|

Göl kıyısında bir hafta sonu

Avrupa’nın şirin ülkesi Slovenya’nın gözbebeği Bled Gölü kenarında hem tarihle hem de doğayla başbaşa kalmak mümkün. Ayrıca gölün ortasındaki minik adada ve çevresinde tarihi mekânlar sizi bekliyor.

04:00 - 3/09/2023 Pazar
Güncelleme: 05:24 - 2/09/2023 Cumartesi
Yeni Şafak
Bled Gölü - Slovenya
Bled Gölü - Slovenya
Fatma Matur

Bu hafta size Avrupa’nın en yeşil, şirin ve küçük, benim de en sevdiğim ülkelerinden biri Slovenya’nın gözbebeği Bled Gölü’nden bahsedeceğim. Bled gölü ve içerisinde bulunduğu Triglav Milli Parkı, Bohinj Gölü, Vintgar Geçidi, Savica Şelalesi ve Postojna Mağarası gibi gezi noktalarıyla cumanın veya pazartesinin eklenmesiyle üç güne çıkan uzun haftasonu tatilleri ya da birkaç gün uzaklaşıp kafamı dinlesem, rahatlasam dediğiniz küçük molalar için ideal. Bled’e Venedik’ten araçla üç saatte, Zagreb’den ise 2 saatte ulaşmak mümkün. Fakat en kolayı elbette Ljubljana’dan Bled’e ulaşmak.

Bir cumartesi sabahı Türkiye’den iki saatlik bir uçuşla Slovenya’nın başkenti Ljubljana’ya iniyoruz. Güzel sokaklarında bisikletle gezilebilen, içinden geçen nehirde kanal turu yapılabilen, yemek pazarlarından taptaze deniz ürünleri yenilebilen bu güzel şehri ayrıca anlatmak istiyorum. Bu yazı Bled Gölü için.

Bled Gölü’ne doğru

Bled gölü Ljubljana’ya 50 km mesafede yer alıyor. Göle otobüsle, trenle ya da araba kiralayarak ulaşmak mümkün. En kısa süreni ve en konforlusu elbette araç kiralamak. Havalimanından aracımızı alıp Bled’e gitmek için otobanı değil de Medvode, Kranj, Naklo and Radovljica üzerinden gideceğimiz bölgesel yolu seçiyoruz. Bu yol, fotoğraf çekmek için sürekli durmak isteyeceğiniz, Julyen Alpleriyle, Slovenya’nın üzerinden çiçekler sarkan ahşap köy tabelalarıyla, içinden nehirler akan yemyeşil köylerle tanışacağınız ve daha Bled’e gelmeden Slovenya ne güzelmiş diyeceğiniz bir yol. Bled’e ulaştığımızda arabamızı park edip göl çevresini keşfe çıkıyoruz. Gölün çevresini saran altı kilometrelik yolun nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Etrafımız yemyeşil ulu dağlarla çevrili. Onlardan birinin üzerine kartal yuvası gibi kurulmuş Bled Kalesi bizi seyrediyor, yanından geçtğimiz zümrüt yeşili suyun içinde onlarca balık sürekli bize eşlik ediyor. Gölün ortasındaki adaya sürekli sefer yapan pletna’ların küreklerinin suya inerken çıkardığı sesler, kıyıdaki restoranların masalarında çoğu buranın geleneksel milföylü kremalı pastası kremsnitayı tatmak için gelmiş turistlerin çatal bıçak seslerine karışıyor. Ve nihayet hepsinden uzaklaşıp gölün kıyısındaki ahşap banklara oturunca bizi bulan huzurlu sessizlikte mola veriyoruz. Gölün üzerinde pletnalar dışında kanoyla açılanlar, SUP (ayakta kürek çekme) yapanlar var. Etrafımızdan bisikletle geçen insanlar da.

Göl çevresindeki yürüyüşümüz bittikten sonra Pletnalardan (üstü tenteli 10-12 kişilik kayıklar) birine binip adaya gidiyoruz.

Müze kale

11. yüzyılın başlarından inşa edilmiş bu kale savunma amaçlı olmaktan ziyade dini amaçlarla kullanılmış bir yapı. Günümüzde içinde bir müze ve restoran bulunan Bled Kalesi’ne giriş ücreti bu yazının yazıldığı 2023 yılı itibarıyla 15 Euro. Kalenin kendisi ve içindeki müze benzerlerine kıyasla oldukça sıradan sayılabilir. Bununla birlikte kaleden görünen manzara “paha biçilemez” ifadesini hak ediyor. Kaleye kadar araçla çıkıp, arabanızı otoparkta bırakabilir ya da yaklaşık 20 dakikalık bir tırmanışla buraya ulaşabilirsiniz. Bu paha biçilemez manzarayı ücretsiz seyredebileceğiniz iki yer daha mevcut. Bunlardan birisi Mala Osojnica.

Adaya yolculuk

Gölün ortasındaki bu minicik adanın içindeki Assumption Kilisesi’ne çıkan 99 merdivende şanslıysak gelini kucağına almış bir damatla karşılaşıyoruz. Slovenler damadın bu merdivenlerden kucağında gelini taşıyarak çıkmasının çiftin evliliklerine uğur getireceğine inanıyor. Adadaki Assumption Kilisesi ufacık bir kilise ve bunun dışında bir de pastane var. Adaya adım attıktan 40 dakika sonra Pletna geri gelip bizi bıraktığı yerden alıyor. Toplam 1 saatlik bu geziyi Pletna deneyimi için yapmaya değer. Kıyıya vardıktan sonra bizi çevreleyen dağlardan birine çıkıp Slovenya tanıtım fotoğraflarında en çok gördüğümüz zirvelerden görünen göl ve ada manzarasını kendimi seyretmek istiyoruz. Bunun üç yolu var, biz ilk gidişimizde kaleye çıkmayı tercih ediyoruz, diğerlerini de sonraki gidişlerimizde görüyoruz. Üçünden de bahsedeceğim.

Mala Osojnica

Gölden 685 metre yükseklikteki bu zirveye işaretli patika yoldan tırmanmak 45 dakika civarı sürüyor. Tırmanış zorlayıcı olsa da zirveden görünen manzara tüm yorgunluğumuza değiyoır. Buraya çıkışın ücretsiz olduğu söylemiştim. 45 dakika tırmanmadan yine panoramik bir Bled gölü manzarası görmek isterseniz sizi Ojstrica’ya alalım.

Ojstrica

Gölün etrafındaki bir diğer zirve olan Ojstrica’ya yaklaşık 20-25 dakikalık dik bir patikadan ulaşılıyor. Burası da yine ücretsiz ve gölün biraz daha aşağıdan da olsa tam manzarasını sunuyor, etrafında Stol dağı, Savska raven ovası ve Karavanke sıradağları ile birlikte. İster Kaleye isterseniz diğer zirvelerden birine çıkın her biri için en az 2-3 saati gözden çıkarmanız gerekiyor. Kaleden indiğimizde artık yorgunuz fakat günün sonuna doğru görmek istediğim bir yer daha var.

Straza Bled

Burası için Bled’i çevreleyen tepelerden birinde yer alan bir “macera merkezi” denilebilir. Yazın tüm aile için kızakla kayma, tüple kayma, serbest düşüş simülasyonu gibi aktivitelerin olduğu merkezde kış mevsiminde ise hem dağda kayak hem de merkez içerisinde buz pateni yapmak mümkün. Bled gölünden buraya arabayla ya da on-on beş dakikalık nispeten kolay bir tırmanışla çıkılabiliyor. Ardından liftlerle daha yükseğe çıkıp istediğiniz aktiviteyi seçebiliyorsunuz. Buranın en popüler etkinliği yaz aylarında akşam yediye kadar yapılabilen ve zirveden aşağıda doğru kıvrılarak inen bir kızak üzerinde inmek. Kızakların hızını kendiniz belirlemeniz mümkün ve özellikle çocuklarınızla gittiyseniz bu aktivite günü bitirmek için harika bir etkinliğe dönüşüyor.

Aklınızda Olsun

Bled ister bu yazıdaki gibi günübirlik bir ziyaret için olsun, ister inşallah daha sonra yazacağım çevresindeki ziyaret noktaları ile 3-4 günlük bir ziyaret için olsun mutlaka görülmeyi hak ediyor. Yeşili, maviyi, dağları seviyorsanız Bled’e aşık olup ayrılmak işten değil.

Bled gölü çevresinde çadır kamp alanlarından ağaç evlerin olduğu glamping alanlarına, bungalovlardan beş yıldızlı otellere kadar her tür konaklama seçeneği mevcut. Gölün 3-5 km civarındaki köylerde tertemiz konforlu evlerini kiraya verenler de çok. Benim önerim gölü gören bir yerde konaklamıyorsanız civar köylerde ev kiralamanız olur. Ev sahipleri genelde genellikle kendi yerel tatlarından ikram ediyor, çoğu dilerseniz bisikletlerini ödünç veriyor ki gün doğumunda yemyeşil bir köyün sakinliğine uyanıp bisikletle henüz insanlar gelmeden gölün etrafını turlamak muhteşem bir deneyim.

Bled’i ilk kez ziyaret ediyorsanız nisan, mayıs veya eylül, ekim aylarını öneririm. Yeşilin coştuğu veya solarken sarılı, kahveli, yeşilli renk cümbüşlerinin yaşandığı bu aylar turist yoğunluğunun da nispeten daha az olduğu aylar. Alpleri ve gölleri beyaz örtüyle kaplı görmek ve hatta kayak yapmak isterseniz burası kış için de seçilebilecek harika bir destinasyon.

Son olarak Bled çevresindeki zirve tırmanışlarında, yürüyerek çıkıyorsanız tabelaları takip etmek çok önemli. Patikalar, örneğin İsviçre veya Avusturya’daki kadar, titizlikle işaretlenmemiş olabiliyor o nedenle yoldan sapmamak için özen göstermek gerek. Güneş kremi, şapka, su ve iyi bir yürüyüş ayakkabısı bu bölge için olmazsa olmaz.



#Slovenya
#Gezi
#Bled Gölü
#Aktüel
8 ay önce