|
Emanet sırrı: Aşıklar ölmez, gönül bölünmez!

Tam bir samimiyet ve içtenlik sınavıydı son

dönem Türkiye için. Hele ki devlet içindeki devletin örtülü icralarındaki onca zulümden ve yüz yıllık vesayetten sonra.



Evet: Türkiye otuz yıllık teröristleriyle barış müzakeresini yürütürken son derece samimiydi. Ama silah bırakma aşamasında yeni bir ihale alarak halk savaşı başlatan, 6-8 Ekim isyanıyla sivilleri katleden, hendek kuşatmasıyla Türk Kürt askerleri ayırmadan katleden terör örgütü barış yerine savaşı seçti.

Avrupa Birliği’ne girmemizin koşulunun devlet içindeki vesayeti bitirmekten geçtiğini çok kanlı tecrübelerle görmüş olduğumuz için, ilk kez AB üyeliği için ısrar ederken de son derece içtendi Türkiye.

Madem devlet içindeki vesayet ancak demokrasi perspektifimizi AB standartlarına açarak bitecekti, bitsindi. Bu kararlı icra ve tatbikat dönemi karşısında hem yıllarca devlette ve siyasette AB yanlısı görünen gizli devlet sahipleri arasında yan çizenler oldu. Asıl niyetleri açığa çıktı.

Hem de bizzat Avrupa’da ne kadar istenilmediğimizi ülke ülke gördük. Nihayetinde Türkiye’nin birliğe girmesini veto edenlerin çığlıklarıyla o süreç askıya alındı.

***

Niyetlerin açığa çıkışının doruğunu ise Amerika’nın bize yıllardır Türk-Kürt ayırmadan kök söktüren terör örgütüne aleni bir biçimde silah yardımı yapması oluşturuyor bugün.

Ama elan bazı muhaliflere sorun. Bunca patlayan bomba sonrası bile teröristlerin gerilla olduğunu, bağımsızlık savaşı verdiğini söylemekteler. Üç buçuk milyon Suriyeli mülteciye ev olan gönlün hududu, bariyeri, vizesi yok oysa.

İşgal ile fetih arasında işte öncelikle böyle bir niyet farkı var. Nefret ve öfke ile kan dökmek amacıyla savaşmak her yerde katliamdır, cinayettir. Terör yaparak ne gönüller fethedilir, ne de toprak.

İster doğuda ister batıda. İster mağdur iken, ister mazlum iken. Bunun adı işgaldir. Zulümdür. Kadavra medeniyeti kurarsınız.

Evet, niyetler içerde ve dışarıda açığa çıktıkça cepheler ilk kez belirginleşti bu kanlı süreçte. Artık şu ne der, bununla ittifak etsek nasıl olur, itibarımızı nasıl etkiler gibi diplomatik kıvırmalar döneminde değil, sıcak savaştayız.

Afrin’i işgal niyetiyle orada halkı bombardımana dizmeye değil, hendek açarak canlı kalkan yapmaya değil; canını feda ederek fethettiğin toprağı zulümden arındırmaya gitmek! İşte kimileri hor görüp alay

etse de, Türkiye’nin yine en gerçek, en samimi olarak yaptığı icra budur bugün.

***

Vatan, bir toprak parçası değildir. Yaşadığın yeri sevmenin, ona bağlı olmanın bedeli bir sorumluluk yüklenmiştir sevgi/ aşk ehline. Ülkeni sonraki gelenlere emanet etmek bir sırdır. Gönlünü verenin neresinden bağlandığı bilinemez. Tıpkı hakikat sırrının ‘el emin’ olduğunu ispat edene verilmesi gibi.

Sadece bir toprağı emanet almaz ehil olan. İçinde bütün sevdikleri, sevemedikleri vardır. Emaneti aldığında sevemediğin bir şey kalmamış olacaktır. Çünkü hepsine hakkını vermektir el emin olmak. Emanet sırrı gönülden gönle verilmektedir.

28 Şubat vesilesiyle andığımız merhum Halil Kantarcı’yı düşünün. İnancı gereği tutuklandığında gencecikti, işkence gördü, idamla yargılandı, on yıl yattı. Suçsuz olduğu anlaşılınca beraat etti.

Hiç kimse ondan 15 Temmuz’da böyle bir talepte bulunmamışken, tamamen milli iradeye sahip çıkma dürtüsüyle tankın karşısına geçti ve vatanı için şehit oldu.

***

Kalpte sır. Vatan sevgisi. Resulullah aşkı. (Hazreti İnsan’sız, yaşayan Kur’an’sız olmaz gönülden bağlanma.) İlla tatbikatı gerek. Sırrını kalbinde dönüştürüp tavrınla yaşantınla ispatın gerek. Delil gerek. Ki emanet ehli olasın. Ayetlerini cüz cüz, ta ki bütün Kitabı gönül semalarından indirene kadar!

Bunun sosyolojik siyasi ideolojik analizi yapılabilir mi? Eskiler “vatan sevgisi imandandır” derler. Düz bir okumayla anlaşılabilir mi? Mana var mana içre.

Bugün bazıları karşı çıkıyor bu sırlı söze. Hamaset diye, ölümü kutsuyorsunuz diye hor görüyorlar. Hepimize sırdan kabımız aldığı kadarı düşüyor.

***

Kabı genişletmeli, kalıbı kalbe tahvil etmeli o zaman sevenler. Gönül insanın merkezidir, ki kalpler birleştiğinde noktanın sonsuzluğunda ‘bir’ olur kainat, tek gönül olur. Sevenler biliyor, gönül ki fetih ile genişliyor.

Evet sevdikçe kuşatılır, genişler gönül. Bu sebeple fetih hiçbir zaman tamamlanmıyor. Çünkü fethin aşk kadar irfan boyutu da var. İrfansız fetih olmaz. “Canım sana feda ya Resulullah” mertebesinde bir Akşemseddin ille vardır (Resulullah sırrının temsilcisi) ki Fatih sıfatını vermeye!

İkinci Mehmed üstadı Akşemseddin olmadan Fatih mertebesine delil teşkil edebilir miydi? Konstantiniyye fethedilmemiş olsaydı bir çağ kapanıp bir çağ açılışı olabilir miydi 40 günlük halvet misali kuşatma sonrasındaki vuslat? Neydi gerçekte açılan?

Aşk ve irfan ehlidir işte emaneti alan, veren.

Ki aşıklar ölmez.

Kıyamete dek gönülden gönle canlıdır ol emanet. Fetih tamamlanmadığı gibi; fütuhat bitmez. O halde savaşın bize bakan boyutunda hiç bitmeyen bir mücahede var. Kimi kalemle, kimi yazarak, kimi konuşarak, kimi yöneterek: Aşk ile dosdoğru olma mücadelesi. Büyük savaş.

Her birimiz nefis askerlerimizi aşk erleri mangası kılana kadar! Ol vakit işte, yine hamaset yapıyorsunuz diye karşı çıkanlara rağmen: “Şehitler ölmez vatan bölünmez”in bir alt manasına yaklaştık en azından: “Aşıklar ölmez, gönül bölünmez!”

#AB
#Türkiye
6 yıl önce
Emanet sırrı: Aşıklar ölmez, gönül bölünmez!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle