|
Sahipsiz başlayıp sahipsiz bitirmek

Yaz aylarının gelmesi ile toplumun ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelere olan anksiyetesi azalıyor. Çok yoğun bir sıcak günün ardından Adana’da kanala ve göle boğmaca atlayan çocuklar misali ekonomik olarak serinleyeceğimiz günleri bekliyoruz. Enflasyonda normalleşme, ücretlerde görece iyileşme, algılanan fiyat adaletinde zedelenme. Markette, restoranda, otelde, pazarda, siyaset arenasında aklımızın bir köşesinde hep kandırılmışlık hissi. Her yeni güne sahipsiz başlayıp her geçen günü sahipsiz bitirmişlik duygusu. Tıpkı EYT meselesinde olduğu gibi yapısal önermelerden ziyade popülist söylemlerle sahnede olan yapay muhalefet anlayışı. Seçimsiz dönemin ülke ekonomisine ve sosyolojisine potansiyel katkılarını ve dinamizmini konuşmak yerine haftada bir “ya geçim ya seçim” fetişizmi.


NORMALLEŞME Mİ YUMUŞAMA MI?
Temel olarak siyasetin yumuşaması, ekonomik gelişmeler için önemli fırsatlar sunuyor. Siyasi gerilimlerin azalması ve uzlaşma kültürünün hakim olması, ekonomik istikrarı ve öngörülebilirliği artırma imkanı getiriyor. Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Özel arasındaki karşılıklı nezaket ziyaretleri “Acaba bir şeyler mi değişiyor?” iyimserliklerini beraberinde getirmişti.
Areda Survey’in Haziran Sosyometresi
toplumun bu iyimserliğin üzerine toprak atıldığına kanaat ettiği gerçeğini ortaya koyuyor. Toplumun %80,2’si karşılıklı ziyaretler sonucunda oluşan iklim değişikliğinin siyasette anlamlı bir versiyona dönüşmeyeceğini düşünüyor. Siyasette normalleşme mi yumuşama mı manşetleri ile yoğun gündem olan bu gelişme toplum tarafından satın alınmamış durumda. Ekonomide hakim olan kafe ve restoranların enflasyonu bahane ederek fırsatçılık algısı siyaset sahnesinin muhalefet tarafında da kendisini gösteriyor. Toplumun % 92,5’si siyaset meydanında uzun dönemde evlinin evine, köylünün köyüne döneceğine, karayelin yerini poyraza bırakacağına güçlü bir şekilde inanıyor. Dolayısıyla
yıllarca eğrisine doğrusuna bakmadan pek çok AK Parti politikası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel profilinden seçilmişliğine, zaman zaman ülke menfaatlerinin de karşıtlığına dönüşmüş muhalefet varlığının ve anlayışının sihirli bir dönüşüme uğramasını toplum beklemiyor.
31 Mart seçimlerinde gerek AK Partinin stratejik hataları, gerek sandığa gitmeyen seçmen, gerek sandığa gidip en güçlü ikinci alternatife eğilim gösteren seçmen davranışı nedeniyle ortaya çıkan tablo 40 yıl sonra CHP’nin bir başarı elde etmeninin önünü açmıştı. Ortaya çıkan bu tabloyu iyi değerlendiren CHP’nin yeni genel başkanı Özgür Özel’i toplum yenilgi yenilgi büyüyen Kılıçdaroğlu’na göre daha başarılı buluyor. Toplumun %68,1’i Özel’i Kılıçdaroğlu’ndan daha başarılı buluyor. Tabii burada Özel yerine başkası da olmuş olsa ve benzer seçim başarısı olsa tablo değişmemiş olabilirdi. Ancak
kullanılan yumuşak görünümlü dil, satır aralarına gizlenen misyonlar Özel’in farklı parti seçmenlerinden de Kılıçdaroğlu’na
kıyasla
sempatizan toplamasının önünü açıyor. Özel’in CHP Genel Başkanlığına getirdiği
“yeni yaklaşımın”, parti tabanında ve genel kamuoyunda olumlu karşılandığı görülüyor. Bu kanaatin ilk seçim sathında sadece kendi parti çevresi ile sınırlı kalacağı gerçeğini de bir yere not etmiş olalım.

SEÇİMSİZ DÖNEM BİR FIRSAT MI
Türkiye için her seçimsiz, seçim baskısının olmadığı dönem fırsat aslında. İşgücü piyasasında, eğitimde, turizmde, siyasette, anayasada ertelenen tüm yapısal düzenlemelerin toplumsal katılımla hayata geçirilmesi için önemli bir fırsat sunuyor
. Kısası, ekonomik reformlar ve büyüme odaklı politikaların uygulanması için önemli fırsatlar sunuyor. Seçim dönemlerinde yaşanan belirsizlikler ve popülist politikaların aksine, seçimsiz dönemler, hükümetin uzun vadeli ekonomik stratejiler geliştirmesine ve uygulamasına olanak tanıyor.

Makroekonomik istikrarı sağlamak, enflasyonu kontrol altına almak ve sürdürülebilir büyümeyi hedefleyen yapısal reformlar yapmak daha mümkün hale geliyor. Dış yatırımların teşvik edilmesi ve ekonomik işbirliklerinin artırılması için daha uygun bir ortam oluşturulmaya çalışılıyor. Artık siyasi kaygılar yerine ekonomik performansa odaklanarak, kalkınma ve refah düzeyini yükseltmeyi amaçlayan politikalara önem verilmesi iş dünyasının ve piyasa aktörlerinin geleceğe dair daha net öngörülerde bulunabilmesine imkân sağlıyor. Bu fırsatın güce dönüşmesi, sahipsiz başlayıp sahipsiz bitirme dünyeviliğinin son bulması toplumun tüm kurumsal yapılarının entegrasyonundan geçiyor.

Bizde “İnsan hiçbir şeyle gelir, her şeyin peşine düşer, sonra her şeyi bırakıp hiçbir şeyle gider.”
#Siyaset
#AK Parti
#CHP
#Özgür Bayram Soylu
1 ay önce
Sahipsiz başlayıp sahipsiz bitirmek
Transfer kaosu
Bu oyun gelişir
Gannuşi’den Gazze’ye giden yolu kim kapatıyorsa?
Dünya bize gebe, biz hakikate…
“Ya kezzabi ya a’milil Amrikani / yallah irhal ya Sisi”