|
aşk ve evlilik

“soru gelsin!” sözünü televizyon programlarına getiren bayan, konuştuğu standupçı, mukallid senarist, deniz tutkunu bir komedyene şu soruyu sordu:

“aşkın en çok hangi halini seviyorsunuz” dedi…

aldığı cevap: vuslat’ı severim, oldu.. aşkın esas hedefi muhakkak ki vuslattır.. bu yüzden öyle konuştuğu anlaşılıyor.

öyledir.. öyle zannedilir ama; aması, çok geniş, çok zengin, inişli çıkışlı kavgaların, fırtınaların, öfkelerin, nazların, yeminlerin birbirini izlediği bir ruh macerasına delâlet eder..

hep acılardan, inkisarlardan, ümitsizliklerden ibaret değildir elbette ki..

bir ümit ışığı içinizi aydınlatabilir.. seviyor.. sevmiyor diyerek papatya çiçeğinin yapraklarını koparıp en son “seviyor”u parmağınızla yakaladığınız zaman bile içinize bir ferâhlık gelebilir..

âşık insanın bütün yaşantısı, taşıdığı sevdaya bağlıdır.. bir kere bu sevda sahibini ya perişan eder, hayatının bütün düzenini altüst eder.. günlük işlerini, mesleki çalışmalarını aksatır.. karmakarışık eder..

yahut da sevdiği insana lâyık olmak isteyen kişinin kendini gayretlere, başarılara, üstün meziyet ve hünerlere götürecek, kavuşturacak faaliyete girmesine sebep olacaktır.. mesleğinde, makamında yükselmek, ilim-san’at vadilerinde rütbeler kazanmaya çalışacaktır..

bir kere daha tekrar edelim ki;

sevda , insanoğlunu ya perişan eder, yahut ihya eder, yüceltir..

pencereden yüzünü görmek için saatlerce duvar dibinde bekleyen sevdalılara rastlamışızdır..

aşk ateşiyle yeni mevkilere, makamlara sahip olmaya muvaffak olan âşıklar görmüşüzdür...

size büyük şair ve büyük edip ahmed haşim’in ‘parıltı yayınları’ arasında çıkan mensur yazılar kitabı ‘bize göre’ isimli fıkralar kitabındaki yazılarından aldığım bir pasajı sunacağım..

“hemen hemen her sabah gazeteyi açınca okuduğum klişe haberlerden birisi: filan mahallede filanın kızı, şu yaşta filan hanım, sevdiği gençle şu ve ya bu sebepten evlenemediği için kendini civardaki bir bostanın kuyusuna atmış.. zamanında yetişilemediğinden ölmüş..

aşkın zedelediği bin türlü talihsizlikler içinde en ziyade bu hiçe giden kurbanlara acımalı.. zira bu zavallılar bilmiyorlar ki, birbiriyle evlenmemesi lazım gelenler yalnız âşıklardır.. üstadım gourmont’un dediği gibi aşk ile izdivacı karıştırmamalı.. aşk yabani bir hayvandır.. kanunlar dışında, isyan ve ihtilâl dağlarında yaşar.. ancak gece karanlıklar basınca, gizli yollardan şehre girer ve bahçelerin tarhını, ağaçlı caddelerin kanepelerini altüst eder.. ibadethanelerde her gün lânetlenen aşktır.. hükümetler, polis ve jandarmayı ona karşı silâhlandırır.. halbuki evlilik, bir şehir müessesesi, bir emniyet tertibatıdır.. at cambazhanelerinde musıkî çalan ve foksrot oynayan dişi sökülmüş, tırnakları eğelenmiş zararsız aslan , orman canavarına göre ne ise, aşka kıyasla da evlilik odur..

aşk geçici, evlilik ise kalıcıdır, daimidir.. izdivacı aşkın devamı zannetmiştir nice safdil çiftler, üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüşler ve bir akşam kendilerini karşı karşıya esner bulmuşlardır..

aşk değişmeyince ölür.. en eski edebiyattan, en yenisine kadar, her dilde, şiirin her konusu zevce değil sevgilidir.. hayaller ve semboller, hep sevgilinin süzgün gözleri ve siyah kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur.. kahramanı zevce ve konusu izdivaç olan hikâyeden daha tatsız ne olabilir..”

bu mevzuda haşim’in yorum ve fikirlerine benim ilâve edeceğim düşüncem şudur:

evlilikte eşlerin birbirine saygısı devam ettiği müddetçe sevginin de var olduğunu kabul etmek gerekir.. izdivacın aşktan daha önemli olduğunu bilmek lazımdır.. evlilik sayesinde aile, çocuklar, büyükanne ve büyükbabalarla beraber bir muhabbet, emniyet ve mutluluk ocağıdır.. evliliğin ilk günlerinden itibaren laubalilikten kaçınmak ve bir san’atkâr gibi nezih, temiz, vicdanlı tavırlar ve düşüncelerle süslü bulunmak lazımdır…

#Evlilik
#Vicdan
5 yıl önce
aşk ve evlilik
Türkiye Libya’da ‘anahtar’ konumuna nasıl geldi?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü