Bunlara belki, doğaya, özellikle bitki ve hayvanlara gösterilen şefkat ile ilgiyi de eklemek gerekir. İstanbul’da şehir-içi taşımacılığı yapan hamalların önemli bölümünü oluşturan atlı hamallar hakkında, Dîvân-ı Hümâyun’dan çıkan bir hüküm şöyle der: “Hamallar, yük taşıttıkları hayvana, yükü yerine teslim ettikten sonra binerek geri dönmektedirler. Bu, hayvana eziyettir. Hayvan dönüşü boş olarak yapmalı ve dinlendirilmelidir.”
“Eşitlik değerinin ne ölçüde geçerli olduğunu, 19. yüzyılın başlarına kadar, mesela esnaflıkta ve ziraatte, önemli bir farklılaşma olmadığını biliyoruz. Esnaf grupları içinde, 19. yüzyılın başlarında, en fakir ustalarla en zenginleri arasında servet ve kaynak bakımından farklılaşma derecesi dört ilâ yedide bir orandadır. Yani, en zengin usta en fakir ustadan, azamî 4 ilâ 7 kat zengin olabilmektedir.
Mehmet Genç hocanın fikirlerini takip edeceğiz. İktisadî alanda belirlediği ilkelerin günümüzde geçerli olup olmadığı tartışılmalı. Osmanlı bir tarım toplumudur. Ancak İslâm’a ait ilkelerin her devirde bize ışık tutacağı unutulmasın.