|
Tebliğ mi temsil mi?

Bu yazının başlığı “nesiller arasındaki mesafe”, “kendi söyler kendi dinler”, “iletişim dilini biliyor muyuz” gibi birçok ifade olabilirdi.

Niçin yazdım?

Bir WhatsApp grubunda bir okumuş yazmış hanım kızımızın, kendi zamanının okumakta olan kızı ile diyalogu.

Kız annesine diyor ki:

Tebliği bırakın, temsile geçin!

Ben daha başta fikrimi açıklayayım:

Ne tek başına tebliğ ile olur, ne de tek başına temsil ile sonuç alınabilir.

Bunlar paralel, el ele yürümelidir.

Ama mesele burada bitmiyor. Nasıl temsil, nasıl tebliğ soruları da anlamlı, gerekli ve üzerinde çalışılması gereken sorulardır.

Öyle “temsil” vardır ki kaçırır, öyle “tebliğ” vardır ki muhatabın ruh ve düşünce dünyası ile alakası yoktur.

Her ağzı olan konuşmamalı, boşluğa konuşanlar coşmamalı!

Hayli zaman önce bir fıkra dinlemiştim:

Bir dede torununu karşısına almış ve tebliğe başlamış, öyle konuşmuş ki kendi de beğenmiş, konuşmanın şehvetine kapılarak devam ediyormuş. Torunu dinler gibi yaparken elinde bir karton varmış, onu bir boru haline getirmiş, bir gözünü yummuş, diğer gözünü borunun bir ucuna dayamış ve dedesinin, kendisini hiç ilgilendirmeyen konuşmasını keserek “Dede, buradan seni görüyorum” diye seslenmiş, zavallı dede ne yapacağını bilemez olmuş ve susmuş.

Bir başka fıkra:

Bir köyün imamı değişmiş, yeni imam ezanı okumuş camiye gelen olmamış. Birkaç vakit böyle geçince köylünün toplandığı kahve veya odaya gitmiş, camiye niye gelmediklerini sormuş, “Giden imam, çarıkla camiye girilmez deyip tutturdu, bizim de çarıklarımız çözüp çıkarmak zorumuza gidiyor, o yüzden camiye gelmiyoruz” demişler. Yeni imam “Yahu gelin, çarıkla girin, sakıncası yok” deyince cami dolmuş, namazlar cemaatle kılınır olmuş. Derken bu imamın da süresi dolmuş, bir başkası gelmiş, devir teslim namazı için ezan okumuşlar, cemaat çarıklarıyla camiye doluşunca yeni imam “Bu ne iştir yahu, camiye çarıkla girilir mi, sen niçin bunlara mani olmadın” diye feryad etmiş, muhatabının cevabı şöyle olmuş: “Ben çarıklarıyla camiye soktum ve namazlarını cemaatle kılmalarını sağladım, sen de camiyi boşaltmadan yapabilirsen çarıklarını çıkar! demiş.


Bu konuda, eski nesil için aruz vezinli bir şeyler de yazmıştım

Eğit Nesli

Derûn-i dilde ahvâl-i perişanım bilen yoktur

Bu hâlin derdine yanmış meded Yâ Rab diyen yoktur

Dayanmaz dağlar emmâ bencileyin dert çeken yoktur

“Gel ey nâsih ko pendi hâl-i dilden bî-habersin sen”


Benim derdim benim ufkum seninkinden uzak bilsen

Boşa atmak ve tutmaktan geçip dünyamıza gelsen

Bana hemdert olup gözyaşlarım zahmet edip silsen

Dilin kalbin bana uymaz, rahat vermez, ne dersin sen


Bugün gençler oyun oynar sanal âlemlere dalmış

Mürebbîler bu dünyaya Fransız hem yaban kalmış

Değerler, din ve ahlak düşmanım bizden neler ç’almış

Muhatap başka yerde hangi vâdîde gezersin sen


Ağaç gelmez sana sen zahmet et, yaklaş ağaç şurda

Silahlan ilm-ü irfanla ve kaptırma avın kurda

Şu sosyal medya âfettir saçar mikrop güzel yurda

Eğer iman ve irfandan nasip varsa ezersin sen


Hulâsa Hayri der kardeş nesil gitmekte ellerden

Şikayet düşmüyor akşam sabah her yerde dillerden

Şikayet çare olmaz gel usul öğren de ellerden

Eğit nesli, olur bizden ve alnından öpersin sen

8 Nisan 2024

#Aktüel
#Edebiyat
#Hayat
#Hayrettin Karaman
15 gün önce
Tebliğ mi temsil mi?
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu