|
Sofrayı kuran kaldırsın!
Dışarıda yemek içmek çok eskilerde sabit gelirli insanlar için bir lüks idi. Bugün gıda enflasyonunun OECD ortalamasının üzerine çıktığı ülkemizde bir süredir alışılagelmiş dışarıda yeme içme aktivitesi keyifli bir deneyim olmaktan çıkıyor.
Bazen lezzet bazen sosyal deneyim için tercih edilen kafeler, restoranlar artık konfor alanı olmaktan çıkıp tat vermemeye başlıyor. Bulaşıkları kim yıkayacak mizahı gerçeğe doğru hızla yol alıyor. Mekân sahipleri artık müşterilerine kredi kartı slipi olarak bakabiliyor.
Elbette kaliteli deneyimler, prestijler sunan, kaliteli yemekler ve özenli tarifler ile anı kıymetlendiren, verdiğiniz değerin karşılığını aldığımız mekanlar da yok değil. Ama enflasyonun hayatımızın bir parçası olmaya başlamasından itibaren konutta, otomotivde, markette, cafe/restoranlarda maliyetlerin çok ötesinde olağan kâr marjlarının dışında bir fiyat belirleme sürecine hep birlikte şahitlik ettik, etmeye de devam ediyoruz.
Merkezi otorite her ne kadar fiyat denetim ve sabitleme uygulamaları, alternatif satış kanalları ile denge kurmaya çalışsa da kaçan kantarın topuzunu henüz bulabilmiş değiliz.
Bugün masanıza servis edilen suyun dahi garson tarafından size sunulmasının ekstra fiyatlandığı bir absürt komediyi canlı canlı yaşıyoruz.
Prestijin, gösteriş ve imajın şımarık çocuğu yeme içme mekanları her gün yeni bir icatla karşımıza çıkmaya hazırlanıyorlar. Peki, biz tüketiciler bu duruma kayıtsız kalmayı sürdürecek miyiz?
Dışarıda yeme içmekten geri durmak konforumuzdan, prestijimizden vazgeçmek anlamına mı gelecek, yoksa aşırı ürün ve fiyat yerleştirmelerine maruz kalmayı sürdürmekten zevk mi alacağız.

ENFLASYONUN ÜÇ ATLISI

Fiyat artışlarının hayatımızda önemli bir yere sahip olması, satın alma gücündeki dalgalanmaların tüketim alışkanlıklarına etki etmesi farklı deneyimlerin farklı terimlerle vücut bulmasını da kolaylaştırmış oldu.

Fiyatlardaki aşırı yukarı yönlü değişmeler karşısında müşteri portföyünün erimesine izin vermek istemeyen firmalar üretmiş oldukları ürün ve hizmetlerin kalitesini eritmeyi tercih ettiler.
Yoğun olarak karşılaştığımız bu çocuğun adına da gizli fiyat artışı yerine
skimpflasyon
dedik ki tüketici üzerindeki etkisi fiyakalı olsun.
Baktık ki fiyatlar oynamaya devam ediyor, tüketicinin alerjisi artıyor, üretilen mal ve hizmetlerin ikamesi aranıyor, bu kez de fiyatı değiştirmeyip boyutu, miktarı ya da porsiyonu değiştirme ilüzyonunu bulduk. Fiyat artışlarından kaçınma yerine adını da
shrinkflasyon
koyduk ki kimse söyleyemesin.
Kaliteyi düşürdük, miktarı, boyutu, hacmi hepsini düşürdük yine de doymadık. Nasıl olsa yemeye içmeye alıştılar diye açgözlülüğü fırsata çevirdik ve adını
greedflasyon
koyduk. İşgücü maliyetleri, sabit giderler, kur, ulaştırma maliyetleri aklınıza gelebilecek enflasyonu tetikleyebilecek tüm maliyet unsurlarının üzerinde bir zam yapma, kibarcası fiyat uyarlaması yapma alışkanlığı, açıklanması zor bir zirveye doğru yaklaşıyor.
Tüketicinin tasarruf sahibi olma rolünde gösterdiği kısa vadede kazanç sağlama motivasyonu üreticide de nasıl olsa yiyorlar/alıyorlar/vazgeçemezler düşüncesiyle ekonomik dengesizliğe yol açıyor. Geldiğimiz noktada ne içtiğimiz çay çay, ne yediğimiz yemek yemek.
Kalitesi değiştirilmiş, porsiyonları ile oynanmış, fiyatları açgözlülüğün ötesinde bir nirvanaya ulaşmış geneğiti değiştirilmiş bir organizasyon ile karşı karşıyayız.
Tüketici olarak ya bu sofrada oturmaya, bu sofranın mezesi olmaya devam edeceğiz ya da bu gdo’lu sofrayı kuranların kaldırmasını sağlayacağız.

GİZLİ MÜŞTERİ
Enflasyon beklentilerinin normalleştiği bir ortamda devam eden önden zam yapma alışkanlığının artık adaya veda etmesi, fırsatçılığın ve aç gözlülüğün gözünü yumması, sektörün etik değerlere özen göstermesi piyasada normalleşmeyi getirecektir. Kamu otoritesinin fiyat denetim mekanizmaları ile kontrolü sağlamaya çalıştığı bir ortamda tüketiciyi de bir gizli müşteri misyonu yüklenmelidir.
Gizli müşteriler, belirli bir işletmenin müşteri deneyimini değerlendirmek, hizmet kalitesini kontrol etmek, personelin performansını ölçmek veya belirli standartlara uyulup uyulmadığını kontrol etmek gibi amaçlarla kullanılır. Dolayısıyla
kurulacak ya da var olan denetleme mekanizmalarına entegre bir gizli müşteri sistemi sofranın yeniden kurulmasına olanak sağlayacaktır.
Bizde kurt kuzu sürüsüne karışır.
#Ekonomi
#yemek
#Özgür Bayram Soylu
13 gün önce
Sofrayı kuran kaldırsın!
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon