|

Hafızalarda ve hatıralarda Konya

Konya Büyükşehir Belediyesi, Bana Konya’yı Anlat dizisi ile yaşayan insan hazinelerini gün yüzüne çıkararak önemli bir işe imza atmış. İki senedir devam eden proje etrafında şu ana kadar 11 kitap yayınlanmış. Kimi isimler tek kitaba konu edilirken, kimi kitaplarda Yaşayan Konya Hafızaları başlığıyla üç isme birden yer verilmiş.

Kamil Büyüker
04:00 - 15/03/2024 الجمعة
Güncelleme: 03:01 - 15/03/2024 الجمعة
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Şehirler içinde yaşayanlarla birlikte şehirdir. Bundan dolayı şerefü’l-mekân bi’l-mekîn denmiştir. Mekânın, bulunulan yerin şerefi, içinde yaşayanlardan gelir… Konya, tarih boyu hep önemli isimlerle adından söz ettiren bir şehrimizdir. Mevlana ismi asırlar boyu Konya’yı da çok farklı yerlere taşımıştır. Yine Konya’nın yaşayan insan hazineleri var ki bunların her biri bir değer olarak karşımıza çıkıyor. Konya Büyükşehir Belediyesi Bana Konya’yı Anlat dizisi ile yaşayan insan hazinelerini gün yüzüne çıkararak önemli bir işe imza atmış. İki senedir devam eden proje etrafında şu ana kadar 11 kitap yayınlanmış. Kimi isimler tek kitaba konu edilirken, kimi kitaplarda Yaşayan Konya Hafızaları başlığıyla üç isme birden yer verilmiş.

SÖZLÜ TARİHLE HAFIZA KAYIT ALTINDA

Serinin ilk kitabı Konya’nın hafızasını kayıt almaya çalışan Dr. Mehmet Ali Uz tarafından yayına hazırlanan Asırlık Bir Konya Çınarı Halil İbrahim Sayar kitabı. Halil İbrahim Sayar bugün 104 yaşında olan hem yaşça hem de tarihe şahitliği ile tam bir çınar. Konya İmam Hatip Okulu, Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nün açılmasına babası ile birlikte öncülük etmiş Sayar’ın hayatı bir çırpıda okunacak şekilde yayına hazırlanmış. Serinin diğer kitapları Mustafa Güden’in yayına hazırladığı Ebü’l Vefâ İhsan Kayseri, Caner Arabacı ve Bekir Şahin’in yayına hazırladığı Konya Şehir Kültürü ve Hüseyin Üzmez kitabı, Yaşayan Konya Hafızalarından Yusuf Küçükdağ, Derviş Hasan Yüğrük, Kemal Pekçağlar, yine serinin 5’inci kitabı Esin Çelebi Bayru, Hatice Nuran Aker, Saime Yardımcı kitabı, Prof. Dr. Hasan Sakaoğlu kitabı, Mehmet Ali Uz, Hüseyin Öksüz, Recai Kıcıroğlu kitabı, İsmail Detseli kitabı ve son çıkan üç ayrı kitap da Halil Ürün, Mahmut Esad Seydişehri, Sami Güçlü’den oluşmakta.

KONYA’DAN ANADOLU MEKTEBİ’NE YOLCULUK

Farklı iş sahaları ve meslek gruplarında çalışmış Konya ve ülkemiz içinde çok önemli izler bırakmış şahsiyetlerden her biri sıkıntılar ve zorluklarla dolu bir hayatın ardından verdikleri mücadelelerle bizlere rehberlik ediyor. Serinin son kitabından Sami Güçlü (Haz. Atilla Yaramış, Şubat 2024), Konya Milletvekilliği, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı döneminden ismine aşina olduğumuz bir sima. Kitap Atilla Yaramış tarafından nehir söyleşi olarak hazırlanmış, söyleşinin bittiği yerde ise Sami Güçlü’nün yakın çevresinden isimler onun hakkında metinler kaleme almışlar. 1950 yılında 1950 yılında Konya’nın Sarayönü ilçesi Kuyulusebil köyünde doğan Sami Güçlü her gencin hayatında olduğu gibi dönüm noktası olan zamanları İstanbul’da yaşamış. 1968 yılında İ.Ü. İktisat Fakültesi’ni kazandığı dönem onun için hayat çizgisinin şekillendiği dönemdir. Zira kendi aktarımıyla “Üniversite dönemimin ilk üç ayında Necip Fazıl, Nurettin Topçu ve Sezai Karakoç’la tanıştım. Yakınlıklarımız zamanla ilerledi bu isimlerle… Çıkardıkları dergilere abone oldum. Doğru bir çevre içinde okudum üniversiteyi. Bu çevrenin koruyucu bir tarafı oldu tabii. Üniversite 2. Sınıfta MTTB’li öğrencilerin kaldığı 500 kişilik öğrenci yurdunun talebe temsilcisi ve o derneğin yönetim kurulu üyesiydim.” (s.17) Üniversite döneminde fikir ve düşünce hayatı şekillenen Sami Güçlü 1974-74’li yıllarda MTTB bünyesinde faaliyetini sürdüren Fatih Gençlik Matbaasında yönetici olarak çalışır. Matbaada İbrahim Doğruer, Fehmi Koru birlikte görev alırlar. Buradaki çalışmalarından sonra akademik çalışmalara ağırlık veren Prof. Dr. Sami Güçlü’yü 2000’li yıllarda Ak Parti’nin kuruluş sürecinde kurucular arasında görüyoruz. 11 yıl aktif siyasetin içinde Milletvekilliği ve Tarım Bakanlığından sonra büyük bir kültür hareketine öncülük eder Sami Güçlü. Adı: Anadolu Mektebi. Kendi tabiri ile mezunu olmayan bir okuldur Anadolu Mektebi.

Mektebin gayesini şu şekilde açıklıyor: “Bu faaliyetin özü, bu toplumun da aynı zamanda böyle çalışkan, kendisini büyük bir ideale adamış, vatanı ve toplumu ve insanlık için faydalı olma niyeti olan kişilerin yetişmesine zemin hazırlamaktır.” (s.193)

Anadolu Mektebi, Sami Güçlü’nün 2012 yılında Sakarya Üniversitesi’nde 12 kişilik öğrenci grubu ile başlattığı gönüllü okuma faaliyeti. Türk kültür ve medeniyetinin gelişmesine katkı sunmuş yazarların, bir sıra dâhilinde tüm eserleri ve hakkında yazılmış seçkin eserlerin okunmasını, okunan her eserden sonra eser hakkında bir değerlendirme yazısı yazılmasını, eserlerin en az yarısı okunduktan sonra bir konu seçilmesini, seçilen konuda bir konuşma metninin hazırlanmasını, düzenlenen panellerle metinlerin sunulmasını hedefliyor. (s.186)

MEVLANA SOYUNDAN BİR ÇELEBİ

Dizide yer alan ve hayatı aktarılan önemli isimlerden birisi de Mevlana soyundan gelen ve Çelebi soy ismini alarak bu güzel yolu sürdüren Esin Çelebi Bayru. Esin Hanımın babası Celaleddin Bakır Çelebi Halep Mevlevihanesinde doğup, büyümüş. Bunun sebebi ise 1925 yılında Tekke ve Zaviye Kanunu ile birlikte Mevlevihanelerin de kapatılması. Celaleddin Bakır Çelebi “makam çelebisi” olduğunda 17 yaşında bir gençtir. Esin Çelebi de Halep’te doğup büyümüş. Gün gelip Türkiye’ye dönen aile İstanbul’a yerleşmiş. Ancak Çelebi soyundan gelmeleri nedeniyle Esin Çelebi’nin Babasına büyük bir hürmet vardır. Evleri Ramazanda ve bayramlarda dolup taşmaktadır. Esin Çelebi, Yaşayan Konya Hafızaları (Haz. Ahmet Kuş, Aralık 2022) kitabında bunu şu cümlelerle anlatıyor:

“Türkiye’ye taşındıktan sonra babam Cuma günleri misafir kabul ederdi. Gelen misafirlerimiz genellikle yemeğe kalırlardı. Toplantılar çok kalabalık olurdu. Özellikle Ramazan aylarında iki tane 24 kişilik masa kurulurdu. Ayrıca iki tane de büyük tepsi açılırdı. Onar kişi de bu tepsilerde yemek yerdi. Bu şekilde kalabalık iftar yemekleri olurdu. (…) Rabbime hamdolsun ki daha dokuz yaşında iken niyet edip oruç tutmaya başladım. Ramazanda hizmetin ön planda oluşunu aile yakınları bilirlerdi. Oruç açmam için bir parça ekmeği tuza batırıp bana verirlerdi. Bütün hizmet bittikten sonra iftar ederdik, çorba içerdik.” (s.46)

Her biri başlı başına bir değer olan isimler, sadece Konya için değil, bütün bir coğrafyamız için önem arz etmektedir. Hayat hikâyeleri okununca bu husus daha iyi anlaşılacaktır. Serinin yeni isimler ve hikayelerle devamı en büyük temennimizdir.



#Aktüel
#Edebiyat
#Hayat
٪d أشهر قبل