarak, şunları söyledi:
ABD ARABULUCULUK ROLÜ ÜSTLENİYOR
ABD'nin Lübnan ile İsrail arasındaki deniz sınır anlaşmazlığında arabulucu rolü üstenlediğini vurgulayan Çubukçuoğlu, "Amerika, resmi arabulucu göreviyle sorunu çözme babında önemli mesafe kaydetti. Hatta şu an Ankara’da ABD’nin büyükelçisi olan David Satterfield bu göreve gelmeden önce bizzat arabulucu olarak iki taraf arasındaki müzakereleri yürütmekteydi. Washington, o dönemki ABD’nin Ortadoğu’dan sorumlu özel temsilcisi Frederick Hoff’un adına itafen “Hoff Sınırı” adı altında bir teklifte bulundu. Teklife göre, aşağıdaki haritada 8 numara ile belirtilen ihtilaflı bölgenin yüzde 65'i Lübnan'a, yüzde 35'i İsrail'e verilecekti ancak teklif Lübnan tarafından kabul edilmedi, toprak bütünlüğünden taviz verilemeyeceği prensibine itafen. Buna mukabil geçtiğimiz Eylül ayı içinde basına yansıyan haberlerden Lübnan Cumhurbaşkanı Avn’un müzakerelerde “prensipte anlaşmaya varıldığı ve kaldığı yerden devam etmesi gerektiği” yönündeki açıklamalarını okuduk" dedi.
700 milyar m3'lük rezerv çıkabilir
"Bugün Fransız Total, İtalyan ENI ve Rus Novatek firmaları Lübnan’ın haritada belirtilen 4 ve 9 no’lu sahalarında gaz arama-keşif faaliyetlerini sürdürüyorlar. Henüz kesinleşmiş bir bulgu olmamakla birlikte Lübnan MEB’i içinde 700 milyar m3'lük potansiyel bir rezerv olabileceği değerlendiriliyor. Tartışmalı bölgelere İsrail adına bir Yunan araştırma gemisinin gönderilmesini de bu durum ışında değerlendirmenin doğru olacağı kanısındayım."