|

Masumiyetin melodisi

Çocukluk, hayatın en saf ve en renkli dönemi. Bu dönemde okuduğumuz kitaplar ve onların kahramanları, hayatımıza öyle bir iz bırakır ki büyüdüğümüzde bile onları unutmak mümkün olmaz.

04:00 - 15/04/2024 Pazartesi
Güncelleme: 01:53 - 15/04/2024 Pazartesi
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv
AHMET MELİH KARAUĞUZ

Benim çocuk kahramanım ise, Jose Mauro de Vasconcelos›un unutulmaz eseri «Şeker Portakalı»ndan Zeze’den başkası değil. Küçük, yoksul ama bir o kadar da hayalperest ve duygusal bir çocuğun hikâyesi Zeze›nin hikâyesi.

Zeze, Brezilya’nın yoksul bir mahallesinde yaşayan altı yaşında bir çocuk. Ailesiyle birlikte zor şartlar altında hayatta kalmaya çalışan Zeze, hayal gücü ve zekâsıyla bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışır. Ancak Zeze’nin hayatta en çok istediği şey, sevgi ve anlaşılmak. Bir şeker portakalı fidanı ile kurduğu sıra dışı dostluk, bu isteğinin en masum ve en saf hâliyle karşılık bulduğu yer olur.

Zeze’yi bende bu kadar önemli kılan üç nokta var. Bunlardan ilki, lisede okuduğum zamanlarda Murat Menteş’in bir konuşmasında söylediği, eğer bir doktor Yunus okumadıysa onun hastasına merhametli yaklaşabileceğine inanmıyorum cümlesi. Bir diğeri Kur’an’daki Duha suresinde geçen “seni yetim bulup büyütmedik mi?” ayeti ve en sonuncusu da dostluk meselesinde duracağımız yer aslında.

Bunları biraz açmak istiyorum. Çünkü bir çocuk karakterden belki de böyle kompleks noktalara nasıl gidildiği zihinlerde tam karşılık bulmayabilir. Öncelikle hayatta her şeyin, insanı anlamakla değer ve anlam bulduğuna inanıyorum. Eğer insanı doğru anlayamazsak siyaset/iktisat/edebiyat hiçbirinin bir anlamı yok. Zeze, bize insanı tanımak noktasında birçok pencere açar. Yoksulluğu, yalnızlığı, ama hiç vazgeçmeden karanlığa karşı gösterdiği çabayla birlikte aslında bizler onun aynasından kendi varoluşumuzu inşa edebiliriz. Bununla birlikte Zeze’yi anlamak bize kendi insanımızı, çocuklarımızı anlamanın da yollarını açar. Bir yetimi anlamanın mesela ki bir yetimi anlamak ya da bir yetimin yanında olmak çoğu zaman Kur’an’da kurtuluşun anahtarı olarak verilir.

Duha suresinde geçen “sizi yetim bulup büyütmedik mi?” ayeti, bir zamanlar sadece yetimlere hitap eden bir ayetmiş gibi gelse de bana, aslında günün sonunda insanın her şeyiyle yetim olduğu ve yalnız Allah’la anlam ve dostluk bulacağını görmemle bu ayetin anlamı bende değişti. Baktığımızda Zeze yetim değildi. Bir babaya sahipti ama bir yandan da yetimdi çünkü baba sadece kütle olarak vardı. Zeze’nin hayatında çeşitli sebeplerle hiç yer alamamıştı. Ancak kitapta baba figürü ve Zeze’nin meseleye bakışındaki inşa edicilik her daim çok kıymetlidir.

Kitaba dönüp baktığımızda Zeze’nin hayatındaki zorluklar, yoksulluk ve aile içi şiddet, onun masumiyetini ve saf sevgisini daha da ön plana çıkarır. Babasıyla olan ilişkisi, kitabın en duygusal yönlerinden birini oluşturur. Zeze, babasından çoğu zaman şiddet görse de ona olan sevgisini hiçbir zaman kaybetmez. Babasının aslında iyi bir insan olduğuna, sadece hayatın zorluklarıyla başa çıkmakta zorlandığına inanır. Bu inanç, Zeze’nin yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen umudunu ve iyimserliğini korumasını sağlar.

Bir diğer mesele de dostluk meselesidir ki bence edebiyatımızdaki büyük isimlere baktığımızda da onların yazdıklarından da öte kıymetli dostluklar inşa ettiklerini görürüz. Burada dost olmak da ama elbette menfaate yönelik bir çaba değildir. Örneğin Akif’in en yakın dostlarından bir tanesi Seyfi Baba, Cahit Zarifoğlu’nun balıkçı dostları ve daha nicesi. Zeze de hem iyi bir dosttur hem de kitapta ayrıca Manuel Valadares ile dostluğu, dostluk ahlakına dair de çok şey söyledi bana ve halen de söylemektedir.

Şeker Portakalı, bir çocuğun gözünden hayatın zorluklarını, aile ilişkilerini, dostlukları ve hayalleri anlatırken, aynı zamanda okuyucuya da hayatın küçük mutluluklarını ve umudun önemini hatırlatır. Zeze’nin hikâyesi, yalnızca bir çocuğun büyüme hikâyesi değil, aynı zamanda her birimizin içindeki çocuğa dokunan, onu sevgiyle kucaklayan ve hayallerin gücüne inanmamızı sağlayan bir eserdir.

Necip Fazıl, Reis Bey adlı tiyatro eserinde “Ağlayabilsediniz, anlayabilirdiniz!” der. Şeker Portakalı, beni her okuduğumda derin hıçkırıklarla ağlatan ve her bitişinde de beni inşa eden bir kitap ve kitabın çocuk kahramanı Zeze, bana hayata dair sürekli bir şeyler öğreten, hayat göğümdeki bir kutup yıldızı adeta. Zeze’yi görmek bana insanı, hayatı, toplumu, dostluğu ve kimsesizliği gösteriyor. Ve bu şahit ettirme hâli Zeze’yi çocuk kahraman olarak bende değerli bir yerde tutuyor her zaman.


#hayat
#kitap
#aktüel
15 gün önce