|

Peter Pan mi Keloğlan mı

Peter Pan çocukken en sevdiğim kahramandı. Şu sıralar Keloğlan’ı daha çok beğeniyorum. Keloğlan sorunları aklıyla çözen bir delikanlı.

04:00 - 15/04/2024 Pazartesi
Güncelleme: 01:51 - 15/04/2024 Pazartesi
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv
AYŞE SEVİM

Her ne kadar devlerle peri kızlarıyla cadılarla karşılaşsa da zorluklarda zekâsına başvuruyor. Üstelik yakışıklı değil. Bir ihtiyar gibi kel ve giyinişi özensiz. Orta yaşlarında olan benim gibi bir yazarın seveceği bir karakter yani. Ama çocukken her şey başka oluyor. Çocukken yaşadığınız sorunlardan aklınızı kullanarak çıkmanız pek mümkün değil. Sihirli bir dünyada çözüme ulaşmanız daha kolay. Uçabilmek, hiç büyümediğiniz bir evrende yaşamak... Sevimli bir perinin etrafınızda uçuşması… Yaşadığım dar, karanlık kimi günler içinde bana ilham kaynağı olmuştu. Başka bir yer vardı. Çocukların mutlu olduğu bir yerdi burası. Olmayan ülke.

Kitapta aşk da vardı kuşkusuz. Keloğlan masallarında aşk yoktur. Zeki Keloğlan masalın sonunda normalde ulaşamayacağı statüdeki bir kızla evlenir. Köylü padişahın kızını alır. Sınıf atlıyor yani. Bildiğiniz sosyolojik bir durum. Keloğlan padişahın kızını padişahın kızı olduğu için seviyor. Kızın bir ismi bile yok. Tüm cazibesi damat adayını yöneltici erke taşıyacak olmasında yatıyor. Bu da orta yaşında olanların ilgi duyacağı bir mevzu. Bakın İngiliz kraliyet hikâyelerini gençler değil daha çok orta yaşlılar takip eder. Statü yaşımız ilerledikçe bizi daha çok alakadar ediyor sanırım.

Halbuki Wendy ile Peter arasında aşk vardı. İlk karşılaşmalarında Wendy Peter’in gölgesini dikiyor biliyorsunuz. Bir insanın gölgesini dikmek ne demek? Onun kayıp bir eşyasını bulmuyor kız. Ona yiyecek bir şeyler hazırlamıyor. Oturup sohbet etmiyorlar. Peter’e gölgesini iade ediyor. Hatta iğne iplikle, belki de canını yakarak gölgesini bedenine dikiyor. Yazar romanın burasını kurgularken belki benim gibi romantik düşünmemiştir. Fakat gölgenin yani insanın karanlık tarafının/ anlaşılamayan gizli kalan tarafının bir kadının eline geçmesinden bahsediliyor sonuçta. Bu kadın iğne iplikle gölgeyi sahibine dikmeyi kabul ediyor. Onu tüm acayiplikleriyle kabul ediyor yani. Bu aşk değil mi? Çocukken bunu bu cümlelerle ifade edemezdim ama aynı şeyleri düşünüyordum. İlk anda bir aşk olduğunu anlamıştım. Sonra uçabilmeleri. Evinin penceresini açıp göğe doğru ilerliyorlar. Müthiş bir şey.

Kitapta şöyle diyordu “Biri hariç bütün çocuklar büyüdü” Bu bana büyümeme şansımın olacağını da düşündürmüştü. Korsan olan Kaptan Kanca’yı her seferinde Peter’in zahmetsizce yenişini de seviyordum. Peter ve onun kayıp çocukları devamlı eğlenen, sorumluluk almayan, düşmanlarını alay ederek alt eden kişilerdi. Doksanlardaki çocuklar için büyük bir ideal. Biz anne babalarının kaş göz hareketleriyle yönetilen çocuklardık. Olmayan ülke, gerçekten olamazdı ama hayal edilebilirdi.

Wendy’nin onca erkeğin arasında tek kız olması beni biraz rahatsız etmişti. Ona kız olduğundan pek çok iş kalıyordu. Haşarı erkek kardeşleri de var bir de. Çoğu yerde anne gibi davranmak zorundaydı. Üstelik kitabın sonunda da Wendy normal dünyaya dönüp yaşlanıyordu. Peter ise aynı kalıyordu. Bu hüzün vermişti bana. O kitabı kaç kez okudum ama sonunu kabul edemedim. Bir tarafta hayat ve zaman akıyordu. Diğer yanda sabitti. Haksızlık olduğunu düşüyordum. Hem Peter hem Wendy kandırılmıştı. Asla sonsuza kadar mutlu olamayacaklardı. Wendy’in torununun Peter’in yanına gitmesi de kalp kırıcıydı. Peter ne düşünüyor olabilirdi ki? Nine Wendy’nin torununu oyun arkadaşı olarak olmayan ülkeye götürmeye geldiğinde hiç yaptığından utanmıyor muydu? Nasıl yüzüne bakıyordu yaşlı kadının? Bu sorular yüzünden de kitap en sevdiğim eser oldu. Çünkü zihnimi meşgul ediyordu. Onunla dövüşüyor tekrar tekrar okuyordum.


#hayat
#kitap
#aktüel
15 gün önce